deneyci açısından bu tanımların -yaratılmamış , doğurmamış ,sınırlı olmayan ,varlığı aşkın ama ona müdahalede bulunabilen tanrı- tanımı bir şey ifade etmez. ancak bunların deneye tabi olması gerektiğini veya olabileceğini veyahut deneye tabi olunca anlam kazanacağını iddia etmek de gariptir. deneyciliği ideolojiye dönüştürdüğünüz zaman " bunların bir tanımı olmaz" iddianızın da bir değeri yoktur. çünkü bu iddia deneysel yöntemle sınanamaz. deneysel yöntemle bütün doğrulara ulaşırız, gerçeğe yalnızca deneysel metodolojiyle ulaşırız gibi iddialar için de geçerlidir bu. deneysel olarak bu iddiayı sınayamayacağımız için felsefi bir iddia olarak kalacaktır.Bu sıfatlar bir tanım olamaz cümlesinin de deneysel açıdan bir tanımı olamayacağı için deneyci kendi kendini vurmuş olacak ve çelişkiye düşecektir.
bakınız verdiğiniz linkte ideoloji tanımı yapılırken "felsefi, dinsel, ahlâki, estetik düşünceler bütünü" diye bir ibareler topluluğu var. eğer okuma ve anlama seviyeniz normal bir bireyinki gibiyse bu konuyu uzatmanın manası yok.
ve yine burada bir çarpıtma örneği görüyoruz. tahammülü olmak olmamak söz konusu değil. şahsımın her konuya tahammülü ,hakaret sınırları boyunca vardır. hakarete uğradığımda aynı tepkiyi veririm. deneyci görüşe karşı olan da yok. sizin anlamamakta ısrar ettiğiniz nokta deneyci görüşü temel alarak felsefi bir iddia ortaya atmanız. belki de anlıyorsunuzdur günahınıza girmeyeyim. defalarca bu tartışmayı yaşadık dejavu üstüne dejavu oldu. deneyci görüşünüzü felsefi bir iddiayla sunup bunu ilke edinen sizsiniz. bu ilkeye sahip olmanız beni zerre etkilemez. sadece bu ilkenizdeki tutarsızlığı üst entrymde dile getirdim. tekrar yazmak gereksiz. tekrar okuyunuz.iyi akşamlar.
Tanrı nın ne olduğu hakkında kesin bir tanım olamaz. Ama ne olmadığı konusuna gelince; tanrıyı yaratıcı kavramıyla bir tutanlar oldugu gibi tutmayanlar da var bu evrenin yaratilmasina neden olan şey yani yaratıcı faktör tanrı midir bunu düşünmek lazım.
Tanrıyı tanrı yapan uzun yıllardır insanların açıklayamadığı ve cevabını bir türlü bulamadığı soruların cevabını bulamamasıdır. insanoğlu evrenin oluşum nedeni ve evrenin nasıl oluştuğunu bilime dayalı bir şekilde kanıtladığı zaman "tanrının varlığı" çürüyecektir.
bize bahşedilen akıl ile allahın varlığını tamamen anlamak ve bütün sorulara cevap vermek mümkün değildir. islam da bu konuda iman etmeyi tavsiye eder. fazlası islam felsefesinde tartışılmakla birlikte cevapsız kaldığından beyhude bir haldir. buna karşılık ben zaten inanmıyorum diyen insanıda bu konularda zorlamanın bir anlamı yoktur. islamda inanç ile ilgili gayrimüslimi zorlamayı doğru bulmaz. bu hoşgörü anlayışının bir gereğidir.
