çocuk annesine sorar; "ben nasıl varoldum anne?"
annesi de yanıtlar; "seni leylekler getirdi yavrum."
ama işin aslı babamız prezarvatifsiz penisinin annemizin kanaması olmadığı bir gün vajinasına girip çıkmıştır, bu sırara babamız zevk almış ve boşalmıştır. sonucunda da 9 küsur ay sonra biz anamızın bedenine girdiğimiz vajinasından çıkarak dünyaya gelmişizdir.
ancak bunu böyle anlatmak kabadır. lakin o çocuk annesinden "baban beni sikti, sonra da sen beni yara yara içimden çıktın, acıdan neredeyse bayıldım, asla zenci bir kocam olamaz." duyarsa dumura uğrar.
ama işin gerçeği budur.
gerçeği öğrenince de susarız, anlatmak istemeyiz. çocuklarımıza biz de "seni leylekler getirdi yavrum" deriz.
binlerce yıldır süren yalan bir hikaye de devam eder.
müslümanların allah dediği, hıristiyan ve yahudilerin yhvh (yehova diye okunmaz, ibranice'ye göre en uygun okunuş şekli yahve'dir.) dediği, tapınılan varlık. hıristiyan düşüncesine göre tanrı üçlükte bir, birlikte üçtür. tanrı kendini üç şekilde açıklamıştır; baba, oğul ve kutsal ruh. hiçbiri diğerinden üstün değildir, üç ayrı kişi değildir. tanrı tektir, tek bir üçgenin üç açısı olması gibi, tanrı'nın da üç kişiliği vardır ancak üç kişi yoktur. hıristiyan teolojisinden anlamayan insanların bunu kavramaya çalışması epeyce zorlaşır, ilmihaller okunmalı, öyle anlamaya çalışılmalıdır. hıristiyanlar ayrıca tanrı'yı tam olarak anlamının imkansız olduğuna inanırlar, hiçbir şekilde insan aklının onun kudretini, yüceliğini ve üçlü birlik dediğimiz teslis inancını kavrayamayacağını söylerler.
allah yerine kullandığımda insanlardan tepki almama sebep olan yaratıcı manasına gelen kelime.Türklerin eskiden kullandıkları teagri kelimesinden türemiştir.Türkçe bi kelimedir.Hristiyanlar tanrı demezler,god derler.
bir gün bir papaz, kudas* törenine katılan bir adamın ağzına, yanlışlıkla kutsal ekmekçiklerin arasına düşen bir markayı vermiş. adamcağız, dilinin üstünde erimesi için bir süre sabırla beklemiş, fakat hiç dağılmamadığını, bütünüyle kaldığını anlayınca ağzından çıkarmış. papaza, ''umarım, bir yanlışlık yapmamışsınızdır'' demiş; ''sakın, baba tanrı'yı vermiş olmayın, bana...öyle sert ve katı ki, yutulmuyor!
* hıristiyanlıkta, inançlı kişiye isa'nın gerçek eti ve kanı olarak ekmek ve şarap sunulan tören.
Tanrı mı insanları yarattı yoksa insanlar mı tanrıyı yarattı ? sorunsalının baş objesi olan , insanın hayal gücünün ne kadar geniş olabildiğini gösteren insan ürünü kavram ...
tanri kelimesinde asil tehdit manasindadir. tanri derken baba, ogul ve kutsal ruh temsil edilir, yani bir olan uc yapilir. bazi muslumanlar bile bu kelimeden rahatsiz olmazken hristiyan olan ama tek bir yaraticiya inanan, biri uc yapmayan jehovah* cilar normal hristiyanlarin aksine god kelimesi yerine jehovah kelimesini tercih etmektedirler. bir isim diyerek gecmemek gerekir, boyle boyle insanara hristiyanligi empoze ediyorlar. 'ben hristiyan olmam.' diyebilecek kadar imanina guvenebilirsin ama bu zamanda iman pamuk ipligine bagli, sen kaybetmesen de maalesef bazilari kaybediyor. asil uzucu olan da ne biliyor musun?
eğer hepimiz ondan geliyorsak; ya biz birbirimizden çok farklıyız ve o bütün farklılıkları tekleştiren ve sırrına asla ulaşılamayacak bir ayna, ya da biz aslında çok benzeriz ve o bizim soyut sınıfımız. birinci kabul, tanrının bizi yarattığını, ikinci kabul bizim tanrıyı yarattığımızı söyler.
isrâ 110
De ki: "ister ALLAH diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız, tüm güzel isimler O'nundur...
neymiş efendim, tüm güzel isimler o'nunmuş. bütün güzel nitelemelerle nitelenebilirmiş, bir sakıncası yokmuş. doğal olarak ilah manasına gelen "tanrı" kelimesi ile de nitelenebilir.
insan zekasinin ve idrak yeteneginin kavrayamayacagi yukseklikte olan bir varliktir. bundan mutevellit uzerinde tartismalar yapmak yersiz ve gulunctur. Hatta eski turkler islamiyete gecmezden once kutsal saydiklari varliklari oz isimleri ile bile teleffuz etmemeye ehemmiyet verirlerdi saygilarindan. Tanri ne tevrat'ta yazildigi gibi insan seklinde bir varliktir ne de goklerin en uzerinde bir tahtin uzerinde oturur. O'nun ne oldugunu, neye benzedigini bilmeye imkan yoktur. sayet suna ve yahut buna benzer denilip isin icinden cikilabilecek bir varlik olsaydi din bilginleri binlerce yildir bunun muhakemesini yapmaz uzerinde tartismazlardi.
var ise insanın bencillik özelliğini kendinde fazlasıyla taşıyan egoist ve sapkın oluşum. kendine tapmaları için küçük hayatlar yaratan, onları izleyen, oynayan, oynatan ve keyfine göre ayrımlar yapan pislik yaratıcı. kendine köle olması için yarattığı iki insanın yaptığı hatası sonucu tüm insanlığı cezalandıran. "gerçekten var olsunki hırsımızı çıkarabilelim" olan. tiksinme duygusunun ta kendisi.
her kadın bir tanrı ister. ama kölesi olmak için mi yoksa tanrıça olmak için mi belirsizdir. garip bir oyundur bu tüm kadınların bu iki rol arasında gidip gelerek oynamaya çabaladığı.
varlıkların en kıdemlisidir...dünyayı ve bizi var ettiği peygamber kanalıyla tebliğ edilmiş olsa da reddedilse bile en azından sanal varlığı bile saygıyı haketmektedir..saygıyla yetinmeyip çeşitli ritüellerle tapınmanızı da isteyen bu şekilsiz, zamansız ve hertürlü mekandan münezzeh olan bu VARLIK dünya yüzeyinde var ettiği diğer bir çok sonsuz ve kelimelere sığmayan nesnel ve duygusal tadları da var etmiştir..kısaca ne düşünürseniz düşünün tanrısal spiralin içinde aslında kendinizi var ettiğinizi göreceksinizdir. ha bu noktada kendinize mi taparsınız yoksa tanrıya mı? bilinir..bilinmez diildir hiç bi ölümlünün tapınma şekli..tanrı yalnız mıdır..evet..en az bizim kadar...subuti sıfatlarının arasında keşke yalnızlık da olsaydı diye düşünsem de..sosyolojiyi de yaratmış ve bilinci de o yaratmıştır...bu noktada intiharı neden yasakladığı da apaçık ortadadır..çünkü tanrı kendini öldüremez.........