Sadece mitolojik efsaneleri dayanması bile yokluğunun kanıtıdır. allah ismi aslen eski ken'an dilindeki el kelimesinden türemiştir. el ke'nan panteonundaki baş tanriydi. kıskançlık öfke ve cezalandırma gibi özellikleri vardır. eski araplar tanrilarinin yahudi ve hristiyanlarin tanrisiyla aynı tanrı olduğuna inaniyorlardi. fakat yahudi ve hristiyanligi da kabul etmek istemiyorlardı.
arapların tam da birlik beraberlik ve devlet kurmaya ihtiyaç duydukları bir zamanda muhammed ortaya çıkmıştır. böylelikle araplar arasındaki çok tanricilik farklı bir boyut kazandı. muhammed panteondaki minör tanrıları yok ederek görevlerini ustlenmeleri için yahudi meleklerini (molek) getirdi. hem çok tanrı anlayışı kaldırılmış hem de doğadaki görev ve sorumlulukların hepsi tek bir varlığa yuklenmemisti. durum böyle olsaydı tuhaf olurdu çünkü o dönemin insanı paganist inançlarla sarmalanmisti ve her şeyi yapan tek varlık fikri anlamakta zorluk çekeceklerini bir kavramdı.
allah kavramı bu yazdıklarımın çok ötesinde bir çok kavram ve ögenin birleşmesinden meydana gelmiştir. yahudilik, sabiilik , hristiyanlık ve eski ortadoğu gelenekleri baslicalaridir. şu unutulmamalıdır, tanrı, öteki dunya, sevap ve ceza, görünmeyen varlıklar ruhlar vs kavramlar insanların hayatı anlamlandirma çabasının urunudur.
acımasız ve zor bir dünyada hayatta kalırken bizlere destek sağlayabilmek amaçlı geliştirilmiş bir motivasyon olarak düşünün. gerçek midir? hayır, gerçek olmayan kavramlara ise bel bağlanmaz.
Yokluk kanıtlanamaz haa yok ben kanıtlarım dersen gel kardeşim kanıtladıktan sonra Nobel ödülünü ben veriyim sana.
gelgelelim kanıtlanamıyor diye yok da diyemeyiz. Bu yüzden agnostikler vardır ve her canlı bilinemezci yani agnostiktir.
ve bilinemezciler ikiye ayrılır inananlar ve S.jops S.hawking R.dawkins Aziz nesin Einstein a.douglas....
kapak içeren not:
bazı inananlar; recep Tayyip Erdoğan fettullah gülen egemen bağış Bülent Arınç pkk nın yarısından çoğu Mustafa Sarıgül .... işte bunlar sizin gurur tablonuz
olmadığı iddia edilen şeyin olmamasına yönelik harcanan kanıt çabası hem fizik kuralları, hem mantık itibariyle, hem hukuki hem de felsefik olarak muhaldir. ıspat, var olana dair yapılan bir argüman sunumudur. elma vardır dersiniz arka cebinizden çıkartıp bunu ıspatlarınız ama elma diye bir şey yok derseniz, bunun olmadığını ıspat edebilmek için elmanın olmadığı bütün alanın elmasızlık halini ıspat etmek zorunda kalırsınız. çünkü kanıtlanan şey, onun varlığından doğrudan ya da dolaylı etkilenen tüm çevresi itibariyle kanıtlanmış olur. tüm kainatın elmadan mahrum olduğunu ve elmanın olmaması durumunu, tüm evrenin adım adım elmayla olan ilişkisizliğini kanıtlama zorunluluğuna götürür. adli iddia ve bu iddiaların ıspatı da müspet (pozitif-var olma durumu) hal üzere tartışılır. suçlunun suçu işlemesi durumuna yönelik deliller sunulur ve bunlar ıspat hükmündedir. bu adam evimi soydu diyen müştekinin iddiası zayıf olsa bile, zanlının avukatının, öyle bir şey olmadı demesine göre karar verilmez; zira milyon tane adam biz görmedik dese bile bir tek kişi olaya şahit olsa o milyon adamın şahitsizlikleri boş hükmündedir. çünkü olmamış ve yok kabul edilene değil, olan ve var kabul edilene dair ortaya konan şeye ıspat denir.