Bütün evreni kaplayan bir hurda yığını olduğunu varsayın. Ve bu hurda yığınının içinde Boeing 747'ye ait parçalar ve elektrik devreleri karışık ve birbirinden bağımsız olarak bulunsun. Bu hurda yığınına bir kasırga isabet etsin. Bu kasırganın ardından tüm parçaları biraraya gelmiş uçuşa hazır bir Boeing 747 çıkabilir mi?92
Rubik kübünü uzaktan tanıyan bir kimse bile kübün yüzlerini rastgele oynatan bir körün çözüm elde edemeyeceğini kabul edecektir. Şimdi sırası bozulmuş Rubik küplü 1050 kör insan bulunduğunu ve hepsinin aynı anda çözülmüş şekle ulaşmaları olasılığını hayal etmeye çalışın. Artık hayatın bağlı olduğu birçok polimerden sadece bir tanesinin rastgele yer değiştirmesi fırsatına sahipsiniz. Sadece bio-polimerlerin değil aynı zamanda programlanmış bir hücrenin çalışması da ilkel organik çorbada rastgele oluşamazdı. Hayat açıkçası kozmik bir fenomen olmalı.93
Eğer maddenin, organik (cansız) sistemleri hayata doğru iten bir temel prensibi olsaydı bunun varlığının laboratuvarda kolaylıkla kanıtlanabilir olması gerekirdi. ilkel çorbayı temsil etmek üzere, örneğin bir yüzme havuzunu ele alın. Bunu biyolojik olmayan özellikteki kimyasallarla istediğiniz gibi doldurun. istediğiniz gazı üzerine pompalayın veya arasından isterseniz hoşunuza giden herhangi bir çeşitte radyasyon verin. Deneyin bir sene sürmesine izin verin ve o 2.000 enzimden (canlı hücreler tarafından üretilen proteinler) kaç tanesinin havuzda ortaya çıkacağını görün. Ben cevabını vereceğim, böylelikle deneyi yapmanın zaman, zorluk ve masrafından kurtulmuş olursunuz. Muhtemelen aminoasitlerden ve diğer basit organik kimyasallardan oluşan, kahverengimsi çamurdan başka hiçbir şey bulamayacaksınız. Bu iddiadan bu kadar emin nasıl olabilirim? Eğer tam tersi olacak olsaydı, bu deney şimdiye kadar çoktan yapılmış olurdu ve eğer yapılsaydı dünya çapında çok iyi bilinip ünlü olurdu. Bunun maliyeti ise Ay'a bir adamı yerleştirmeyle karşılaştırıldığında çok önemsiz kalacaktır.94
Prof. Fred Hoyle Ve Chandra Wickramansinghe (Wickramansinghe Cardiff Üniversitesi'nde, Uygulamalı Matematik Ve Astronomi Profesörüdür):
... Hayat tesadüfi bir başlangıca sahip olamaz. Evrende var olan bütün maymunları birer daktilonun başına oturtsanız ve bu maymunlar rastgele daktilonun tuşlarına bassalar, bu maymunlardan birinin bile Shakespear'in bir çalışmasını oluşturmaları kesinlikle imkansızdır. Hatta pratikte yanlış denemelerin konması için gereken çöp kutularının yetmemesi sebebinden dolayı da bu imkansızdır. Aynısı canlı maddeler için de doğrudur. Hayatın cansız maddeden kendi kendine oluşma olasılığı için 1 sayısının yanına 40.000 sıfır koyun. işte hayatın cansız maddeden kendi kendine oluşma olasılığı bu sayıda bir ihtimaldir. Eğer insan, sosyal inançlardan dolayı veya "bilimin evrime inanması gerekir" şeklindeki eğitiminden dolayı ön yargılı hale gelmemişse bu basit hesap Darwin'i ve tüm teoriyi gömmek için yeteri derecede olanaksız bir sayıdır. Ne bu gezegende ne de bir başkasında, hiçbir ilkel çorba yoktu ve eğer hayatın başlangıcı rastgele değilse, o zaman belli bir amaca yönelik bir aklın ürünü olmalıdır.95
Kendisidir. Basit, isterseniz biraz açıklayayım. Olasılıklar üzerine inşa edilmiş bir dünya, evren tasavvurunu tercih etmeyen insanların inandığıdır. Tanrı budur diyelim, çünkü Allah (c. c) sorulmuyor.
Mesela tanrı yoksa, insanın üzerinde, düşüncesinde, şimdiki bilgiler dahilinde evrenden, doğadan başka bir güç kalmayacaktır ve insan bunu kontrol etmeye çalışarak, (bu çalışma kimi zaman başarılı kimi zaman başarısız ki genel ve ileri vadede büyük ihtimalle başarısız olacaktır. ) insanın büyüklüğünü içten içe ispat etme niyetinde olacaktır. Yani demem o ki, insan din ile ululaştırmıyor kendisini. bu insanda biter, ululaştırmak isteyen, ayrıcalıklı görmek isteyen yine yapar.
