Şüphesiz ki Tanrı'nın belirli bir şekli yoktur. Onu belirli bir şekle koyma çalışanlar için azapların en büyüğü vardır. Derileri yanana kadar yakılacaktırlar. Tanrı'yı tasavvur etmeye çalışanlar bilsin ki lanetlenmişlerdir.
erkek, kocaman, duman gibi ve gokyuzunde yasayan bir seydi ben kucukken,
o erkek olmasi da ataerkil bi ulkeyiz ya oyle kazinmis kafama ben tee kucukken bile..
Küçükken uzun gri sakalları olan, elinde asasıyla yaşlı bir kraldı gözümde. Şimdi ise kafamda tanrı deyince evren canlanıyor. Yıldızlar galaksiler ve gezegenlerle dolu bir resim oluşuyor kafamda. Konuşmuyoruz ama eskiden konuşurduk.
Belinde buğday dolu bir torba, elini daldırıp etrafa buğday saçan yaşlı bir adam, serptikçe yaşam oluşuyor, yeni yeni galaksiler, güneşler, yıldızlar, kara delikler ve biz gereksiZler.
Bazen düşünüyorum da koca evrende küçücüğüz, acaba gerçekten sandığımız kadar önemli miyiz?
biliyorum o'nun cinsiyeti yok ama erkek olarak hayâl ediyorum. yüce, filmlerde gördüğümüz ak sakallı beyazların içinden çıkan karizmatik sesli biri olarak. yani, bilinçaltımın oyunları ve yıllardır oturmuş bu algı.
Tanrı kavramını anlamaya başladığımda gözüme en büyük gelen şeye, gökyüzüne baktım. genelde bulut gördüm. bazen zifiri karanlık, bazen yıldızlı parlak bir gece.
tanrının değişik yüzleri olduğu gibi gökyüzü de değişiyordu. ama ben bulutta karar kıldım çünkü yumuşak ve sevecendi. insanların sevilmeye ihtiyacı var.