"" Dün Taraf Gazetesi'nde yer alan fotoğrafların üzerindeki başlıkta şunlar yazıyordu: AKTÜTÜN'Ü iTiRAF EDiN DEMiŞTiK... BiZ AÇIKLIYORUZ... iç yayfalardaki başlıkta ise; CANLI YAYINDA KARAKOL BASKINI deniyordu...
işte size basında ilginç bir renk olarak yayın hayatını sürdüren gazeteye
konu olan fotoğrafların görüntüsü... Bazı olaylarda sergilenen editoryal
zeka ve dikkat maalesef servis edilen bu fotoğraflarda gösterilmemiş...
Neden mi? Anlatacağız... Ama önce editoryal kalibrenin grand zero yani
sıfır noktasında oluğu diğer örnekleri hatırlatalım... Bu fotoğrafın
görüntüleri dün akşam hemen tüm haber bültenlerinde de yayınlandı... Ve
"Aktütün baskınının casus uçaktan çekilmiş görüntüleri" başlığıyla...
Ne diyor gazete ve haber bültenleri, aynen okuyoruz: Tarih 3 Ekim'i yani
saldırı gününü gösteriyor... Bakın saatler ise olaydan 3.5 saat
öncesini... Ve teröristler ne yapıyor... Az sonra saldıracaklar ve siper
kazıyorlar...
Bir başka fotoğrafın altındaysa, casus uçaklar, saldırı anını karargaha
da canlı izletti. deniyor... Yani bu görüntü saldırı anında çekilmiş... Ne demiştik; bu görüntüler, haber ajansının servisiyle haber bültenlerinde de aynen kullanıldı... Ve yine
biz ne demiştik... Haberciliğin yeni hastalığı yapıştırmacı gazetecilik...
Çünkü...
Bakın... Saldırı gününü gösteren ve olaydan 3.5 saat önce çekilen bu
görüntüler nereden? Zaten üzerinde de var... 37. 09 enlem... 44.07
boylam... Neresiymiş, Kuzey Irak.. Aktütün ya da yakını değil... Peki
Aktütün'e mesafe ne? Kuş uçuşu 20 kilometre... Peki dağları aşıp,
yürüyerek gittiğinizde mesafe ne? 65-70 km. Peki, siz hiç 65-70
kilometreden ve dağların ardından insan öldürebilen tüfekler gördünüz
mü?...
Diyelim ki teknolojik gelişmelerden haberimiz yok... işte size diğer
fotoğraf... Burada enlem ve boylam ne... 36.20'ye 45.04 .. peki nereye
denk geliyor... iran sınırına yakın ... daha da açalım, Kandil dağı...
mesafe ne? 110 km... Unutmadan bu da kuş uçuşu... Çünkü yürüme mesafesi
dağları da hesaba katında 200 km... Hadi dağların ardından 65-70 km.'den
vurdu bu teröristler, bari 200 kilometreden vuramasın... Değil mi?
Bir kez daha hatırlatalım... Bu mesafeler kuş uçuşu... Haberciliğin de kuş
gibi uçmasıyla bir ilgisi yok ama komik bir durum...
Bütün bunları söyledikten sonra altını çizelim... Kanal 1 Haber Merkezi,
insanın saçının teline gelen zarardan bile hesap sorabilme özgürlük ve
anlayışına sahip... Tabi ki bu olayda zaafiyeti olanlar varsa gerekli
yaptırım uygulanmalı... Ancak buradaki mesele, habercilik mesleğinin
asgari kontrol mekanizmasının işlemesini sağlayıp sağlayamamak... Daha
önce tarif etmiştik, nasıl oluyor bu yapıştırmacı gazetecilik;
Bu görüntü ve fotoğraflarda Aktütün yok... O bölgeye çoook uzaklarda
yapılan istihbari çalışmaların ürünü bunlar... Tabi teröristler bu kadar
izlenebiliyorsa, yapılacak birşeyler yok mudur sorusu bir başka hab
erimizin konusu... Yapıştırmacı gazeteciliğin son örneğini sunalım
istedik... Üzerinde yazan rakamları bile merak etmeden... Bu rakamların
nereyi işaret ettiğini öğrenmeden, tut kulağından çek ve at haberlerin
arasına... Bu editoryal kalibrenin amacını sorgulamak bile gelmiyor
insanın içinden.. Değil mi? ""
yazık be kendinize acımıyosanız dogadaki börtü böceklere acıyın zira bosa harcadıgınız kagıtlar agac olarak kalırsa bir cok canlının yasam alanı olabilir. sizde sevap kazanırsınız. herkes mutlu olur.
