tanrı ya ihtiyacımızın olmaması

    1.
  1. kurulan savların dayanaksız olması.

    insanoğlu basit doğa olaylarında bile aciziyetini farkedip bir sığınma ihtiyacı hissederken, komplike yapıların bir arada olduğu dünyanın varlığına bakıp da bir tanrıya ihtiyaç duymamak mantıksızlıktır. insanoğlu maddi bir varlık olduğu kadar manevi boyutu da olan bir varlıktır. bunu inkar etmek ise aptallık.

    ya da her şeyi bir kenara bırakın şöyle düşünelim. diyelim ki ben inanıyorum ve ibadetlerimi yerine getiriyorum. ve diyelim ki tanrı yokmuş. en fazla enayilik edip fazladan yorulmuş olurum dünyada. ama ya tanrı varsa?

    bana iki durumda da bir şey olmuyor. ama inanmayana çok fena girme ihtimali var kapiş?
    3 ...
  2. 2.
  3. ibadetler, insanın iç dünyasına huzur verirken, insanlar arası ilişkileri de düzene koyar. Müslümanlar arasında birlik ve beraberliği sağlayan en önemli etkenlerin başında ibadetler gelir. ibadetlerin aynı dine inanan insanları kaynaştırma ve aralarında toplumsal birlik ve beraberlik bilincini geliştirmek gibi toplumsal faydaları söz konusudur. Başta namaz, oruç ve hac ibadeti olmak üzere bütün ibadetler, toplumsal birliğe hizmet eder. Örneğin dinimiz, cemaatle namaz kılınmasını teşvik etmiş, iftarlara fakir insanların davet edilmesini tavsiye etmiş, muhtaç olan kimselere gizlice sadaka verilmesini öğütlemiştir. ibadetlerin sosyal bağları kuvvetlendirmesinin yanında , bireylere kolektif bilinç sağlaması da söz konusudur. Bu durum, bireyler arasında eşitlik, kardeşlik, dayanışma ve paylaşma duygularının oluşmasına olanak tanır. Kişi diğer insanlarla da bütünleşerek, kendi yalnızlık ve güçsüzlüğünü unutur. Nişan, sünnet, asker uğurlaması gibi törenler sosyal yapının birlik içersinde olduğunu gösterir. ibadetlerdeki Allaha kulluk bilinci bireyleri dürüst davranmaya, sözünde durmaya, başkalarının hakkını gözetmeye ve davranışlarında güzel ahlaklı olmaya yönlendirir. ibadetler inanan insanlar arasında şefkat ve merhamet duygularını geliştirir.
    yasaklara gelince.
    hem topluma hem bireye zararlı olacak davranışlar yasaklanmış ve insanlar bu hatalara düşmemesi konusunda uyarılmıştır. insan fıtrat üzere inanmaya ihtiyaç duyar. insanın mayasında bu vardır. acizdir doğduğunda ve muhtaçtır.
    insanı yoktan var eden ve yaşama fırsatı veren yaratıcıya olan inanma ihtiyacının karşılanamaması durumunda boşlukta kalan insan neye inanacağına ve nereye saldıracağına net karar veremez. hiçbir zaman kendimize yaratıcının olmadığını kanıtlayamayız. yaratılmış düşünce yapısının gün yüzü görmemiş kara noktaları insanı içinden çıkılmaz bir yola sürüklerken acı çeker ve kanıt bulamamanın verdiği hiddetle debelendikçe batar.
    hasılı kuranda görmek isteyenler için açık deliller vardır. delil isteyene kuran tek başına yeter ve allah ne güzel dosttur..
    3 ...
  4. 3.
  5. 13.
  6. ŞUAN öyle çok ihtiyacım var ki. bana iyi gelecek bir şeyi karşıma çıkartmasına, yarının bugünden daha iyi olacağına inanmaya.
    2 ...
  7. 12.
  8. tanrı kusursuz bir şey. biz kusurlu varlıklar olarak kendimizi affedebilmemiz için bir tanrı'ya ihtiyacımız var. aşka ihtiyacımız var. ne zaman kusursuz olursak. yüreğimiz tanrı'nın yüreği kadar büyük olursa o zaman biz acizlerin tanrıya ihtiyacı olmaz. önemli olan bizim kusursuz olabileceğimiz veya olamayacağımız. yani bir tanrı olabileceğimiz ya da olamayacağımız.