tanrıyı arama ihtiyacı, o "ihtiyacı" insanın içine koyanın bir kanıtıdır. hiçbir "ihtiyaç" gözle görülmez, onlar software gibidirler. insanın "seks" ihtiyacı da gözle görülebilen bir şey değildir. ama ortaya "bebek" gibi elle tutulur gözle görülür bir sonuç çıkartır.
insanın içindeki her dürtü, "oluşturulmuş" dürtülerdir. hiçbir insan doğduğu zaman konuşamaz, ama o yetenek onun içindedir, ve bir süre sonra bunu zaten öğrenecektir. demek ki "tanrıyı arama ihtiyacı" da insanın içerisinde mevcut olmalıdır. nefs denilen şey insanda tanrıya karşı konulmuş bir anti tez faktördür. insan birisinden birisine tabi olacaktır, ama nefse tabii olduğunda bile, diğer dürtü hiçbir zaman yokolmayacak "acaba var mı lan, sonra beş babalara gelmeyelim de" düşüncesi kendini arada bir belli edecektir.
nefs çok enterasan ruhani bir organdır, hem kendisinin en büyük olduğu iddiasındadır, ama bundan tam emin olamadığı için de devamlı olarak "kendisinden daha büyük bir mevkii nin bir tehdidi olup olmadığını" kontrol etme gereğini duyacaktır. tanrıyı arama olayı da işte buradadır...nefs kendine göre bir delil bulur ve "hah iyi yokmuş, demek ki en büyük benim" der.
tanrının yokluğuna kanıt bulmaya çalışanlar hiç bir zaman bulamamış ve hep "kem küm-lem lüm-cim cum-miş muş" arasında cevaplar vermiştir. hiç bir insanı kullanmadan bir insan yarat bakalım mümkünse? ulan bilim dediğin şey zaten bilinendir adı üstünde bilim. şu kainatta bilmediğiniz bunca bok varken kalkıp tanrının varlığı ile ilgili çelişkilere nasıl düşüyorsunuz anlamıyorum sizi.
özelde tek tek bireylerin varlığı bir genel algılama olarak içinde metafizik tüm agılamaları da kapsayacak şekilde tanrının yokluğunun göstergesidir. kanıtı ise, herhangi bir kanıt göstermeye dahi yeltenemeyişimizdeki boşverilmişliktir. diye düşünüyorum.
ben hikmetine ve iradesine akıl erdirilemeyecek bir allah'a inanıyorum ve hala sen diyorsanki şundan dolayı yok bundan dolayı yok, ben de diyorumki tekrar irade ve hikmetini tam olarak anlayamayacağım allah'ım hakkındaki hiçbir zannın doğru olamaz, çünkü sende ben gibi bir insansın! yokluğu bana hangi çılgın kanıtlayabilir.. hangi kanıt irade ve hikmetini sorgulayabilir benim inandığım allah'ın, bu savdan sonra. yahudiler allah'ı insanlaştırdı hristiyanlar ise insanı tanrılaştırdı. ama islamdaki allah inancına karşı hiçbir sav işlemez.
orjinal bir ateist in kanıt diye sordukları nutkunuzun tutulmasına sebep olabilirken çakma bir ateist in soruları çileden de çıkartabilir. orjinal bir ateist i mantıklı gerekçeler sunarak ikna edebilir hatta döndürebilirsiniz. ki bu çok zordur. ama çakma olan için tartışmaya girmek demek sabrınızın bilginizden çok daha sağlam olması demek olmalı.
"yoksa neden bir ismi var, neden olmadığını ispatlamaya çalışıyorsun?" diye sorarlar adama. ben fdsfsdgsdgdsgşl'ın olmadığının kanıtlarını aramıyorsam sen de arama.
Ataistlerin fikri olan teoridir. Anlamıyorum bu adamları, biz sizin inanmamanıza bir şey diyormuyuz? Demiyoruz, siz ne için islamla uğraşıyorsunuz? Ona bakarsan bende ataistlere bir dünya teori üretirim.
