tarafsızlığın sadece kesin, değişmeyecek bilgilerde olduğu, bunun dışındaki yorum ve düşüncelerde ise ister istemez duyguların karıştığı bir bilim dalı.
günümüzde galip devletler ve zümreler tarafından yazılan yalanlarla dolu sosyal bilimlerin bir dalı. vatikan ve osmanı arşivleri bir açılsa kim bilir neler çıkacak neleer.
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir hâl alır. (1931) Gazi Mustafa Kemal Atatürk
zamanının şartlarına göre değerlendirilmesi gerekendir. eğer böyle yapılmazsa fatih istanbulu neden uçaklarla tanklarla kuşatmadı sorusunun sorulması muhtemel. dün gece de osmanlı tarihinden bir hata gösterildi. ancak tarihini bilmeyen üniversite gençliğinden kanuniye küfür eden twitler gördüm. bu adamlara ne tarihi anlatabilirsin, ne dönemin şartına göre konuşabilirsin. yazık...
izlenilen yöntem nedeniyle yüzde yüz güvenilmemesi gereken bilim dalıdır. zira tarih araştırmalarının taraflı olarak yazılabilen resmi belgelere dayanabilmesi sebebiyle eksik, çarptırılmış ve hatta tamamen yalan tarihsel veriler gerçek zannedilebilmektedir.
Tarih en son lise de gorenlerin yav tarihleri ezberle dur nabacam ben bunu demesi degildir
Gununu belirleyen gecmistir tarihte budur.tarihte tek dogru sey vardır o da bit olayın yasandigi gundur yani tarihidir.ama -örnek uzerinden gidelim- I.dunya savasinin nedenleri ve sonuclari her tarihcide farkli yorumlanabilcegi gibi savasin baslama zamani bellidir ki bazen bunlar bile tartismalidir.
Gecmisin bugune etkisini anlama bilimidir tarih.
herkesin hakkında felsefe kastığı bilim dalı . vay amına koyayım 7 sayfa yazı yazılmış bir tane allahın kuluda çıkıp düzgün bir şekilde tanımlamamış tarihi . evet hep yalan dolan .
padişahlar, krallar, kumandanların bol bol yer aldığı; diğer insanlardan, fakirlerden, açlıktan ölmüşlerden, ismini bilmediği yerde savaşarak ölmüşlerden, madenlerden çıkamayanlar, ufak hırslar uğruna yaşamını yitirmiş kişilerden, eski inançlara göre tanrıya kurban edilmişlerden çok az bahseder.
aslında yanlış bir tanımlamadır ya da öne çıkan algılama yanlıştır.
insanların en çok bilip ilgilendiği tarihin bir kolu olan siyaset tarihidir.
kimsenin aklına tarih diyince, bilim tarihi, sanat tarihi falan gelmez, doğrudan siyaset tarihi gelir.
tarih bilimi türkiye'de gerçekten içler acısı haldedir.
iş bulamayan fen-edebiyat fakültesi mezunlarından ve tarih öğretmenlerden bin kat daha acı olan şeyler var.
bir üstat "türkiye'de tıp,tarih ve din alanlarında herkes ahkam keser" diyor. ne kadar da doğru demiş.
herkesin uzman kesilmesi bir yana tarih konusunda uzmanların hali ne ola ki derseniz cevabımız maalesef daha trajikomik durumdadır.
bazı uzmanların beyanları var ki insanın yanlışlara ve haksızlıklara isyan edesi geliyor.
büyük aptallıklar mı yoksa manipülasyon mu yapıyorlar bilemiyorum, bilemiyorum.
ve maalesef bu konuda hüsnü zannım yok. insanın aptallığına daha çok inanır oldum. bunu entelektüel aptallık diye tabir etsek mi bilemedim.
adam senelerce okuyor, yabancı lisanlar öğreniyor. fakat geldiği noktada öyle sözler söylüyor ki gerçekten insan hayretler içerisinde kalıyor. buna uygun bir darb-ı mesel var: "ilim cehli giderir eşeklik baki kalır." biraz sert ama problemimizi ve ahvalimizi anlatmak açısından yerinde oluyor.
aşağıda bir tarih bölümü başkanın içler acısı röportajı var. bunu hakaret etmek için söylemiyorum gerçekten içler acısı olduğunu düşünüyorum ve üzülüyorum.
mesela röportajda diyor ki: "'yurtta sulh cihanda sulh' öyle böyle, içi boş, afakî bir söz değil aslında. Türkiyenin hakikaten Atatürkün milli dış politikasına dönmesi lazım acilen."
gerçekten içler acısı.
mustafa kemal atatürk 1923'den 1938'e kadar dört dönem ve 15 sene cumhurbaşkanlığı yaptı. bir defa bile yurt dışı seyahatine çıkmadı. kendisinin ise ingiltere kralından yunan başbakanı ve iran şahına kadar çok sayıda ziyaretçisi olmuştur. ahmet taner kışlalı "kemalizm laiklik ve demokrasi" kitabında bununla övünür ve "bu atatürk'ün ne kadar büyük bir dahi ve örnek alınan bir lider olduğunu gösterir" der. kışlalı hayatta olaydı "hocam acaba ingiltere kralı da mustafa kemal'i örnek mi alıyordu" diye insanın sorası geliyor.
peki gelelim tarihsel problemimize. problemimiz şu: mustafa kemal atatürk neden hiç yurt dışına çıkmadı? "yurtta sulh cihanda sulh" ne demektir?
kemalistlere sorarsanız size "yurtta barış dünyada barış" güzellemeleri yaparlar. ama işin iç yüzü öyle değil tabi! "yurtta sulh cihanda sulh" lafzının dışı seni yakar içi beni. muhtevasına hakim olmadan ne güzel söz diyebiliriz. "yurtta sulh olsun cihanda sulh" dünya güllük gülistanlık olsun. hümanizm ne hoş şey! fakat işin künhüne vakıf olunca anlıyoruz ki mustafa kemal'in hiç yurt dışı seyahati yapmaması sadece hümanizmden kaynaklanmıyor. temelinde yatan şuurda "kimse bana karışmasın, ben kimseye karışmayayım" anlayışı var. yani türkiye kendi kabuğuna çekilsin, kendi topraklarının dışında cereyan hadiselere burnunu sokmasın o zaman başımız ağrımaz.türkiye tarihine baktığımızda bu kafanın ne kadar haksız olduğunu görürüz. balkanların ve ortadoğu'nun kucağında bu pek mümkün görünmüyor. sen yönetmezsen seni yönetiyorlar. türkiye güçlü olmak ve menfaatlerini ezdirmemek zorunda. daha bunu anlamaktan aciz profesörlerimiz var. yüzyıllık ezberlerden oluşan at gözlüğüyle hadiselere bakanlar farkında olmadan türkiye'ye en büyük zararı veriyorlar. koca koca kitapların önünde poz vererek ilim adamı olunur mu?
gezi hakkındaki yazısından sonra ntv tarafından kapatılmış şimdilerde ntv bünyesinden ayrı, bağımsız devam etmekte olan muhteşem dergidir. okuyunuz, okutunuz.