radikal gazetesi'nin en iyi kalemlerinden hüseyin gökhan özgün'ün harika yazısı;
günümüzü yeniden kavramak, belirsiz ufku açmak için yazıyı iyi okumak, üstüne düşünmek, yeniden ve yeniden düşünmek ve ona göre yeni adımlar atmak şart.
politik gidişin ve sıkışmanın iyi bir tahlili yapılmış yazıda, aralarda bir yerde durup idare etme devrinin tükenmeye başladığının işareti verilmiş; yanlış şeylere kızıp, yanlış taraflarda durmanın yarın herkes için çok daha olumsuz şeyler getirebileceğini görmek ve göstermek için önemli bir yazı; 12 Mart 1971 ve 12 eylül 1980 öncesi keşke bunun gibi sağduyulu uyarılar daha çok olsaydı ve olanları da birileri dikkate alabilseydi;
ancak tıpkı o zaman yapıldığı gibi bu gün de liberal damgasını basıp, bu sözcüğü hakaret gibi kullanmayı alışkanlık yapanlar yani kimi ulusalcılar, milliyetçiler, dinciler, solcular ve kimi devrimciler ne yazık ki bugün de yaygın;
bu yazı özellikle herkese, bulunduğu konumu, demokrasi hakkındaki düşüncelerini bir daha gözden geçirmeye, yeni ittifaklar kurmak için adımlar atmaya bir çağrı gibidir; umarım gelecekteki daha sıkıntılı günlerde bu yazıyı anımsatıp, "ah keşke..." demek zorunda kalmayız...
işte yazı:
taraf olanların dikkatine
1. Bu tuzağa düşmeyin. AKP'nin kapatılma davasını bir münazara mevzuu haline getirmeyin. Bunun 'hukuki' olduğunu söyleyenlerle tartışma programlarında aynı masada oturarak, olanı biteni 'meşru'laştırmayın. Gayrimeşru olanı meşru bir zemine çekmeyin. Demokrasiyle uzlaşamayanlarla aynı masaya oturarak bir uzlaşma zemini mümkünmüş intibaı yaratmayın. Bütün bunlar, maalesef bir 'savaş' olarak tasarlanmış. Bu savaşı açanlar maalesef hiçbir bedel gözetmiyor. Bunu artık anlayın. Bunu artık görün.
Tarafınızı seçin ve orada durun. 'Empati devri' ebediyen bitmiştir.
2. Bu hukuk darbesi devletin çıkarlarını milletin çıkarlarının çok önüne geçirmeyi göze almıştır. Lütfen dikkat edin, burada mesele birey mi, devlet mi, değil. Birey-devlet liberal sorunsalı ucu görünmeyen karanlık tünelin derinliklerinde kaybolmuştur. Bu hukuk sistemi, bırakın bireye saygı göstermeyi, millete bile saygı göstermemektedir. Gözü kararmıştır. Tek hesabı vardır. Gerisi, hesapsızlıktır. Bu hukuk sistemi kendi için, kendi adına, kendiyle var olmaktadır. Bu hukukun ardında bir 'hukuk felsefesi' yoktur. Bu hukukta, hukuk kanunlardır. Kanunlar hukuktur. 'Devlet için devlet' hukukudur bu. Ardında 'insan' yoktur. Ve bu hukuk, bu zalim gerçeği artık saklamaya bile tenezzül etmemektedir.
3. Bu hukuk darbesi, 'düzen'in sadece belinde değil, kolundan çorabına kadar her yerinde 'silah' gizli olduğunun delilidir. Askeri darbe yapmazsak, hukuk darbesi yaparız. Asamazsak, siyasetten men ederiz. Yukarıdan halledemezsek, karın boşluğundan, oradan da olmazsa derinden hallederiz mesajıdır bu. Verilmiş en büyük gözdağıdır.
