inançsız yaşamak, bomboş olmaktır. maneviyatı kaybetmek tüm benliğini kaybetmek gibidir. insan bu durumda kendine olan inancıda yitirir. buda en acı olanıdır.*
üzerinden büyük bir yük kalkar silkelenirsin bir anda soramadıklarını sorabilir kaçtığımız konuları sorgulayabilir başkalarının yazdığı doğruları değil kendi doğrularını, ahlakını, değerlerini oluşturursun. tanrıya aslında hiç ihtiyacının olmadığını görürsün.
tanrıya inancını kaybetmek, zaten tanrının varlığını reddetmektir.
tanrının zaten var olmadığını söyleyen, "inancını kaybetmek" kelimesini kabul etmez.
böylelikle onlar için daha acı olan şeyler tanrının varlığının olmaması değil, herhangi sıradan bir şey de kabul görülebilir.
tanrıya inancını kaybetmekten daha acı olan şey tanrıya inancını düşünmeden körü körüne yaşamak ve bir din zombisine dönüşmektir. daha da acı olanı dini tamamen reddedip insan doğasını dışlamak ve inançsız yaşayabileceğini savunmaktır. ama sanırım en acısı bunları düşünmemek için hayatın karambolüne gelip inancını ya da inançsızlığını bilmemek, düşünmemek, görmezden gelmektir.
kesinlikle annenizi kaybetmenizdir.
o zaman ne tanrı, ne din hiç birşey umrunuzda olmuyor, çünkü bu kadar iyi olan ve insanlar için bu kadar gerekli olan din, insanın en değerli varlığını alacak kadar gaddar olamaz diyorsunuz... sonra o da geçiyor tabi, alışmayı öğrettiği için bir de tanrıya şükrediyorsunuz.