asılsız iddia, tarafın habercilik anlayışı gören gözler için çırılçıplak gerçeklerden ibarettir, yalan olsa konunun muhattabı olan türk silahlı kuvvetleri ilk yalanlayacak olan kurumdur zaten, sözlükteki militarist güçlerin genelkurmay başkanının bile söyleyemediğini söyleme cüretinde bulunması da ayrı bi komiktir.
kanal 1'miş peh, herkes ordunun avukatlığına soyunur artık !
taraf'ın yalan haber yaptığı yalan bir iddiadır. taraf'ın, yayın hayatı boyunca yalan olduğu ispatlanmış bir haberi sözkonusu değildir; ha onbir ayın on ayında okudum; ıskaladığım bir ay zarfında ufak tefek düzeltiler var olabilir, âmennâ, mevzu-u bahis kanal 1 haberinin(!) akıl tutulmasına uğramış, bu güzel toplumun asıl düşmanı olan mâlum oligarşinin yalakalarının sevinmesiden gayrı bir ehemmiyeti yoktur.
taraf'ın yalan haberinden çok insanların buna inanmamalarıdır ilginç olan. artık o kadar partizan ve yandaş tavırlar sergileniyor ki, adamın önüne belgeyi koyuyorsun, ispatlıyorsun hala çıkıp tekzip ediyor, inanmam diyor. e böyle olunca iş çığrından çıkıyor tabi.
ordunun şuraları bombaladık, şunları öldürdük gibi yalan açıklamaları yanında devede kulak olacak girişimdir.ordu kendine gelsin, pkk ile adam gibi mücadelesini versin de, böyle yalan haberlerle gündemin çalkalanmasına müsade etmesin o zaman!
"...Bir ordunun bu tip saldırılar karşısında ki bu saldırılar doğru bilgiye dayanmayan sınırlı aşan eleştirilerdir. Bu tip saldırılar karşısında her ordunun vereceği cevap ve tepki bellidir..."
hangi haberi ilkeli ve dogruyduki? hep bir çakallık hep bir yediği çanağa sıçma.
taraf gazetesini savunan dinci arkadaşlar çok güzel gösteriyorlar dinci-bölücü işbirliğini. amaçlar bir ne de olsa düşmanımın düşmanı dostumdur felsefesi. geç bunları anam babam geç bunları.
adam olsalardı da saldırmasalardı. saldıran değil vurulan,ölen suçlu öyle mi. birisi beyin sulanmasından, akıl tutulmasında mı bahsetti?
nasıl bir anlayıştır ki saldıranı hiçe sayıp vurulanı suçlar? önlem almamışmış uçak savarın önünde neyle duracaklardı? nereyei bombalayacaktı köyü mü? bu sefer çıkıp demeyecek miydiniz sivil halkı öldürdü diye?
hayatında askeriye görmemiş, askerliğin ne demek olduğunu bilmeyenlerin askeriyeye saldırması.
ortaya atılan çarşaf çarşaf belgelere rağmen hala "taraf yalan haber" yapıyor deme cüretinde olanların ortaya çıkması ilginçtir, bir yakınları aktütün'de dağlıca'daki şehitlerimizin arasında olsa, bu kadar large olabilirler miydi acaba, boşver paşam kalan sağlar bizimdir, sen çok yaşa diyebilirler miydi acaba ?
