tanrı metafizik bir varlıktır, duyularımızın, deneyimlerimizin ötesindedir. yanlışlanabilirliği veya sınanabilirliği yoktur. o yüzden bilim kullanılarak var veya yok denilemez. bilgimizin sınırı duyularımız kadardır, bu yüzden tanrının varlığını "bilemeyiz." tanrının varlığı için söylenen "kanıtlar" ise ancak dolaylıdır, "yıldızlar var o zaman bir yaratanı olmalı" gibi. bu mantık "resim varsa ressam da vardır"dır, her şeyin bir nedeni olması gerektiği fikri üzerine yetiştik, böyle düşünmek normal. ama yıldızlar vs. ile resim karşılaştırılamaz; neden? çünkü biz ressamın var olduğunu deneyimlerimize dayanarak söylüyoruz. açayım: hayatımızda hiç kendi kendine oluşan resim görmediğimiz için "bunun bir ressamı olmalı" diyoruz. ama evrenin oluşumu deneyimleyemeceğimiz bir şey, bu yüzden bu neden* benzetmesi mantıken yanlış olur.
yine imtihan sebebiyle de varlığının kesin bir kanıtı olamaz çünkü o zaman herkes inanırdı, yer çekimi gibi bir şey olurdu, imtihanın anlamı kalmazdı.
bugün bilimadamları ve filozofların çoğu tanrının varlığının ispatlanamayacağı konusunda hemfikirdir. dikkat, tanrının yokluğu değil, varsa bile ussal yollarla ispatlanamayacağı.
hatta kant ile bir diyalog oluşturalım:
ben: naber lan?
kant: iyidir, senden?
b: iyi. ya sana bi' şey soracağım
kant: sor hacım.
b: tanrı var mı?
k: var.
b: varlığını kanıtlayabilir miyiz?
k: hayır.
b: neden?
k: iki sebepten dolayı: 1) tanrı bizim duyularımızın ötesindedir, hume'un dediği gibi dolaylı yoldan çıkarım yapabiliriz ancak ki bu kanıt sayılmaz. 2) e biraz da inanca yer kalsın di mi? sonuçta varlığını kanıtlanabilse herkes inanır.
b: sağol dayıt.
şimdi, o halde, tanrı kanıtı olmadığı için inanmayanları cehenneme nasıl gönderebilir? e kanıt yok ortada, kanıt yoksa inanmamak doğal bir şey.
yani: tanrı hem varlığına dair kanıt koymayıp hem de nasıl kendisine inanılmadığı için ceza verebilir?
ha, tanrı var ama cennet cehennem yoksa da, inanıp inanmamak ne fark eder? varsa emeğe saygı+rep, yoksa da yok zaten.
not: kişisel deneyimler tanrının varlığı için kanıt değildir, ufoların kanıtı olmadığı gibi.
inanıp inanmamak insanın kendi elinde olan bir durum.
kimse kimseyi zorla inandırmak zorunda değil. islam dininde inanan insanlar cennete gideceğini sanıyor
kendine göre doğruluk payı olabilir. inanmayan da zaten her şeyi göze almış durumda saygı duymak lazım.
"resim varsa ressam da vardır" mantığı biz deistlerin allah'ın varlığına olan inancının kökeni durumunda.
tanımda nasıl "resim varsa ressam da vardır" mantığı ile bir resimin, portrenin kendi kendine oluşamayacak kadar "deneyim" "gözlem" "akıl" "fikir" gerektiriyorsa; aynı şekilde duyu organlarımızla algıladığımız doğada var olan canlı ve cansız varlıklar ile bunların yaşayışlarının tesadüfi ya da kendiliğinden oluşamayacak kadar "sistematik" olduğunu da biliyoruz.
sistematik olmadığını düşünenlerle zaten tartışılacak bir şey yok. zira bu, mevcut duyu organlarını yeteri kadar kullanmadığını, kullanamadığını gösterir.
canlı varlıkların yaşamadığı bir dünya düşünün, insanlar, hayvanlar... kimse yok, rüzgar sesi var dünyada, kapatın gözlerinizi ve hayal edin. sistem işliyor; güneş, yıldızlar, gökyüzü, yer çekimi, toprak, su... yani her şey kullanıma hazır.
hayvanlar mesela? belgeselleri izleyenler bilir... doğuyor, toprağa düşüyor ve yürüyor, annesini tanıyor, yalıyor... onlar arasında bile duygusal anlamda bir bağlılık söz konusu, öyle değil mi? yani bir sistem...
bu ve bunun gibi gözlemlere dayalı milyonlarca örnek verebilecekken; resme bakıp "aaa çok güzel resim, hatlar çok düzgün, kompozisyon muhteşem, çerçevesi de çok şık" deyip, ressamı hiçe saymak aklen ve vicdanen aykırılıktan başka bir şey değil.
allahın varlığının ispatlarından biri de doğadaki yardımlaşmadır.
3-5 insan 1 hafta sonra yapacakları toplantı, etkinlik için sözleşirler ve görev dağılımı yaparlar. insanlar akıl ve şuur sahibidirler.
bir sanat bir sanatkarı icap eder. şöyle ki bir bitkiyi düşünmek gerekir. bitki için su, co2, ısı, ışık, toprak ve rüzgar gerekir. bunların görevleri ise sıra iledir. şuursuz ve cansız olan bu etmenler nasıl oluyorda bitkinin oluşumuna yardım edebiliyorlar. işte bu cansız varlıkları bir araya toplayan sanatkarın olması, allahın varlığına delildir.
''Bir çaydanlık var algımızın ötesi metafizik birşey. şimdi bunun varlığını ispatlayamayız beyler ama siz inanın ve hayatınızı tamamen bu çaydanlığa olan inançla ve ona ait olduğu söylenen sözlere bağlı olarak geçirin'' desem bana deli derdiniz değil mi?
(bkz: russell in çaydanlığı)
hayvanlar ve canlılar üzerinden tanrının varlığı kanıtlanamaz, evrim dediğimiz olgu var. tabiattaki "düzeni", yardımlaşmayı ve duyguları çok rahat açıklayabiliyoruz.
yine kuran veya herhangi bir kutsal kitap üzerinden de kanıtlanamaz, bu kitapların zaten kendilerinin kanıtlanması gerek. eğer "kuran doğru" önkabulüyle işe başlıyorsanız yanlış yapıyorsunuz.
yine evren en fazla bir güce işaret edebilir (ki etmek zorunda değil, pek etmiyor şimdilik.) dinlerin tanrılarına değil.
evrende düzenden çok kaos var. şu anda onlarca yıldız patlıyor, karadelikler oluşuyor, meteorlar gezegenlerin üzerine düşüyor, yıldızlar çarpışıyor vs. pek de düzenli bir evrenimiz yok.
"çünkü günümüzde olasılık hesaplarının merkezde olduğu epistemolojilerle allah'ın varlığına ciddi deliller getirilmektedir. "
bu "ciddi" kanıtlar sanırım bilim adamlarının gözünden kaçmış sanırım.