Tanımadığına içini dökmenin çok anlamlı olmadığını düşünüyorum. Tek taraflı bir iç döküş ise eğer, sırf rahatlamak için dökülmesi elbette bir faydadır. Ancak burada reaksiyon almak ve karşılıklı çözüm üretmeye çabalamanın daha önemli olduğunu düşünürüm. Bu ise tanımayanla yapılacak iş değildir zannımca.
Tanıdıklarım, özellikle üniversite yıllarındaki arkadaşlarım (kız erkek ayrımı olmaksızın) yıllarca gelip bana içlerini döktüler. Bunda benim iyi bir dinleyici olmam ve sırlarını etrafta ifşa ediyor olmamamın verdiği güven elbette önemlidir. Daha da önemlisi ise aktif dinleyici olmaktır.
- vah vah!
- öyle mi? Gerçekten mi?
- hadi canım!
- yapma bee!
- seni anlıyorum.
- elbette sen haklısın!
Gibi içi boş reaksiyonlardan öte, gerçekten bir aktif dinleyicilikten bahsediyorum.
Kişiyi tanıyor olacaksın. içinde bulunduğu durumu tanıyor olacaksın. Ayrıntıları ondan öğreniyor olacaksın. Onun iç daralması, üzüntü ve saplantı gibi hallerde bulunuyor olması sebebiyle göremiyor olması muhtemel çıkış yollarını görebiliyor ve çözüm önerileri geliştirebiliyor olacaksın. Dahası onun adına iyi olduğuna inandığın doğruları ona anlayabileceği şekilde ifade edeceksin.
Karşındaki bazen kızgın olacak. Bazen üzgün olacak. Bazen ağlıyor olacak. Bazen akıl ve mantığını devre dışı bırakmış ve saplantı ve önyargılarının esiri olacak. Ama senin onu dinlediğin gibi, onun da seni dinlemesini sağlıyacaksın. Doğru damarı bulup oradan gireceksin mevzuya.
Böylece tek taraflı olmayan bir iletişim sağlamış olacaksın. Peki bu kadar zahmete niye giriyor olacaksın?
Ona değer veriyorsundur. Senin nazarında kıymetlidir. Bencil değilsindir, başkasının mutluluğu senin mutluluğundur. Küçücük bir faydan dokunuyorsa mutlu olacaksındır.
Temiz iştir. Neyin ne zaman olacağı belli değil. En yakın dostum diye anlatırsın adam arkadan kuyu kazar bum sır mır ortadan kalkar. Başıma geldi bir daha aynı hataya düşmem. Zaten hayatta yalnızsın senden başkası çözüm getiremez sorununa mantıklı düşün ve sonuca kolayca var.