allah (tanrı) bana m.ö dvd indirseydi inanırdım allah olduğuna o zaman. kitabı musada yazar zaten isada kitap yazmakta ne var. bende içki içmiyorum sigara içmiyorum yani bunlar tanrının söylmesi gereken mucizeler değil.
tanrı kitabı araplara fransızca yolasaydı belki inanırdım dediğim şey. veya işte bir mekkede bir medinede görünen adamın ben japonyaya gitim samurayları gördüm yada ben amazaonlara gittim felanca ormanda şu kabileyi gördüm demesini beklerdim ama o sadece arap yarım adasında ışınlanmış . oysaki islamı yaymak için kesmediği adam kalmadı . ayrıca bu kitap neden resimli inmemiş ? allahın teknolojisimi yetmiyordu ? yada bu kitabı o uyanıklar kendisi mi yazdı ?
içten gelen birşeydir. Dinle veya mezheple tamamen alakasızdır. Bir deistin allaha inanması gibi. Doğrudan tanrıya inanç ve bağlılık bazen dinlere olan inançtan çok daha yüksek olabilir. Bunu okuyunca insan " peki o zaman hristiyanlara ya da deistlere neden gavur diyoruz?" sorusunu getiriyor aklına. Cevapsa, aslında gavur diye adlandılanların daha inançlı ve imanlı olduğu gerçeği.
olaya bakarsak allah felan ortada yok her işi peygamber yapıyor. tanrı ona söyledi herkeste inandı inandırıldı ülkeler savaşlar kapitalizmin işine geldi ve dinler halkların üzerinde kaldı. bu gün artık dinler işe yarmazsa yani kapitalist sistemi ilerletemezse biter yada başa bela olarak ellerinde patlar.
edit acemi polimikci allahı savunarak eğlenen adamlar sayesinde birazdan sözlük çaylağısınız diye bir ibare göreceğiz. bebeğim özel mesajla yaz burası facebook değil. senin yüzünden çaylak olacam.
(bkz: #8509656)
--spoiler--
bende içki içmiyorum sigara içmiyorum yani bunlar tanrının söylmesi gereken mucizeler değil.
--spoiler--
KURAN-I kerim'in hangi yüzyılda indirildiği unutulmamalı ve tıbbın bugünkü durumu o gün ile karşılaştırılmalıdır. sigaranın piyasaya sürülmesi, alkolun zararlı birşey olduğu yeni bilinen gerçeklerdendir.
"ev halkını koruyup gözeten bir tanrıya inanmaktan daha mutluluk verici ne olabilir" şeklindeki aforizmasıyla franz kafka'nın köküke dinamiti doldurup elinde kibritle başında beklediği olgudur. inancın geleneğinde teslimiyet vardır. bunun nasıl olup da bir ihtiyaç halini aldığını açıklamak ise sosyal bilimcilere düşen bir sorumluluktur.
tanrıya inananlardanım bende ama bazen küsüyorum Allahım neden böyle insanlar bu kadar kötü olamaz diye sırt çeviriyorum umudum yok oluyor her gün bitikliğimi hissediyorum her güneş doğduğunda dışarı çıkıyorum aldığım her hava damarlarıma işliyor olsun bea yaşamak yine güzel deyip gülümsüyorum tanrıya ta ki o kendini birşey zanneden insanları gördüğüm ana dek .
tanrı konusunda herkesin aynı inanç ve düşünce yapısında olmasını, aynı düzeyde değerlendirme yapmasını beklememek gerekir. zira akıl bilinene erdiren yetenekken, akılla bilinemeyeni algılamak için iman etmek gerekir.
tanrı konusunda herkesin aynı inanç ve düşünce yapısında olmasını, aynı düzeyde değerlendirme yapmasını beklememek gerekir. zira akıl bilinene erdiren yetenekken, akılla bilinemeyeni algılamak için iman etmek gerekir.
Eninde sonunda gerçekliğini test edeceğimiz tercih. inanmayıp o gün geldiğinde sıcacak delik bile bulunamayacak ya da ödüllendirilecek olunan durumdur.
düşünmektir.
inanmıyosan yeteri kadar düşünmüyorsun demektir.
sakın kimse inanmayanlara hakaret ettiğim sonucuna varmasın, saygımız sonsuz herkese.
yanlız kitabı yok fransızca indirseydi, yok resimli olsaydı, nebiliyim işte ortadoğuda indirilirken japonyayı anlatsaydı derseniz, bende derim ki sen kimsin ki tanrıyla pazarlık ediyorsun. bugün bir şirkette çalışan kişi bile amirine akıl veremezken sana nefes verenle nasıl pazarlık edersin.
iyide kardeşim ben inanmıyorum ki zaten dersen, baştan olmayan birşeye inanmak zaten imkansızdır.
cep telefonu üreticileri kablosuz görüşmenin imkansız olduğunu düşünselerdi, bir zamanlar olmayan kablosuz görüşmeyi bulmak için hiç çaba sarfetmeyeceklerdi.
hergün binlerce insanın geçtiği boğaziçi köprüsünün bir mühendisi yoktu, saldım çayıra mevlam gayıra yapıldı desem gutinizle le gülersiniz. bu alemdeki nizam nasıl oluyorda saat gibi takır takır, şaşmadan devam diyor öğle ise.
havadaki azot oranı düşüp oksijen miktarı artarsa ciğerleriniz yanar. atmosferdeki gaz miktarı neden değişmiyor?
boşluk olan evrenin genişlemesi size ne ifade ediyor?
ışık hızı neden geçilemez?
en küçük yapı taşından, evrendeki en büyük galaksilere varana kadar herşey neden döner?
bir kapının marangozhanede kendi kendine oluşma olasılığı nedir?
big bang teorisinin gerçekleşmesi için gerekli olan devasa enerji boşluğun bile olmadığı yokluk noktasında kim tarafından verildi?
dünyanın güneşe uzaklığı yaşama elverişli olacak ölçüde nasıl bu kadar milimetrik olabilir?
atmosfer zararlı ışınları süzüyor, ya süzmeseydi?
bla bla bla...
düşünmekten kaçmaktır.
tanrıya inanan insan kafasını meşgul eden şeyleri, korkularını, süpelerini tanrıya havala eder. gece yatmadan önce allahım sen yardım et dediği zaman kendini rahat hisseder. insanın yapısı böyledir.
olabilecek olaydır. "ben bir var edici olduğuna inanıyorum" dersin. olasıdır ama bu sadece bir inançtır. ete kemiğe bürünürse inanç olmaktan çıkar. yani tanrı varsa bile bunu görmediğin için sadece birilerine güvenmek zorunda kalırsın. buda tanrıya inanmak değil bazı insanlara inamak demektir. yani tanrı ahlak kuralı koymaz! ahlak kuralını insanlar koyar. yani bütün bu uyguladığıkları kurallar insanların koyduğu kurallardır(baş örtüsü, oruç, pipi namaz, domuz, içki). tanrı yargılamaz! insanlar birbirini yargılar! tanrı mantık olarak düzeni zaten kendi kurmuştur ve yargıya ihtiyacı yoktur.
açık olmak gerekirse bu konuda, gereksizdir. benim sırtıma erdemliliği yükleyip kendi doğası nda yarattığı bütün hazzı elimden alan ve ben bu hazzı geri aldığımda beni cayır cayır yakacağını söyleyen bir zırdeliye kim inanabilir?