isyan ede ede oldum günahkar. tanrı beni çok fazla sınadı kötülükle dertle hep sabrettim zaman zaman isyan ettim umarım tanrı beni günahkar kulunu bağışlar.
inanç, yaratıcı kasdıyla neye inanırsak inanalım “bütün” birşeydir; inançlı bir insanın şüphe etmesi onun “inkarcı” olduğu anlamına gelmez. Nitekim islam’da “hatar” denilen hâller vardır ve bırakın inkarı bu hâller imanın ziyadeliğine delalet eder. Elverir ki insan nefsinden doğan bu hatarlı fikirleri nefyetmeyi bilsin.
Bir şeyi kaybetmek için o şeyin varolması gerekir; varolan birşeyi kaybetmek için de onun yok olması gerektir; bu sebeble, birşeyin varlığından şüphe esasen onun varlığına, diğer hâliyle, yokluğundan şüphe yine varlığına zımnen delalet eder; tıpkı “yokluk” gibi; yokluk, “yok”u temsil eder fakat “yok” eğer “var” olmasaydı kendinden bahsedilemezdi. Bu bakımdan “yokluk” için “mahiyeti yokluk olan var” denilmiştir.
Niçin var/yok davası? Şu sebeble; sevdiğimiz insanın en basit halleri bile bize muhteşem gözükürken, bu bizim için kaskatı bir “var” iken, başkaları için aynı şeyler, pek sıradan bir “yok”tur... ne sebeble? Çünkü “onlar” bizim gözümüzle görmemektedir; çünkü “diğer” insanlar meseleye aklıyla, biz kalbimizle yanaşmışızdır; islam için “önce bulmanın sonra aramanın rejimi” tabiri işte bu yüzdendir; kalbimizle iman eder aklımızla bir noktaya kadar tartar, taşıyamadığı her noktada kalbimize havale ederiz; nitekim islam alimleri çoğu yerde “akıl sahipleri” tabirini “kalp sahipleri” diye nitelemişlerdir...
Söylemek istedim ana noktaya gelirsek:
iman ve inkar bir kılıcın keskin iki yüzü gibidir. Kim hangisine daha yakın pek bilinmez. Allahı inkar eden her insanla, Allah’a inanan her insanın ölmedikçe cennete ve cehenneme mesafesi aynıdır; itibar son nefesidir...
inkar edenin inanmaya bir adım mesafede olduğu; inananların da “inandım” rehavetinden ötürü tehlikede olduğu da ayrı bahis; inkar eden ola ki bir gün inanır, ya inanıyorum zannıyla inkar içindeyse insan?
Ölmeden önce nefisini hesaba Çek gibi öğütler bu işler için söylenmiştir de, bakmayın bakkal defteri gibi hesap tutanlar yüzünden yanlış biliniyor...
isyana gelince, et kardeşim hakkındır; ama bu hakkı verene de bak, kim ve neden nasıl vermiş? işte hürriyetin böylesine köle olunur...