bir de, tuvalet kağıdına benzetenler olmuş taraf'ı, tuvalet kağıdından ziyade, sözlükteki postal yalayıcıları ortaya çıkarrdığı için turnusol kağıdı vazifesi gördüğünü düşünüyorum. (bkz: yine de şahlanıyor aman)
başbuğ bugünkü basın toplantısında bu minvalde bi açıklama yapmamıştır. bi iddianın yalanlanmasından kasıt "bunlar doğru değildir" demek değildir. bu haberde gördüğümüz koordinatlara dayalı "burası orası değil vs" şeklinde açıklamalardır. ve gerçek yalanlama eylemi de böyle yapılır. tam tersine "bu belgeleri sızdıranlar hakkında soruşturma açılması kararı" alınınca ortaya yalanlama değil, dolaylı yoldan onaylama çıkar. ve tabii gazetelere bi de yasak konunca..
bu arada iddia metnindeki grand zero tanımına da bittim belirtmem gerek. grand zero ne lan.. ground zero olmasın sakın o.
yine de tekrar ediyorum, taraf yalan haber yapmış olabilir. sadece kanıta bakar iş. "bunlar doğru değildir" diyen allah mıdır ki dediğini anında doğru kabul edelim. kanıtlarsın, bi daha taraf'ın ne dediğine bakmayız bile.
zaten bu haberi ilker başbuğ yalanlamadı da benim anlamadığım nokta neden bu haber taraf gazetesine aktütün baskını hakkında haber yasağı geldikten sonra yayınlandığı, nasıl olsa taraf cevap veremeyecek bu iddiaya millete bu şekilde de gaz verelim amaçlı yapılmış haber. ayrıca ilker başbuğ yaptığı açıklamada bu belgeler yok demedi aksine nasıl ele geçirildiğinin hesabını soracağız dedi.
... kendine güveni tam olan kurumlar gibi bu incelemenin sonuçlanmasını müteakip elbette, elbette kamuoyuyla paylaşılması gereken hususlar kamuoyuna bilgi olarak verilecektir. ayrıca bu konulara ilişkin bilgileri sızdıranlar ve bu gizli bilgileri kullananlar hakkında da adli işlemler başlatılmıştır...
inceleme dediği şey, yayınlanan kasetin teknik analizidir. sonuçlanmış ve kamuoyuyla taraf'ın yöntemine benzer bir şekilde paylaşılmıştır. başbuğ, taraf'ın iddiasını salt "yok öyle bi'şey!..." diye kestirip atmamış, aksine kendi kanıtları çürütme yoluna gitmiştir. -ki bu türkiye'de az rastlanan bir davranıştır.
adli işlemler de tabii ki, askeri mahkemece taraf'ın haberlerine getirilen kısıtlama kararıdır.
taraf'ın yalan haber yapması....gerçekten çok kötü olur, evet. yaptı mı yapmadı mı onu tartışmıyorum, bana göre yapmamıştır, başkasına göre yapmıştır. ama yüzde yüz bir kanıt görmeden bende temizliğini korur taraf. fakat olay o değil, 'beyaz'ın üstündeki bir kara leke, o lekenin görünürlüğünü artıtır.
