Onca peygamber kitap müdehaleye rağmen dünyada sulhun ve barışın dünyanın var olduğu günden beri sağlanamıyor olmasıdır.
Cennetten kovulmayı cidden haketmişiz.
Eldeki yazılı kaynaklar ışığında, kökeni Epikuros'a (M.Ö. 300 dolayı) kadar götürülebilir bir problem. Tabii, bu atıf, bu meseleyi bir problem olarak görenler için geçerli. Bu potansiyel probleme, bilerek veya bilmeyerek doğrudan bir çözüm önerisi şeklinde ortaya çıkan teorileri de hesaba katacak olursak, Zerdüştlük (M.Ö. 3.000 dolayı) bu hususta mühim bir kilometre taşı. Önemli bir mesele olsaydı, Haluk Tarcan, bunu da ilk kez Türkler'in gündeme getirdiğini, yahut belki daha doğru bir ifadeyle, Kazım Mirşan'ın "bunu da ilk kez Türkler'in gündeme getirdiği"ne dair görüşlerini savunabilirdi. Sağlık olsun.
"Tanrı", diyor Epikuros, "eğer kötülüğü önlemek istemiyorsa, bizzat kendisi kötüdür". Ve ekliyor; "yok eğer kötülüğü engellemek istiyorsa, bunu kendi adına yakışır şekilde beceremediği için yetersizdir".
Antik çağda Herakleitos'un, Platon'un, bahsettiğimiz üzere Epikuros'ün, Stoacılar'ın; Ortaçağ'da Abelardus'un, Augustinus'un, Aquinas'ın; bizim bu taraflarda Farabi'nin, ibn-i Sina'nın; Aydınlanma'dan sonra Rousseau'nun, Kant'ın, Spinoza'nın, Leibniz'in, Schopenhauer'in, Kirkegaard'un hususen eğildiği bir mesele aslında bu.