Beni en çok etkileyen sadrazam fuat paşa'nın ingiliz elçisine verdiği ayardır.
ingiliz elçisi dönemin sadrazamı fuat paşa'ya sorar; girit'i kaça verirsiniz? Fuat paşa'nın cevabı aldığımız fiyatadır. Yani? Diye soran elçiye, 27 yıl savaş karşılığı, sir. Var mısınız? Diyerek asırlık bir ayar vermiştir sadrazam.
recep tayyip başkanın mavi marmara da ölenler için giderken bana mı sordunuz demesi. zira o sözü edene kadar herkes israyıl düşmanıydı ve intikam çığlıkları atıyordu memlekette, israil taşağını konuşturdu ve rte'yi adeta ekseni etrafından raks ettirdi.
israil'in yaptığı bu efsane kapakta size ders olsun hemi çomarcıklar.
sene 1959.
menderes başbakan.
mah(mit) müsteşarı menderes'e ırak'ta darbe yapılacağını bildiriyor.
menderes'te dostu ırak başbakanını arıyor ve kendisine darbe yapılacağını söylüyor.
ırak başbakanı gülerek böyle bir şeyin mümkün olmadığını, endişelenmemesi gerektiğini söylüyor.
telefonu kapıyorlar.
ertesi sabah ırak'ta darbe oluyor ve ırak başbakanı sınırda kadın kılığına girmiş kaçarken darbeciler tarafından öldürülüyor.
aynı menderes'e bir yıl sonra 15 mayıs'ta sovyet konsolosluğundan bilgi geliyor.
kendisine darbe yapılacağı bildiriliyor.
menderes bir sene önce ırak başbakanının verdiği tepkiyi veriyor.
12 gün sonra menderes darbe ile indiriliyor.
sonrası malum.
Bir gün Hz. Ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe'den, bir Arap, devesiyle Şam'a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış, “Ver o dişi deveyi bana!” demiş. Tartışma büyümüş, Küfe'den gelen adam, “Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir” diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye'ye yansımış. Halk meydanda toplanmış. Muaviye, Küfe'den gelenle Şam'da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış, “Bu dişi deve Şamlınındır!” Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş: “Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?” Cemaat hep birlikte bağırmış: “Şamlınındır!” Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış.
“Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki, ‘Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! ayağını denk al!’”
roma imparatoru caligula'nın, tanrı olan poseidon'a savaş açması. askerlerinin deniz kenarında saatlerce denizi mızraklayıp, deniz kabuğu toplaması. thug life olan kısmı ise o günden sonra kimsenin poseidon'u görmemiş oluşudur.
ingiliz Kralı VIII. Edward istanbul’a Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce:
- Bana ingiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini yahut bir aşçı bulunuz!... dedi.
Sonunda ingiliz sofra merasimini bilen bir kişiden öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular... Akşam Kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk’e dönerek:
- Sizi tebrik eder ve size teşekkür ederim. Kendimi ingiltere’de zannettim, diyerek memnuniyetini bildirdi.
Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı. Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral’a eğilerek:
- Bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim, dedi. Bütün sofradakiler Atatürk’ün zekasına hayran oldular. Atatürk garsona da “görevine devam et” emrini verdi.
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere
çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında,
vezirlerinden biri ısrarla seferin
yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş. Vezir:
- Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
- Ben de bilirim.
Bir gün ittihatçılardan birisi I.TBMM'de Mehmet Akif Ersoy'un mecliste dini hamiyet ve gayrete yönelik konuşmalarından rahatsız olur ve ona yaklaşarak kinayeli bir şekilde sorar:
-Affedersiniz, siz baytar değil miydiniz?
Akif hiç istifini bozmadan cevap verir:
Barış Manço Fransa'da bir televizyon kanalının canlı yayınına
konuktur. Küstah bir spiker vardır ve Barış Manço ile dalga
geçmektedir. Sürekli, " işte Türk, yani barbar, vahşi vs... "
demektedir...
Barış Manço daha fazla dayanamaz ve spikere
" Yanınızda kâğıt para var mı? " diye sorar!
Bu soruya spiker şaşırır ve
" Evet var ama n'olacak " der.
Barış Manço ısrar edince spiker cebindeki kâğıt paraları çıkartır.
Bu olaydan az önce Barış Manço canlı yayında "Anahtar" adlı şarkısını söylemiştir. Bu şarkının bir bölümü şöyledir:
" Beş Akif- bir Saat Kulesi, iki Kule-bir Fatih, beş Fatih-bir
Mevlana, iki Mevlana-bir Sinan" (Barış Manço / Anahtar şarkısı / Darısı Başınıza Albümü / 1992).
Bu şarkı bir matematik sorusudur ve şarkıda adı geçen kişiler o dönemdeki Türk parası olan banknotların arkasında fotoğrafı olan kişilerdir...
Barış Manço spikere sorar:
" Bu paranızda fotoğrafı olan kişi kim? "
Spiker: "General ."
Barış Manço diğer paralardaki fotoğrafları olan kişileri de sorar, spikerin verdiği cevaplar hep aynıdır,
"General, Amiral, "Komutan" Spikerin bu "falanca
General, falanca Amiral, falanca Komutan" cevabından sonra, bu sefer de Barış Manço cebinden Türk paralarını çıkarır...
Barış Manço der ki:
Bu parada fotoğrafı olan kişi Mehmet Akif Ersoy'dur. Şairdir...
Bu fotoğraftaki kişi Mevlana'dır. Düşünürdür...
Bu paradaki fotoğrafı olan kişi Fatih Sultan Mehmet'dir. Adaletin sembolüdür...
Bu paradaki kişi ise Atatürk'tür. "Yurtta barış, dünyada barış" diyen kişidir. Bizim paralarımız bunlar. Biz Türkler ince ruhlu,
kibar, medeni insanlar olduğumuz için paralarımızın arkasına
şairlerimizin, düşünürlerimizin, bilim adamalarımızın fotoğraflarını bastık...
Siz Fransızlar kendiniz barbar, vahşi olduğunuz için paralarınızın arkasına hep savaş Adamlarının
fotoğraflarını basmışsınız!" der...
Barış Manço'nun bu müthiş cevabından sonra televizyon yöneticileri Canlı yayını keserler ve spikeri yayından alırlar, başka bir spiker yerine gelir ve canlı yayın yeniden başlar, yeni spiker Barış Manço'dan ve Türklerden özür diler..
Napolyon çok kısa boyludur ve askeri okulda ata binmekte zorluk çeker. arkadaşları Napolyon a dalga geçerek bu kısa boyunla savaş çıktığında ata nasıl bineceksin derler Napolyon cevap verir
-ben savaş çıktığında ata binmeyeceğim ben ata bindiğimde savaş çıkacak.