zoraki tanım; hiç tanımadığınız aşırı güzel kızın seni tanıyorum demesidir.
heyecan yapmayın beyler, her zaman beklenen sonuç çıkmayabiliyor.
ben ve iki arkadaş ılgaz dayız. maksat kaymak, şey yani kayak yapmak.
benim karda kayma konusunda çok büyük tecrübelerim vardı, çocukluğum mahallenin dik yokuşundan kızakla kaymakla geçmişti kışları. ama kayak takımı denen hadisede olay biraz farklıymış.
neyse, 3 kişi kiraladık biz kayak takımlarını. haliyle hiçbirimiz bilmiyoruz. ama hoca tutup da ortamdaki kızlara da rezil kepaze olmak istemiyoruz. düz mekanda kızların peşinde yürürcesine kaymaya çalışıyoruz.
ortam güzel ama asıl ortam pistte, ne hatunlar var yarabbim. haliyle piste gitme fikri çıkıyor arkadaştan, hadi oğlum gidelim diye.
ben çekindim ilk başta, düz yolda 2 metre gidemeyen halimizle 1000 metrelik piste çıkmak haliyle g?t istiyordu, ama bizde demek ki sağlam g?t varmış, bi anda pistin en tepesinde bulduk birbirimizi.
ilk 2-3 saat acı içerisinde ve yaklaşık 250 kez yere düşmeyle sonuçlansa da, 6 kez aşağı inmeyi başarabilmiştik.ama bende hala gözle görülür gelişme yokken arkadaşlar aradaki farkı açmaya başladı.
o an gözüm karardı yemin ediyorum. ivan drago dan ölümüne dayak yiyen rocky balboa nın 15. raundda adriyııııııııııın diye bağırıp gaza gelmesi gibi gaza gelmiştim. kalktım ayağa ve dümdüz bi şekilde kaymaya başladım.
çok iyi gidiyordum lan. yalnız bi sorun vardı, aşırı derecede hızlanmıştım, ve durmayı bilmiyordum. hiç lazım olmamıştı daha önce, durmayı düşerek gerçekleştirebiliyorduk.
ama burda düşmek , michael schumacher in 340 km. ile monza da giderken birdenbire direksiyonu duvara kırması gibi bir şey olurdu, denemedim.
pistin bitimine son 100 metre kala eğim iyice artmıştı, adeta buzun üstünde dans eden colin mcrae misali kontralar vererek artistik bi sürüş sergiliyordum ve pist bitti, nihayet meydana inebilmiştim.
inmeyi başardık ama hala durmada sorun vardı, hız yaklaşık 70 km. civarında .
işin kötüsü yön vermeyi bile bilmiyorum, haliyle pistin solundaki 2 metrelik kaba kar kütlesinin içine daldım, yaklaşık 8-10 tane takla attıktan sonra hasarsız bi şekilde atlattık kazayı.
arkadaşlar geldi, görevli sağlıkcılar falan geldi, iyiyim ben dedim, bırakın daha kayacam ben
teleferik sırasına girdik tekrar. 3 kişi olduğumuz için birisi dışarda kalıyordu teleferik 2 kişilik olduğu için, bu sefer tek gitme olayı bana düşmüştü.
neyse sıra tam bana gelirken, acayip güzel sarışın, dip boyası zartı zurtu her şeyi tam bi kız geldi yanıma, tek misiniz siz dedi, evet dedim, girdi sıraya.
neyse, bindik teleferiğe, zirveye çıkmak 10 dakika, acaba nasıl lafa girsem diye düşünürken kız birden ''seni tanıyorum'' dedi.
allah ım, egom everest in tepesinde çadır kurmuş, yemin ediyorum teleferikten atlayasım geldi ama tabi cool insanlığımdan ödün vermedim.
hadi ya, nerden tanıyosun, basketbol oynuyorum ben, x takımındayım belki ordan tanıyosundur falan dedim.
yok ordan değil, az önce şu piste dalıp yüzyılın düşüşünü gerçekleştiren sen değil misin dedi.
allah ım teleferikten kafa üstü yere çakılasım geldi, ne biçim bir cümledir bu.
ehıuheuhue, ya şey orda ayakkabımın vidası çıktı öhm şey, havada soğudu falan diye saçmalayabildim anca.
geri kalan 8 dakika boyunca bir daha hiç konuşmadık, zirveye inince de kayak takımlarını çıkartıp yürüyerek indim aşağı ve teslim ettim kayakları.
bir daha da kayak yapmadım... *