canlı balıkların yüzdüğü balık tezgahına gelen kadın sorar
-canlı mı bu balıklar?
balıkçı tereddütsüz yapıştırır cevabı
+yok abla biz onları pil takıp oynatıyoruz.
cumhuriyet'in ilanından sonra istanbul'da bir kabul töreni verilir.
tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ataşeleri de davet edilir. davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat ingiliz ataşesi olan binbaşının bakışları mustafa kemal'in gözünden kaçmaz.
bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir.
ne olduğunu öğrenmek için yaverini gönderir.
yaver mustafa kemal'e şöyle der:
- paşam kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana mustafa kemal'in çanakkale'de babasını öldürdüğünü söyledi.
bunun üzerine mustafa kemal şöyle der:
- git sor bakalım babasının çanakkale'de ne işi varmış?
can yücel'e sorarlar:
- efendim nedir bizim memleketteki bu sağcılık solculuk davaları?
can baba:
- bu ülkede sabah kalktığında malafat eğer sağ tarafa kaymışsa sağcısındır, yok eğer sol taraftaysa solcu..
- peki sizinki ne tarafta ?
- ileride daima ileride
cemal nadir güler dertli günlerinden birinde yüzünden düşen bin parça. dallama bir arkadaşı;
ne diye suratın asık, senin soy ismin güler değil mi? diye sorar. cevap ;
-evet ama tam adım da cevat nadir güler.
Mustafa Kemal, yabancı konuğu ile otururken kahveleri getiren hizmetlinin ayağının takılması üzerine;
-'ben bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim' demiştir.
fransız elçi atatürk'ü ziyaret eder. fransa dan ona şu mesajı getirdiğini söyler;
-biz gelip hatay'ı alacağız, zorluk çıkarmayın.
atatürk ün üzerinde o anda gündelik kıyafetleri vardır. odasına gider. askeri kıyafetini giyer. elçinin yanına gelir. fevzi paşa ya telefon açar. hazır mıyız paşam der, hazırız cevabını alır. ve elçiye döner;
Mansiyon ödülü
Hava Yollarında yemek servisi zamanı. Hostes en öndeki adama kibarca gülümseyerek sordu:
- Yemek ister misiniz efendim?
Kendini lokantada zanneden yolcu servis masasına baktı:
- Seçeneklerim neler?
Hostes yine kibarca gülümseyerek seçenekleri sundu:
- Evet veya hayır.
***
3 üncü lük ödülü
Bir alışveriş merkezindeyiz. Yaşlı bir hanım tavuk reyonunda bir türlü istediği kadar büyük bir tavuk bulamayınca, onu izleyen reyon görevlisine söylendi:
- Bu tavukların daha büyük olmaları mümkün değil mi?
Görevli tonton teyzeye takılmadan edemedi:
- Mümkün değil teyze, onlar ölü.
***
2 nci lik ödülü
Kamyon sürücüsü 'dikkat, alçak köprü' ikaz levhasını fark ettiğinde iş işten çoktan geçmişti. Olanca hızıyla üst köprüye bindirdi ve orada sıkıştı kaldı. Arkasında kilometrelerce araç kuyruğu oluştuktan sonra trafik/kurtarma ekibi nihayet geldi. Kurtarıcı işine başlarken polis de gözleri sıkışmış kamyonda, sürücüye yaklaşarak söze girmiş olmak için sordu:
- Köprüye sıkıştınız, he?
Sürücü canı burnunda homurdandı:
- Yo, köprü taşıyordum, mazotum bitti.
***
1 inci lik ödülü
Trafik kuralı ihlali yapan kimsenin çıkmadığı uzun bir nöbetin sonunda polis nihayet aşırı hız yapan bir aracı durdurdu. Sürücü camı açtı. Ruhsat ve ehliyetini uzattı. Polis ceza makbuzunu cebinden çıkarırken keyifle gülümsedi.
- Sizi bütün gün bekledim.
Sürücü nasıl olsa cezamı öyle ya da böyle çekeceğim rahatlığıyla, iç çekerek cevap verdi.
- Anlıyorum memur bey. Elimden geldiği kadar hızlı gelmeye çalıştım ben de.
Polis, dakikalar süren gülmesi kesilmeyince adama eliyle git, git işareti yaptı ve adam cezadan kurtuldu.
bir hayranı can yücel'e :
-sizin çok büyük bir hayranınızım*
+o zaman yatalım
- aşk olsun attila bey!!
+aşk da olacak tabi..
-------------------------
can yücel'e sorarlar hangi takımı tutuyorsunuz?
-ben ve hanım genelde benim takımları tutarız.
Keyifli iş zekası sohbetleri için isveçden Kayseriye gelen ikea'nın sahibi Kamprad, Sakıp Sabancı'nin evine misafir olur.Sohbet esnasında Kamprad,Sakıp Sabancı'ya:
Lassa, Toyotasa, Çimsa senin mi? demis. Sabanci evet demis. Bu söz karsisinda Kamprad yine sormus: Manisa, Fransa, Bursa da mi senin?
cem bey basında sizin hakkınızda karizmatikmiş diye söylentiler çıkıyor. size göre sizin karizmanız var mı? eğer varsa kaç cm?
cem yılmaz: valla karizma insanın içinde hissettiği bir şeydir. sen içinde kaç cm hissediyorsan benim de karizmam o kadar.
mehmet akif ersoy, mecliste konuşma yapmaktadir. sac sakal dagilmis, perişan bir haldedir. ordan bir vekil çıkar:
-şuna bak ayiya dönmüşsün.
-pardon, başka tarafa döneyim...
ingiltere Kralı George ile görüştüğü sırada, Gandi'nin üzerinde her zamanki gibi beyaz örtüsü varmış.
Davetten çıkınca, bir gazeteci sormuş:
- Kıyafetiniz, bir kralla buluşmak için yeterli miydi?
Gandi, hiç aldırmadan cevap vermiş:
- Kral, ikimize de yetecek kadar giyimliydi.
mehmet akif ağır hasta olup yatmaktadır. kapıdan kerli ferli bir ziyaretçi girer, "geçmiş olsun" der. akif saygısından doalyı hastalığına rağmen ayaklarını toplar.
hal hatır faslından sonra adam akif'e yönelir ve müşkülünü halletmesini ister: "hocam gök küşağının altından erkek geçerse kadın, kadın geçerse erkek olurmuş. "bu doğru mu ?" koca şair bu saçma soru üzerine yanındakilere muruldanır: "artık ayaklarımı uzatabilirim"
Osmanlı paşalarından, Öküz Ahmet paşa lakaplı bir paşa vardır. Bir gün bütün paşaların bulunduğu bir çadırda toplantıda bulunurken, çayırda otlayan münasebetsiz bir öküz, çadırın içerisine başını sokar.
Mööö, möööö der.
Çadırda bulunan bütün paşalar bıyık altından gülmeye başlar. Paşaların kendine malum lakaptan güldüğünü fark edince, paşalara dönerek.
Paşalar! Az önce içeri giren öküz ne dedi biliyor musunuz? O öküz bana dedi ki;
Yahu, hadi sen bizdensin...Peki bu Eşeklerin içinde ne işin var.