çok az kişinin tadabileceği duygudur. iyiki çok az kişi tadabiliyor yoksa bütün dünya intihar eşiğind eolabilirdi. ya da melankoli ve bunalımın etkisiyle tüm dünya siyaha bulanabilirdi.
tanımadan özlemek bambaşkadır... tanımamaktan kasıt çok az tanımaktır elbette.
ona ait hiçbir şey bilmezsiniz neredeyse. hangi müziği sever? hangi yemeği yer? nerelere gitmekten hoşlanır? hangi tür filmler izler? sosyal medya burada iyi bir aracıdır. onu araştırabilirsiniz.
mesela en sevdiği müziği paylaşmışsa ona ulaşabilirsiniz. sonra onu özlersiniz. o müziği dinlerken. resimlerine bakarken.
ağlarsınız, en sevdiği müziği dinleyerek.
arada bir arar konuşursunuz. sonra belki onu da yapmaz. çok bi önemi yoktur onun için. çünkü o da sizi çok az tanıyordur. en sevdiğiniz müziği araştırmamıştır büyük ihtimalle. en sevdiğiniz yemeği de...
ama siz özlemeye devam edersiniz. onun müziğini dinlerken...
1,75 boyunda, kumral, ela gözlü, düzgün fizikli, geceleri başı ağrımayan, gel deyin gelip git deyince giden, güzel yemek yapan, hizmette sınır tanımayan, zeki bir kızı özlemektir.
tanımıyorum böyle birini. hatta bence dünyada da yoktur. ama olsun tanımıyorum ama özlüyorum. başlıkta öyle diyor. bana ne. özlüyorum işte. nerdesin zilli. gel buraya.
olası bir durumdur.
böyle soyut kavramlar için somut şeylerin olmasına gerek yoktur.
insan görmediği birini sevebilir, özleyebilir. o bir enerji akışıdır.
1 kez görüşmenin özlemek için yettiği durumdur. tek bir kez görüşürsünüz ve o gün olan olur. 1 günde ne kadar tanıyabilmişsinizdir? çok çok az. buna tanımak bile denmez. başlık bu sebeple tanımadan olarak açılmıştır.
aslında hiç görülmeyen biri değil, çok az görülen ve tanımaya fırsat bulunamayan birinden bahsedilmektedir.
tanımak çokta önemli değildir bu konumda. kanınız kaynar, içiniz akar ya da elektriğiniz(!) uyuşur. her neyse. o an hissetmezsiniz belki...
ama görmeye görmeye özlersiniz. görmeye görmeye acaba? dersiniz. ve görmeye görmeye seversiniz...