yazdıklarını okuyarak kuduranların hiç pervalarının kalmadığını gördüğümüz yazarlar.
kafalarına 28 şubatı yediklerinde kaçacak delik arayanları da biliyoruz.
vallahi ben değiştim diyerek çark edenleri de.
oyladıkları parti iş başına geçince başörtüsü dalgasını yıllarca unutanlarını hele daha da bir biliyoruz.
nihayetinde vaktinde birazcık diklenecek olsalar, allah'tan çok x'lerden y'lerden korktuklarını gördüklerimiz şimdi saçmalıklarına aksi seda bulamaz oldular ya bitleri kanlandı. daha gür sesle daha babalanan makamlardan konuşuyorlar.
e biliyoruz ne olduğunuzu, çapınızı, cesaretinizi.
ergenekon tiyatrosu'nun medya sponsoru gazetenin köşe yazarları. bir daha yazayım mı? yazıyorum: "köşe" yazarları.
insan hakları havarileri, demokrasi'nin teletabileri, bizi sinirden kudurtan yazarlar. köpeksiz köyde değneksiz gezerler. mazlumun yanında zalimin karşısında olurlar her zaman.
içlerinden biri bir çift memeye vatanı satarım demiş zamanında, hala bunu mu savunuyorsunuz? anlaşıldı, bir çift memeye muhtaç kalmışsınız.
söyleyecek süper şeyleri olup da susan kişi olacağım şimdi, yalnızca şunu eklemek isterim. içlerinden hiçbiri faili meçhul bir cinayete kurban gitmeyecektir *. çünkü deliğe çomak sokmazlar, "delikten aşağı süpürülen" insanlardır, tanıdık geldi mi? karşı taraf belli etmiştir açık açık, eğer bu deliğe çomak sokarsan sonu ölümdür. bu pis boklu çukur; emperyalizmin oyunları, amerikanın oyuncağı ışıkçılar, cambaz ipte yürürken çıkarılan yasalar, vakıfların faaliyetleri ve daha başkaları; eğer müdahele edersen bir gün arabana binerken ya da evine girerken sonsuzluğa göçersin. bu yüzden bu ülke artık sahipsiz kalmıştır. bu deliğe çomak sokacak adam ölmeyi göze almış demektir. yemeyin bizi gençler, bu kişiliksiz herifler mi demokrasi yıldızları? kimi kandırıyorsunuz?
türkiye'yi demokratikleştirmeyle vakit harcayan yazarlardır. işin enteresan tarafı; bu misyonu kendi kendilerine yüklemişlerdir talep olmamasına rağmen.
Diğer yazarlar kim başa geldiyse iktidar yalakası olmuştur bir lafım yok ta bu rasim ozan kütahyalı kadar göt bir adam türkiyeye gelmemiştir bu kadar saçma anlamsız gereksiz bağıran boş boş konuşan bir şey bildiğini sanan belki biliyordur evet ama onlarıda aklında çorba yapmış uzay teknolojisi zekası ile yazan bir yazardır.
(bkz: rasim ozan kütahyalı vs helin avşar)
bu yazıyı yazıp yazmamakta çok kararsızdım esasında. konu aziz nesinle ilgili olduğu için kararsızdım, ancak beni iyi tanıyanlar bilir, aziz nesini baba olarak ayrı, yazar ve aydın kişiliğiyle ayrı ayrı değerlendiririm. böyle düşününce kafam rahatladı ve yazmaya karar verdim.
taraf gazetesini internette açtığınızda karşınıza bir ilan çıkıyor:
önyargılı
ve
korkak
değilseniz!
sadoglu.wordpress.com
mehmetalisadoglu.blogspot.com
mehmet ali şadoğlu denilen kişiyi anımsayanınız var mı bilmiyorum, ama taraf gazetesinin bir çok yazarının tanıdığını ve anımsadığını adım gibi biliyorum. ahmet altan bu adamı bilir, ümit kıvançın da bildiğini ve nefret ettiğini söyleyebilirim. murat belge yada sevan nişanyanın da bu adamı sevdiğini sanmam. etyen mahçupyan yada nabi yağcı mutlaka tanıyor ve eleştiriyorlardır. halil berktay ve alper görmüş de iyi bilirler bu adamı.
