çok olağan bir içgüdüdür. psikanaliz kuramlarının bir ispatıdır adeta. karşımızdaki kişinin bedensel çekiciliği bizi döllenme için tetikler. salgılanan östrojen veya testosteron hormonu derhal vücudumzdaki organlara, beynimize hücum eder. o anda hormon etkisi altındaki beyin, kendi çalışma prensibine paralel olarak "işte bu, yıllardır aradığım kişi bu!" sanrısına düşer. yıllardır aranan kişi ise idealar dünyasında kendimiz için oluşturduğumuz kişinin gölgesidir. beyin bu anlık sapıtma ile karşıdaki kişiyi donatmaya ve bütün iyi bildiği özellikleri ona atfetmeye başlar. (bkz: platonik aşk)
bu raddeden sonra kişinin kişisel tecrübesinin de etkisi ile kontak çalışması başlar. karşısındaki, aslında sadece bedensel anlamda beğendiği ve çekici bulduğu kişiyi tanırken dahi beyin bu hormonun etkisi altındadır.
böyle bir hikaye hatırlarım. hani, var ya canım! şu özlemle beklenip de bir türlü gelmeyen, kimi kızları bakire olarak ahirete gönderen beyaz atlı prens.
- işte! böylesi bir düş de zavallı kadınları çocuksuz menopoza götürür muhtemelen.