yazsın tarih bu aşkı da.
esip gürlesin yeniden yılgın yeller.
çağlasın kurumaya yüz tutan çaylar.
artık açalım müziğin sesini bir nebze daha.
olağan dışı ne varsa olmalı artık.
ebediyete gömdüğümüz karşılıksız mektuplar;
yeniden gün ışığına kavuşmalı.
yadsı haydi!
yadsı benliğine söylenen tüm nahoş,
pervasızca cümleleri.
ama inkar da et benliğini.
kendinden kurtulmakla başlar her özgürlük.
yalnızlık tozu toprağa katmadan ilerlerken,
aşk ise son raddesidir kibirinin.
koşmalısın peşinden bu seferlik.
en güzel şaraba ulaşacaksan,
adamalısın bu uğurda kendini,
tanrıların meyvesi üzümler gibi.
ve bilirsin ki;
aşkın leşi bile kötü kokmaz,
nefretin dirisi kadar nasılsa.
işte bu yüzden;
çiğne tüm sevgi kurallarını.
hiçe say aşkının karşısındakileri,
ve ölüm olsun önündeki tek engel.
sen ne kadar dirensende boğulmamak için;
okyanusun ortasındaki girdapta...
nasılsa tarih affetmeyecek bu aşkı da.
tarihte kalmadı hiç sevdan
yüreğimin derinliklerinde ıssız bir mekanda
açılamaz bir sandıkta hapseptim ben onu
yalnızca özlediğimde
yalnızca aklıma sen geldiğinde
kimse bilmeden ve görmeden
sımsıkı sarılabilmek için yeniden.
üzerine damla damla gözyaşı akıttım
yol yol izler bıraksın ve daima
yaşatsın diye acımı yüreğimde
her baktığımda
işte sen diyebileyim sessizce.