'siyah'ın üstüne ise isterse sıç afedersin. bana mısın demez. o yüzden taraf'a yakışmaz.
yakışan yeri biliyoruz. kendilerini, insan hakları beyannamesi ile yaşıt diye insan hakları savunucu olduğunu sanan kurumlar... onlar yapsa şaşırmayız hani!
demokrat ve vicdan sahibi; yetiştirildikleri klişelere hapsolmayı reddeden, bu milletin ferdi olduğunu unutmamış, bundan utanmamış, elitizm safsatasına kapılmamış ve milletten kopmamış bazı gerçek vatansever subaylarca temin edilmiş dokümanlara dayanan habere yalan demek için ciddi manada insafsız, gerçeğe ve adalete gıcık, kötü niyetli ve güç odaklarına angaje bir zihniyette olmak gerek...
milliyet diyorsa doğrudur ekolünden bir haberdir.. mertçe çıkıp genel kurmaya hesap soramayanların aklama(!) kampanyalarının bir örneğidir..
ha bir de kaynağa bakıyoruz kanal 1.. "ha şimdi oldu" diyor ve 10 puan veriyoruz doğru(!) bilgilerle bizleri mest ettiği için.. kamu oyunun nezdinde ha flaşın oklu haberleri ha kanal 1 haberleri.. bundan bihaber bünyenin piyasaya sürdüğü kaynak ancak bu kadar olur.. sorarım size fatih altaylı ne katmıştır bu ülkenin medyasına polemikten, sansasyondan ve 2yüzlülükten başka..? adam bir numaralı dönek demek istemiyorum , dedirtmeyin şimdi bana..*
bu kadar kolay çürütüleceğini sanmıyordum ama tipik sağcı suçlamalarından biriymiş meğerse. bilgisiz ve desteksiz.. ben de harbiden bu sefer ihtimal verdiydim, bi daha bu kadar kolay tongaya düşersem.
bilgisiz ve desteksiz demiştim ama hepsinden daha önemlisi "terbiyesiz" bi iddiaymış bu.
birine "a" diyorum, ve o kişi gidip beni başkasına "bana b dedi" diye şikayet ediyor. işte kanal 1'in yaptığı bu.
taraf bi haber yapıyor, haber içinde bu görüntülerin ırak sınırı içinden olduğunu, aktütün'e 25 km mesafede olduğunu defalarca yazıyor, görüntülerin saldırı anı olmadığını, hazırlık anı olduğunu yazıyor ama sonra kanal 1 aynen yukarda tasvir ettiğim davranışı yaparak kendi haberini yapıyor.
"taraf b dedi" diye şikayet ediyor. "taraf, bu görüntülerin saldırı anı olduğunu yazdı, az sonra saldıracak olan teröristlerin görüntüleri olduğunu iddia etti, oysa burası aktütün'e kilometrelerce uzakta" diye haber yapıyor.
bunu gören kimse taraf'ın zaten böyle iddialarının olmadığını görme zahmetine katlanmıyor ve hop bu başlık ve klonlanmış başka başlıklar altında taraf'ın yalancılığından dem vuruluyor.
kahretsin ki ben de taraf'ın haberini okumamıştım, bu yüzden ilk elden iddiayı gördüğümde bu terbiyesizliği afişe edemedim. ama sağolsunlar görenler sayesinde haberdar oldum. taraf yalan demişse bundan sonra ne dediğini umursamayız demiştim ama altaylı, habertürk, kanal 1 acaba kredibilitelerini kaybetmişler midir ulusalcı camiada..
doğru olan önerme. burada bu konu hakkında bir çok söz söylenmiş aynı şeyleri tekrar söylemeye gerek yok. fotoğrafların çekildiği bölge ile baskın bölgesi arasında mesafe olarak fark olduğu söyleniyor ve ben buna inanıyorum.
burada söylenmyen bir şey var bu fotoğraflar bu gazetenin eline nasıl geçiyor.yayınlanan fotoğraflar casus uçaklara ait ve bu tür bilgiler bakkaldan alınmaz.böyle fotoğraflar ya tsk da olur yada abd de olur.tsk dan taraf a bilgi gitmesi için içeride köstebeklerin olması lazım yada abd den uydurma bilgilerin verilmesi lazım nereden bakarsanız bakın tarafın yaptığı şey orduya zarar vermek için yapılmış bir iştir ve inandırıcılığı sıfırdır.
