bugün posta kutusunda "gön:" kısmında kendi adımı gördüğüm bi zarf buldum. hatırladım keratayı. iki ay önce sallamasyon bi adrese gönderdiğim mektuptu bu.
kurşun kalem kullanan var mı hâlâ aramızda? ben mecbur kalmadıkça kullanmıyorum uçlu kalem de. neyse, buraya itiraf etmeyi denedik; birilerine anlatmayı denedik. her türlü saçmaladık, ve akabinde kağıda yazmak aklımıza geldi. bir kurşun kalem ile, hem de bir defter sayfasına, olanı biteni yazdım.
sen de varsın tabi olan biten içinde. hatta öyle dökmüşüm ki seni oraya. aynı yaşadıklarımız gibi: başlarda nizamlı, italik; sonlara doğru sıkıştırılmış, düzensiz...
mektup taa konya'ya gitmiş. neden konya kimse sormasın. neden filiz sokak hiçbir fikrim yok. alıcı kısmı boş tabi ki.
şimdi okudum da, sanki bana yazılmış gibi. sanki sen bana yazmışsın gibi.* yazar notu: deneyin. gerçekten bi deneyin. kaybedilecek bişey yok. zaten mektup geri dönüyor. dönmezse de zaten hiç senin olmamıştır. * bir zaman sonra yazdıklarınızı ekrandan okumaya benzemiyor.
lisede ingilizcemizi geliştirelim diye yaptığımız güzel bir olaydır. penfriend imi çok sevmiştim. bir iki mektuptan sonra tembel yüzüm ortaya çıkmış ve yazmamıştım ama. çok pişmanım şimdi.*