Farzedelim ki tanrı yok, islam yalan, öldükten sonra toprak olacağız. Benim kaybettiklerimi sayayım. Boşuna ibadet etmiş olurum, boşuna oruç tutmuş olurum, Benimle sex yap diyen bir hatuna hayır demiş olurum. Şimdi olayın tam tersini düşünelim, sizin deyiminizle tanrı ya varsa sizin zararınızı saymamı istemezsiniz büyük ihtimalle. O yüzden 3 günlük dünyada bu konuyu tartışmaya gerek yok. Bizim islamdan şüpemiz yok, sizin ataistlikten şüpheniz varki kuranı islamla uğraşıyorsunuz.
Buların birde deist denilen tipleri vardır. Ataistlikten türeme biraz farklılıkları var. Tanrının varlığına inanırlar ancak tanrı sadece evrendeki düzeni sağlar insanlarla işi olmaz. insanlar kendi mantıklarına göre hareket ederler, bunların tanrıları, öldükten sonra, dünyada kötülük yapanı cezalandırır, iyilik yapanı ödüllendirir. Birde bu tipler mantıklarıyla övünürler. bunların mantıklarını incelersek şöyle bir teori atabiliriz ortaya. Şimdi farzedelim ki deistlik doğru herkez deist. Bana göre nikahlanmadan sevişmek kötü bir şey, herhangi bir vatandaşa göre kötü bir şey değil buraya kadar gayet normalde şimdi tanrıya göre kötümü iyimi bu soruya kim cevap verecek. Heh işte burdan sonra sıçıyorlar. Tanrının görüşü önemli değil deistin mantığı önemli çok güzel bende hayran kaldım bu adamların mantıklarına.
iyilik, kötülük nedir? iyilik kötülüğün mihengini kendisi gören insan hiçbir zaman maddi olandan, insani olan düşünceden kopmadan bir yargıya varamaz. masum çocuklardan sözederken bile masumluğunu koruyamayabilir. bir sonsuz irade var, yokluktan varlığı çıkaran ve o bilir herşeyi. kötülük ve teodise problemi üzerine düşünmek tamamda net bir düşünce ortaya koydum kötülük olsa tanrı olmazdı sonucuna varmak bana göre olamaz. aslında tolstoy insan ne ile yaşar hikayesinde bu düşünceye güçlü bir yumruk atmıştır. yaratıcının irade ve hikmetini tam olarak kavrayabilmek için kendimizi ilah yerine koyup düşünebilme yetimizin olması gerekiyor. üstelik zaten dünya hayatı yerine asıl ve sürekli olan ahiret hayatıyla bütünleşik düşünmek lazım bunları. insan sadece dünyada var ve sadece bir maddeden ibarettir ön kabulleriyle ortaya konulmaya çalışılan düşünceler bunlar. velhasıl bir ateistin yokluk inancı, kendileri açısından da bir çok düşünce de ön kabule dayanır.
profesör: eğer tanrı varsa kötülüğü de tanrı yarattı. o zaman tanrı kötüdür.
einstein: profesör, soğuk gerçekte var mıdır ?
profesör: tabi ki vardır.
einstein: hayır, soğuk aslında yoktur. fizik kurallarına göre soğuğu bize hissettiren şey ısının yokluğudur.
einstein: profesör, karanlık gerçekte var mıdır ?
profesör: elbette vardır.
einstein: yanılıyorsunuz profesör, karanlık gerçekte olmayan bir kavramdır. karanlık aslında ışığın yokluğudur. Kötülük yoktur, tıpkı karanlık ve soğuk gibi. tanrı kötülüğü yaratmadı.
kötülük sadece bir insanın kalbinde tanrı sevgisi olmadan gerçekleştirdiği şeylerden ibarettir.
josé saramago' nun kabil' ini okuduğunuzda beyninize bir daha çıkmamak üzere mıhlanan kanıtlardır. gerçi tanrının var olmadığının kanıtları dersem yanlış olur, belki hayal ettiğimiz kusursuzlukta bir tanrının var olmadığına kanıt demeliyim. ibrahim' e sodom' da on tane masum varsa bütün şehri onların adına bağışlayacağım dedikten sonra şehri yok eden tanrı' ya sorar yazar: sodom' da hiç çocuk yok muydu?