bugün

yer: cafenin tuvaleti

tuvalet kapısına yazılan ilk yazı:

yazi yazma helaya
başın girer belaya
götürürler merkeze
siktirirler herkese

-

ilk yazının altına yazılan:

yazı yazma diyorsun
sen kendin yazıyorsun
merkezde olanları
sen nerden biliyorsun...
(bkz: 19 mayis 2007 galatasaray fenerbahce maci)
neoliberalizmin fikir babası milton friedman öldükten sonra şili radyosundan yapılan haber tarihi ayarların en önemlilerindendir:

milton friedman, kalp krizinden ölmüştür ve şili radyosu gelişmeyi şöyle duyurur:

" kim bilebilirdi ki o'nun bir kalbi olduğunu"
alan: fenerbahçe taraftarları.
veren: beşiktaş taraftarları.

görsel
küçüklüğümden hatıramda kalan bir ayar, kuzenim mi ne anlatmıştı, o da bir yerden okumuştur..

kahramanımız olan erkek bir kıza afedersiniz öküz gibi bakmaktadır. kız da çok zeki olduğu için "öküz trene bakar gibi" deyiminde deyinip, "ayy kendimi tren gibi hissediioorrmmm*" der.. erkek de durur mu, ne dese beğenirsin: "bana da günde 1000 kişi binip inse ben de öyle hissederim." .. kız da durur mu, bayılıvermiş. yok lan bayılmamış, şaka.
(bkz: richard dawkins in ayar vermesi)
türk tarinde ki örneği mustafa kemal atatürk önderliğinde mücadeleye başladığımız ve türk milletinin düşmanlara gerçekten büyük bir ayar çektiği kurtuluş savaşı'dır. (bkz: kurtulus savasi)
obama nın amerika nın 44. başkanı olarak bush'a verdiği ayarın örnek olarak gösterilebileceği ayarlar kategorisi.
1932... Tarih Kongresi...

Bir ogretmen elinde Italyan'ca bir kitap yaklasarak Ataturk'e sorar:

"Size bu kitapta diktator diyorlar, dogru mu acaba?"

Ataturk:

"Cocugum, diktator olsaydim , bana bu soruyu sorabilir miydin?"
osman yüksel serdengeçti, 1965- 1969 yılları arasında mecliste milletvekili olarak bulunmustur, kravat takmayı sevmemektedir, meclis idaresi kravat takılacak diye bir içtüzük degişikligi yapınca ertesi gün kapıda kravat denetimi başlamıştır,

görevli serdengeçti yi durdurur ve "efendim kravat takmak zorunlu" der,

serdengeçti şöle ceketini aralar ve "biliyorum der, kuraldan haberim var, kural kravat takılması mecburi der, yular gibi boynunuza takın dememiş ama, bende böle bagladım bunu" diyerek beline bagladıgı kravatı gösterir ve girer.
osman yüksel serdengeçti yine bir gün meclis kürsüsünden gürlemektedir ve chp bundan herzaman ki gibi gocunmaktadır, bundan dolayı sıra kapaklarına vururlar ve konuşma imkansız hale gelince serdengeçti şöle bir durur, kısa bir sessizlik olur, ve der ki,

* bu meclisin yarısı hıyar.

chp liler "efendim, meclisin hükmü şahsiyetine hakaret ettiniz, lütfen özür dileyiniz"

peki der osman yüksel, kürsüye tekrar çıkar ve,

- tamam sözümü geri alıyorum, meclisin yarısı hıyar degil, der.
karl marx'ın kapitalizme verdiği ayardır. gayet güzel olmuştur.
Yine Mehmet Akif, mecliste mebusluk yaptığı sırada başka bir mebus tarafından mesleğiyle alay edilmek ve aşağılanmak arzusu ile bir soru almıştır.

