Son günlerde bir ''bürokrasinin güvenmediği gazeteciler listesi'' moda oldu, bir de ''dolar milyarderleri'' listesi... ikincisinde yer almayı tercih ederdik ama ne yazık ki ilkine girebildik!
Şaka bir yana, bütün dünyada bu dolar milyarderleri 940 kişiymiş, bizden de 15 kişi var.
Altı buçuk milyarda dokuz yüz kırk, yetmiş iki milyonda on beş, hoş oranlar...
Rusya listesine bir baktım, içlerinde Vahit, Rüstem, Süleyman diye adamlar var. Eh, hep Vehbi, Sakıp, Rahmi, Cem, Murat mı olacaktı?
Bunlara Putin'in oligarkları, yani devlet başkanının fevkalade iltifatına mazhar, onun besleyip yarattığı Rus parababaları oligarşisi deniyor. Vahit Alekperov, Rüstem Tariko, Süleyman Kerimov... ''Rus gibi Rus'' niyetine de Oleg Deripaska, Roman Abramoviç, Vladimir Lisin, Mihail Prohorov, Aleksiy Mordaşov, Vladimir Potanin falan... Rus gibi Rus dedik ama maşallah Aleksiy Miller, Viktor Vekselberg, Mihail Fridman gibi adamlar da çokuluslu imparatorluk kokuyorlar.
Toplam 53 kişi olan bu zümre, Rusya'nın toplam zenginliğinin yüzde 29'una sahipmiş... Aklınıza gelebilecek her alanda... Gazprom doğalgaz şirketi, Oerlikon kaynak makineleri, Getty petrolleri hep bunların ellerine geçmiş.
Yani, Çin ve Hindistan uyanıyor ama Rusya da artık yavaş yavaş kendine geliyor.
(Lakin bu üç ülkede de ''Türkiye'yle ittifak yapalım'' diyen pek duymadık! Bizim milliyetçiler kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar galiba...)
Vallahi kötü bir yazar olsaydım bu yazının başlığını ''Rus geldi aşka'' da yapabilirdim ha...
Gittim yerinde de gördüm: Herhangi bir şekilde Batı'yla iş yapan ve döviz kazanan Rus kendini kurtarmış, halk sürünüyor.
Hay Allah, bu size başka bir ülkeyi hatırlattı mı acaba?
Komünizmin yıkılmasından sonra Rusya, Yeltsin döneminde bir şaşkınlık, başıboşluk ve ''Batı'ya tam teslimiyet'' yaşadı. O kadar ki, Virgi-nia eyaletinin Langley kasabasından kalkan uçaklar dolusu CIA ajanı, Lubyanka'ya gidip KGB arşivlerine fiilen ve resmen el koydu!
Arkasından gelen Putin dönemi, Rusya'nın artık ''bitinin kanlandığı'' ve eskisi gibi Amerika'ya yeniden ufak ufak kafa tutmaya başladığı bir süreci gösterdi.
Elbette bu dönemin ''demokratik'' olduğu söylenemez. Eski Çarlık ve Sovyet dönemi alışkanlıklarını sürdüren ve bu tutumu Rusya’nın ''bünyesine'' de hiç aykırı kaçmayan Putin, bir tür ''otoriter'' rejim yürütüyor. Totaliter değil ama otoriter bir yönetim.
Hay Allah, bu size yirmili yıllarda yeni kurulan başka bir devleti mi hatırlattı acaba?
Rusya, 1917 yılında yokettiği burjuva sınıfını yeniden yaratmaya çalışıyor. Gökten zembille inmez ve de sömürü, suç, vur kır olmadan burjuva doğmaz. Daha çok yolsuzluklar, skandallar gözlenecek ve daha nice cinayetler işlenecektir Rusya'da.
Çünkü eski devlet yıkılınca tek ayakta kalan örgütlü güç, mafyaya dönüşmüş casus ve gizli polisti. Ordu bile berbat durumdaydı, çavuşlar iki bin dolara beylik tank satıyorlar, elli dolar verirsen askeri konvoydan çıkıp seni oteline zırhlı araçla bırakıyorlardı! Otel lobilerinde kadın pazarlığı akşam saatlerinde yüz dolardan başlıyor, sabaha karşı on beş dolara kadar düşüyordu!...
Gorbaçov devrinde, Moskova'da kadın satışlarını bizzat KGB'nin düzenlediğini ve yürüttüğünü kendi gözlerimle görmüştüm. Fakat artık Rus mafyası kendine ''ideolojik kalkan'' aramak gereğini duymuyor ve bana sorarsanız çok daha tutarlı davranıyor! ''Ben devrimciyim'' diyerek kadınlardan haraç almaktansa ''ben pezevengim'' diyerek bu işi yürütmek çok daha dürüst bir tutumdur.
Rusya çok acı ve sıkıntı çekti, daha çok da çekerek kendini yeniden bulacak. Tıpkı bizim gibi.
Yani, yetmiş dört yıllık komünizm deneyi de, elli beş yıllık bürokrat diktası ve devlet kapitalizmi deneyi de, boşu boşuna vakit kaybından başka bir şey olmamış ne yazık ki!... Toplumlar, gelişme süreçlerine zorla sokulan çomakları günün birinde çıkarırlar, olan da o tökezleme devrinde yaşamak bahtsızlığına uğrayan milyonlarca kişiye olur. Orada öldüler, burada süründüler.