kimsenin bulamayacağı kanıtlardır. zira düşünüldüğünde bulunabilir denilsede, "düşünüldüğünde bulunabilir" diyen insanlar bile somut bir tanecik örnek bile verememektedirler. yani kendileri ya düşünmemiştirler,düşünememiştirler, yada polemik açıp keyiflerine bakmak istemişlerdir. duyu organları ile işittikleri bütün varlıkların bir yaratıcısı olsada, mükemmel bir anatomiye sahip olan insanın tesadüfen meydana geldiğini düşünebilecek kadar cahil olan insanların bulmaya çalıştığı ama bulamadığı kanıtlardır.
ateist ki$i oturup bu kanıtları masaya yatırmayacaktır, çünkü bilmektedir ki tanrı sadece küçük beyinli insanları yola koymak için, onlara istediklerini yaptırmak sebebiyle ortaya atılmı$ bir illusiondur. ki$iliği yeterince geli$en insanlar allah a $ükretmeyi bırakıp, bilimsel açıklamaları zorlayarak dü$üncelerini geli$tirebilirler. ancak tanrı ya inanan dindar kesim, sorgulamayı ve geli$meyi bırakıp, beynindeki bo$lukları allah ile kapatacaktır.
(bkz: bir silikon olarak tanrı)
cani sikilmis, hayattan bir nebze dahi keyif alamayan, düsünce boslugunda sallanan insanlarin kanitlamaya calistiklari olay.Bu mükemmel evrenin bi yaraticisi olmadigini herseyin kendiliginden oldugunu zanneden ahmaklarin cabasi bosadir.
zira Allah kelimesi nin varolusu Allah in varliginin ispatidir.
bana öyle birsey söyleyinki yoklugunu ispat edemiyeyim.
olmayan birseyin adi konmaz. dogmayan bebege ad konulmayacagi gibi. kelimelere döktügümüz hersey vardir.
tanrıyı sorgulamanın günah olduğunu düşünen bu kadar zihniyetin olduğu bir toplumdaki bir sözlükte böyle bir başlık açmak tehlikeli bir olaydır. ama benim gibi birkaç insanın da*bu sözlükte mevcut olması beni sevindirmiştir. dogmatizmden nefret eden biri olarak hayatımda varlığını kanıtlayan bir tane bile somut delil bulunmayan bir şeyin varlığına inanmak bana saçma gelmektedir. **
harun yahya'nın "kanıt"ları kadar komiktir. her iki taraf da neye inanıyorsa ona göre zaten herşey kanıttır; bırakmak lazım. şüphesiz double penetration tabiri tanrı ile ilintilensin diye yaratılmadı.
ilk önce aklımızda bir şey oluşturalım, herhangi bir şey olabilir bu şey. ve bu şeyin varlığı yalnızca bizim hayal gücümüzde gerçekleşsin. ve bu x maddesinin, ya da şeyin olmadığını var sayarsak, onla ilgili hiçbir şey de var olmayacaktır. tıpkı kanıtları gibi.
yani işin özeti şudur ki, olmayan bir şeyin olmadığını ıspatlamak imkansızdır. bu yüzden herhangi bir şeyin olmadığına dair kanıt bulmak olasılıksızdır. şimdi bu şeyin tanrıya eşit olduğunu var sayalım, tüme vardığımıza göre artık, tanrının olmadığına dair kanıt bulmak imkazsızdır.*
tanrı'nın varlığı konusun da çelişkiye düşen kişinin bulabileceği kanıttır.
açıklanamayan olaylar konusun da ise ısrarla tanrı dışı etkenler düşünmektedir.
1. tanrı merhametlidir -> çocuk tecavüzcülerini yaratmıştır.
2. kullarını sever -> ama erkekse daha çok sever (kadınları aşağılaması).
3. birçok kitap gönderir -> hiçbirinin orijinali saklanamaz.
4. din olgusunu insanlara aşılar -> insanlar din yüzünden savaş yapar.
5. eşitlikten dem vurur -> köleliği kaldırmaz.
6. hiçbir işe yaramayan kitaplar göndermiştir -> yarasaydı dünyanın hali böyle mi olurdu, özellikle
müslümanların hali, aç susuz ve birbirini öldürür durumda...ayrıca insanların %99,999999'u az veya çok
ama kesinlikle günahkar, ee kime yaradı bu kitap? cehennem kapısında bilet kesen zebaniye herhalde!!!
sonuç; yoktur, ama o varmış gibi davranarak sınırları aşan, fakir halkını uyutan, ruhban sınıfı yaratan çıkarcı diktatörler, sermaye yöneticileri ve tarikat liderleri ile mahalle üfürükçüleri vardır.
not: bunlar tabi benim ihtiyacım olan kanıtlar değil*, inancına güvenen akademik arkadaşlara nietzche'nin deccal kitabına bir göz atmalarını öneririm.
tanrının olduğuna dair bilimsel bir kanıt olmadığı için varlığını kanıtlamaya yönelik çabalar kanımca tanrının yokluğuna dair önemli bir işarettir. bunun yanında milattan önceki yıllarda ilk tanrılardaki (güneş gibi) ve daha sonraları çok tanrılı dinlerdeki sembol ve imgelerin daha sonraları tek tanrılı dinlerde de yer alması kanıtlar arasında sayılabilir. bu açıklamaya göre insanlar dünyada ticaret veya savaşlarla iletişimde bulunduklarında birbirlerinin dinlerinden de etkilenmişlerdir. örneğin mısır'daki bir yazıtta bulunan yazının benzeri, orada bulunan bir simge daha sonraki yıllarda başka topraklardaki dinleri etkileyebilmiştir.
tanrı kavramının varlığı kanımca en fazla inananlar tarafından korunmaktadır. bu anlaşılır bir durumdur. tanrıyı savunanların savunmacı bir tutum sergileyerek bu konudaki en ufak eleştirileri bile saldırı olarak gördükleri gözlenebilir; çünkü hiç kimse alışık olduğu, yüzlerce yıllık bir düzenin bozulmasını, hayatlarına anlam veren bir gücün ortadan kalkmasını istemez.
tanrı olsa da olmasa da kanımca önemli olan bu kavramın insanların algılarına yaptığı etkidir. kimisi bu kavramı kendi çıkarları için kullanmayı seçebilirken, diğer inananlar ise hayatlarına bir anlam katmaktadırlar. tanrı olsa da olmasa da insanların birbirlerine varlığını veya yokluğunu ispat etme çabaları bence boş bir uğraştan öte değildir, çünkü dinlerdeki diğer dünya inancı insanların içindeki ölüm kaygısı, ölümden sonra ne olacağı bilinmezliği için bir kalkan görevi görmektedir. yani hayatın anlamsızlığına anlam katan bir algı bir anda ortadan kaldırılamaz, ancak bu demek değildir ki din ve tanrı kavramı eleştirilemez. eleştirilmelidir, çünkü tarihte genellikle yapılanlar din adına savaşlar, din adına insanları ekonomik çıkarlar doğrultusunda yönlendirme ve yönetmektir. eleştirilmelidir, çünkü dinlerin bir çoğunda kadınlar ikinci plandadır. din etrafında örgütlenen yapılar tarihte her zaman mevlana, hacı bektaş veli, yunus emre veya pir sultan abdal gibi yaklaşımlar sunmamışlardır.