-Aaa Mehmet Akif Bey, siz baytardınız değil mi?
-Evet, nereniz ağrıyor!
hitler ordusu moskova kapılarına dayanmışken, stalin ünlü kızıl meydanda ki konuşmasını yapar."faşistler ülkemizi elegeçirmek istiyormuş" der ve suyundan bir yudum alır."onların kafasını ezicez" der.bir ay sonra hitler intihar etmek zorunda kalır karargahında, çünkü kızıl ordu berlinde dir...
arda'nın ahmet çakar'a verdiği ayardır.
ahmet çakar:hakem yanına çağırdığında yanına gitmeyen futbolcu benim için köpektir.
arda turan:ahmet çakar önce bikini giysin.
(bkz: 26 ekim 2008 eskisehirspor galatasaray macı)
ilyas salman milletvekillerine öküz demişti, dava açılmıştı dava çıkışında gazetecini birisi salman'a "özür dileyecek misiniz?" diye sorunca "evet öküzlerden özür dilerim" demişti...
grunfeld cocukken bir profesörden keman dersi alıyormus.birgün profesör:"ben senin yasındayken bu parcayı daha iyi calardım."demiş.velet grunfeld in verdiği cevap:
-demekki sizin profesörünüz benimkinden iyiymiş.
valla henuz tarihe gecmedi ama gececeginden eminim.
bulgarsitan sofyada bi gece bi grup arkadas bardan ciktik biseyler yemek icin turk bi elemanin calistigi bufe gibi bi yere gittik. e hakli olarak adamla turkce konusuyo insan. e alkolunde etkisiyle sesimizde yukseldi. arkadadan da bizi kesen bulgar bi genc, bizim turkce konusmamiza kil olup neden bulgarca konusmuyosunuz diye bagirdi. bizim elemanin biri ustune yurudu cocugun ama elemanda saglam bisi yatistirdik bizimkini. elmana bilmiyoruz bulgarca dedik. ingilizce biliyo musunuz dedi asagilar bi sekilde. turkuz ya bilmiyoruzdur hesabi. anlat bakalim dedik ingilizce. burasi bulgaristan dedi. bulgarca konusacaksiniz. turkiye de yabancilar boyle yapabiliyo mu dedi. sonra sordum elemana ismin ne dedim, vlademir dedi. hristiyansin dimi dedim, evet... bak dedim. bulgaristan nerdeyse 500 yil osmanlinin altina yasadi. eger turkler boyle bisi yapiyo olsaydi, simdi ismin mehmet, baban, deden hatta buyuk buyuk baban dahi musluman olurdu. biz kimseye boyle seyler yapmayiz turkiye de dedim.
neyse olay yatisti o gece, kazasiz belasiz atlattik. ama eminim eleman ikna olmustur yedigi ayardan sonra.
7-0 biten fenerbahçe-kayserispor maçından sonra muhabir ümit özat'a miktofon uzatır ve :

muhabir:evet ümit nasıl maçtı?
ümit özat:zor maçtı
muhabir:nasıl zor,yedi tane gol attınız?
ümit:yedi gol atmak kolay mı ? *
bendeniz doğduğumdan itibaren etnik kökenim nedeniyle çekik gözlüyümdür. kah bu insanlarda sempati yarattı, kah korku*, kah ise alay etmek için bir neden. dün gene liseli bir kızın yanından geçerken bana japon deyince bunca yıllık suskunluğum birden gidiverdi ve aşağıdaki şu diyalog geçti aramızda.

liseli terbiyesiz kız: japooon.
tudor lodge: (yanına giderim ve t.c. nüfus cüzdanımı gösteririm) bu ne la? bu ne?
liseli terbiyesiz kız: e ama japona benziyorsun.
tudor lodge: e sen de orospuya benziyorsun, ben söylüyormuyum.

oh olsun diyerek ayrıldım yanından, eve geldim çükümle oynadım. güzel bir gündü.
yanlış anımsamıyorsam şudur:
nazım* hapishanedeyken dönemin adalet bakanı müfettişi * teftişe gelmiştir. gelmişken nazımı da görmek ister. nazım müdürün odasına çağırılır.
müfettiş ona oturacak yer bile göstermez ayakta sorguya çeker gibi konuşur. edebiyatla ilgili fln. ne var ben de gayet biliyorum sen bu muymuşsun diye ayar vermeye çalışır. nazım hiç istifini bozmaz. müfettiş gidebilirsin dediğinde tam kapıdan çıkarken döner ve sorar:

n:ömer hayyamı tanıyor musunuz?
m:tabii ki ..(der ve sinirlenir). kim tanımaz!!
n: peki ömer hayyam dönemindeki adalet bakanı kimdi?
m:xsafgdbchıp *

ikinci sevdiğim ayar ise:
nazım hikmet için kartpostal şairi o diyen duygu asena'ya cevap olarak can yücelin ''kart sensin , postal da sana girsin'' demesidir. *

bir diğeri diyojenin kendisiyle yolda karşı karşıya geldiğinde önünden çekilmeyip '' ben bir serseriye yol vermem'' diyen kişiye; '' ben veririm'' diye yol vermesidir. * *

atatürk ün verdiği ayarlar daha da nicedir ki; çoğumuz biliyoruz değinmeyeceğim..
tarihteki bütün savaşlara verilmiş güzel bir ayar:
(bkz: welcome to dongmakgol)
Mevlana, sakalları bembeyaz olmuş papaza sorar;
-siz mi daha yaşlısınız, sakalınız mı?
papaz sakallarının 18-20 yaşlarında cıktığını düşünerek; elbette ben, cevabını verdiginde;
-yazık, der Mevlana, cok yazık... sizden küçük olan sakalınız ağarmışta siz hala karanlıklardasınız.
Nabi devrin padişahıyla ters düşünce hapse atılır.hapishanede kendisinden başka bir de köylü bulunmaktadır.Nabi burada da boş durmaz gazeller yazar ve yazdığı bu gazelleri de hiçbir şey anlamadığı için canı fena halde sıkılan köylüye okur dururmuş.bir gün yine böyle yazdığı ağır bir gazeli okumaya başladığında köylü hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamış.Nabi sevinmiş.şiirlerinin bu cahil köylüyü bile etkilediğinden memnun kendine pay çıkartarak köylüye demişki: hayrola hemşehrim bizim gazel sana bu kadar mı dokundu?
köylü de demiş :gazelini okurken uzayan sakalların sallanıyor.bu bana köyde bıraktığım köse keçimi hatırlattı.ondan duygulandım!
Ben dönmüyor desem de dünya dönmeye devam edecektir. (Galileo)