4. Bu hukuk darbesi girişimi askeri darbe girişiminden çok daha vahim, çok daha tehlikelidir. Askeri darbeye karşı hiç olmazsa 'ne şeriat, ne darbe' pankartları çerçevesinde göstermelik de olsa 'asgari ve vicdani bir demokrasi' zemini mevcuttu. Şimdi herhalde kimsenin 'ne şeriat, ne hukuk darbesi' diye bir pankart tasarlamasını beklemiyorsunuz. Olan biten, darbeyi, siyasete müdahaleyi 'meşrulaştırma' girişimidir. Bunu, bütün bu debdebede unutmayın.
Unutturmayın.
5. AKP'nin 'kendine güvenli' mesajlarına kanmayın. AKP şaşkınlık içindedir. Kendine bütün güvenini yitirmiştir. Paralize olmuştur. 'Bazı şeyler bu memlekette artık olmaz' ruh halinden, bir gecede 'Bu memlekette olmaz olmaz' ruh haline geçilmiştir. Bir gecede 'yarını meçhul' bir ülke yaratılmıştır.
6. AKP'ye verilen mesaj net olarak şudur. Geri çekilmiş, top çevirerek idare etmeyi deniyor olabilirsiniz. Bu yetmez. Biat etmelisiniz. Bu düzenle uzlaşmak bile mümkün değildir. Ya biat edersiniz, ya da...
7. AKP'nin radikalleşmekten başka hiçbir çaresi kalmamıştır. Ya radikalleşecek, ya da yok olacaktır. Cumhurbaşkanından davacı olunan bir ülkede umarım AKP bunu idrak etmiştir. Burada söz konusu olan radikallik, 'Müslüman muhafazakârlık' değildir. Olamaz. Bunun mümkün olmadığını da yine umarım ki, AKP artık hazmetmiştir. Buna karşı savaşmanın tek yolu, radikal demokratlıktır.
8. Bu mücadelenin artık tek bir zemini vardır. Öne doğru kaçış. Öne doğru, Avrupa Birliği'ne doğru arkana bakmadan kaçış. Hem de son sürat.
9. AKP ve Tayyip Erdoğan, işi bittikten sonra suratına tükürdüğü, davacı olduğu liberal aydınların önemini artık kavramalıdır. Tayip Erdoğan artık şunu anlamalıdır, kendi partisinin 'büyük tabanı' ne kadar bu toprakların tabii ve has mahsulüyse, adına liberal aydınlar denen ismi cisminden büyük kitle de en az onlar kadar bu toprakların tabii ve has mahsulüdür.
Liberal aydınlar yabancı madde değildir. 'Batı'nın Türkiye'ye sızmaması gereken kötü yanlarından' biri değildir. AKP'yle liberallerin ittifakı bir 'iktidar' ittifakı değil, bir 'kurtuluş' ittifakıdır. Bu ülkede dindarlığın özgürlüğü ancak ve ancak dinsizliğin özgürlüğüyle birlikte teminat altına alınabilir.
inanç özgürlüğü ancak ve ancak düşünce ve ifade özgürlüğüyle birlikte var olabilir. Bu kader birliği tesadüfi olabilir ama bir o kadar da hakikidir. Bu hakikât de artık gün gibi aşikârdır.
10. 301'in ve AB'nin neyin sembolü olduğunu artık AKP anlamak zorundadır. Bunlar, odalarında oturup 'ahkâm' kesen 'liberal sefihler' kadar AKP'nin kendi kurtuluşunun da sembolüdür.
11. AKP bunları dikkate almazsa, MHP'lileşip yok olacaktır. Dikkate alırsa, MHP'lileşerek yok olan CHP olacaktır.
12. Bütün bu denklemde en 'uyanık' siyaset maalesef MHP'dir. Eli sürekli artıran bir CHP için 'devlete tapan' MHP'den kaçış yoktur. Tıpkı eli sürekli azaltan bir AKP için, 'Müslümanlara açık' MHP'den kaçış olmaması gibi.