bu adam adını 1990lı yılların ortalarına yakın, aziz nesinin ölümünden önce duyurdu. aziz nesin, salman rüşdinin şeytan ayetleri kitabını yayınlamak istediğinde i̇ran rejimi ölüm fermanı çıkarmıştı. bu ölüm fermanı üzerine mehmet ali şadoğlu denilen bu adam gazetelere bir demeç verip aziz nesini öldürene 250 bin dolar vereceğim!.. diye bir açıklama yaptı. aziz nesin de bu açıklamaya gülmüş ve karşılık olarak bu iyi bir para, şadoğlu parayı hemen banka hesabıma yatırsın, ben intihar ederim demişti.
i̇şte sen türkiyede demokrasiyi en iyi bildiğini iddia eden ahmet altan, gazetene aldığın ilan bu adamın verdiği ilan. bu adamın ilanından aldığın parayla maaş alıyorsun demokrasi adına, sizler ümit kıvanç, murat belge, sevan nişanyan, etyen mahçupyan, nabi yağcı, halil berktay, alper görmüş, neşe düzel, orhan miroğlu, mehmet güreli, mithat sancar, erol katırcıoğlu, soli marguiles, ferhat kentel ve yasemin çongar lütfen artık demokrasi adına yazılar neyim yazmayın. biraz utanmanız varsa eğer ben kimlerin parasından maaş alıyorum diye kendi kendinizi sorgulayın.
fazla bişey yazmayacağım, yazmama da gerek olduğunu sanıyorum, verdiği demeci bugün bile vermekten bir adım geri durmayacağını açıklayan mehmet ali şadoğlunun parası size gerçekten helal olsun, ama ben esasında hâlâ demokratım, sosyalistim, liberalim, işte buna benzer bişeyim bile demeyin artık. çünkü bunlara benzer bişeyim diyenler bile sizin kadar acizleşmez, demokrasiyi bu kadar pespaye hale getirmez. kimilerinizi zamanında yakından tanımaktan utanıyorum, kendi kendime kızıyorum, aynı örgüt adı altında olmasa bile ortak hedef uğruna ölümüne savaş vermiş olmaktan utanıyorum. biraz bülent arınçlaşayım, bizleri öldürmek adına para ödülü koyan birinin ilanıyla maaş alan ve evine nafaka götüren hepinize kocaman bir tuuuuuuuuuuu sizler birer demokratörsünüz. ne demokratlığınız belli, ne de diktatörlüğünüz...
bu yazarlar arasında bulunan etyen mahçupyan'ın yazdığı "çamaşır yıkamak istemiyorum, anne" isimli kitap artık canan tan'dan bıkmış liseli genç kızların ellerinden düşmez olmuştur.
murat belge'nin yazdığı "genova: bir aşk hikayesi"nin, posta gazetesi kültür-sanat yazarlarınca mine g. kırıkkanat'ın "destina"sına cevaben yazıldığı kanıtlanmıştır ve bu roman, aslında, ucuz bi aşk hikayesi teması altına gizlenmiş olsa da, siyasetten felsefeye, uyku biliminden lego sanatına birçok konuda uç düşüncelerin üretilmesine katkı sağlamış ve post-modern edebiyatın bile ötesine geçmeyi başarmış, post-postmodern oluvermiştir.
aynı şekilde halil berktay'ın vakt ü zamanında kenan evren'in ayaklarına kapandığı; marksist fraksiyonlar içinde asker adına casusluk ettiği ve günümüzde de her dakika tayyip erdoğan'ı övdüğü unutulmamalıdır.
bu gazetede aklı başında bir yazar varsa o da aşk/meşk gibi varoş konularına ilgi duymayan ahmet altan'dır. oldukça iyi bi akademik kariyer, "genesis" gibi birikim isteyen kitaplar yazmıştır. ingilizce uzmanıdır.
ahmet altan'dan sonraysa dengeli üslubunu herdem korumasını bilen, ilk üç örnekte belirttiğim bugüne dek ne idüğü belirsiz yazarlardan gözönündeki kariyeri ve bilgi birikimiyle ayrılan rasim ozan kütahyalı gelir. neo-liberal düşünceye karşı çıkan; her fırsatta askeriyeyi kötülemeye çalışan gazetesini az da olsa frenlemeye çalışan, tarafsız bir yazardır kendisi.