Enzim sistemi her dakika tam vardiya çalışan kimyagerlerin yapamadığını yapıyor. Kimse doğal olarak oluşan enzimlerin yüzlerce arkadaşı ile beraber şans eseri kendi kendilerini fark ettiğini ciddi olarak düşünebilir mi? Enzimler ve enzim sistemleri aynı genetik mekanizmalar gibi mihenk taşlarıdır. Daha ileri araştırmalar yapıldığında daha iyi detaylanmış tasarımı açığa çıkarır.96
KELiME OYUNLARI YAPARAK MiLLETiN KAFASINI KARIŞTIRACAĞINA OKUSUN BAZI ZAVALLILAR DA NASiPLENSiN BiLiMDEN..
Michael Pitman (Ünlü Biyokimyacı. Enzimlerin Tesadüfen Oluşamayacak Kadar Kompleks Bir Yapıya Sahip Olduklarını Şöyle Hesaplıyor):
Bilindiği üzere evrende 1080 kadar atom var ve Big Bang'in patlamasından bu yana 1017 saniye geçti. Yaşamın devam edebilmesi için de 2000 tane temel enzime ihtiyaç var. Bu enzimlerden bir tanesinin bile tesadüfen oluşması için 1020 den daha fazla bir olasılık gerekir. Bütün hepsinin tesadüfen oluşması için ise 1040000 ihtimal de bir ihtimal oluşmalıdır. Böyle bir ihtimalin oluşması için bütün evrenin organik bir çorba olduğunu düşünsek dahi bu imkansızdır.97
Prof. Dr. Ali Demirsoy (Biyolog, Hacettepe Üniversitesi):
Özünde bir Sitokrom-C'nin dizilimini oluşturmak için olasılık sıfır denecek kadar azdır. Yani canlılık eğer belirli bir dizilimi gerektiriyorsa, bu tüm evrende bir defa oluşacak kadar az olasılığa sahiptir denebilir. Ya da oluşumunda bizim tanımlayamayacağımız doğaüstü güçler görev yapmıştır. Bu sonuncusunu kabul etmek bilimsel amaca uygun değildir. O zaman birinci varsayımı irdelemek gerekir... Sitokrom-C'nin belli bir aminoasit dizilimini sağlamak, bir maymunun daktiloda hiç yanlış yapmadan insanlık tarihini yazma olasılığı kadar azdır (maymunun rastgele tuşlara bastığını kabul ederek).98
Eğer milyarlarca yıl boyunca, milyarlarca gezegenin yüzeyi gerekli aminoasitleri içeren sulu bir konsantre tabakayla dolu olsaydı bile yine (protein) oluşamazdı.99
Biraz madde alın, karıştırın, ısıtın ve bekleyin. Bu, hayatın kökeninin modern versiyonudur. Yerçekimi, elektromanyetizma, zayıf ve güçlü nükleer kuvvetler gibi "temel" güçler gerisini halledecektir... Peki ama bu kolay hikayenin ne kadarı sağlam temellere oturmaktadır ve ne kadarı umuda dayalı spekülasyonlara bağlıdır? Gerçekte, ilk kimyasal maddelerden canlı hücrelere kadar giden aşamaların bütün mekanizmaları ya tartışma konusudur ya da tamamen karanlık içindedir.100
Dr. Christian Schwabe (South Carolina Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden):
Moleküler evrim, evrimsel akrabalıkların ortaya çıkarılması için neredeyse paleontolojiden daha üstün bir metot olarak kabul edilmeye başlandı. Bir moleküler evrimci olarak bundan gurur duymam gerekirdi. Ama aksine, türlerin düzenli bir gelişme kaydettiğini göstermesi gereken moleküler benzerliklerin pek çok istisnası olması oldukça can sıkıcı görünüyor. Bu istisnalar o kadar çok ki, gerçekte, istisnaların ve tuhaflıkların daha önemli bir mesaj taşıdıklarını düşünüyorum.101