    tanrılara ihtiyacımız kalmayacak belki. nietzsche'nin dediği gibi tanrıların çıplak dans ettikleri zamana belki ulaşacağız.
    2 ...
  9. 5.
  10. yüzeysel bakıldığında doğru gibi gözüken, derin bakıldığından ise tamamen yanlış bir söylem.
    1 ...
  11. 6.
  12. kişinin tanrının varlığına şükretmemesi ve verdiği nimetlere şükretmesi zaten yaratıcının varlığına zaten inanmasından kaynaklıdır. kavram karmaşası yaratmaya çalışmak ne derecede bu görüşü destekler bir muammadır. hipotezini kurmuş, tanrı var mıdır yok mudur sorusunu kendisine sormuş, varlığının delillerini görmüş ve varlığına inanmıştır. şükretmesi (veya hamd etmesi) zaten ikinci aşamada yaratıcının varlığına inanılmasından sonra gelmektedir. bir örnek vermek gerekirse hiç kimse iyi ki annem var demez. iyi ki annem yanımda der. iyi ki annem bu kadar iyi bir anne der. bu aşamada kimse annesinin olup olmadığını sorgulamaz çünkü zaten anne olmadan dünyada olamayacağını kavramış bir insandır.

    her din kendisinden önce gelen hak peygamber ve dinlerin varlığını kabul eder. reddetmez. islamı ele alacak olursak kendisinden önce gönderilen 124.000 peygamberin varlığına inanır. bunların doğru yolu insanlara göstermek adına allah tarafından rehber olarak gönderildiğine peşinen iman eder. aksi durumda zaten imanın şartlarını yerine getirmediğinden iman noktasında bir bere var demektir ve ahireti tehlikeye girer.

    dinler arasında farklılıkların olması gönderilişlerinin farklı olmasından kaynaklı değil insanların zaman içinde bu dinleri farklılaştırmasından kaynaklıdır. tevratta hz musanın ölümünden ve uttulan yastan bahsedilmesi, yine incilde hz isanın ölümünden sonra vuku bulan olaylardan bahsediliyor olması bu kitapların değiştirilmiş olmasının en basit ve en açık delilleridir. küçükken oynadığımız kulaktan kulağa oyununun mantığı ile aynıdır. son kişinin yanlış nakletmesinin suçlusunu ilk söyleyen kaynakta aramamak gerekir. sorun aktarımda bulunanların değiştirmesindedir.

    yeniden din konusuna dönecek olursak dinin indirildiği toplumların yaşayışlarına göre farklılık göstermesi de bundan kaynaklıdır. islam inanışına göre diğer dinlerin orijinal halleri islamin aynısı olmakla birlikte zaman içinde değiştirilmiştir.

    verilen döviz örneğinde yaşanılmış ve yanlış olduğu görülmüş sonucunu çıkarmak doğru dğeildir. o zamanın ekonomik sistemine göre en uygun ceza sistemi oydu. yine aynı ekonomik sisteme geçilecek olsa düzenlemeyi sağlamak için eminim aynı kanun yine getirilir.

    din ve tanrının varlığının desteksiz sallama ve mantıksızlık olarak algılanması ise yine bir çarpıtma neticesidir. şimdi ben karpuzun kutsallığına inansam ve karpuza tapan bir din geliştirsem bu din midir? evet dindir. peki bu uydurma dinin toplum ve insan değerlerine karşı çıkan bazı kurallar içermesi durumunda bütün dinleri mi suçlarız yoksa o dini ve dine inananların mantıksızlığına mı veririz? evrensel değerlere uymadığı ortadayken dinlerin evrensellikle bağdaşmadığı genellemesini yapmak mantıklı mıdır?

    tanrının varlığının alternatifler sunmak bilakis bir gerekliliktir. nasıl ki inanan bir insan körü körüne inanmıyorsa varlığının kanıtlarını ortaya sunabiliyorsa inanmayan birisi de "körü körüne inkar" etmediğini gösterebilmelidir ki karşısındaki insanlar tarafından mantıksızlıkla suçlanmasın. üstelik bilimin dinin alternatifi olarak görülmesi ise başlı başına bir yanılsamadır. "kör cahilleri tenzih edersek" islam dinine inanan kişiler bilimi dinlerinin bir alt kümesi olarak görürler. birbirinden ayırmazlar. bilimin buluşlarına karşı çıkmazlar. zaten bilim islam tarafından müslümana şart koşulan bir sahadır.

    zina konusunda dinlerin evrensel olmadığı iddia edilip göreceli olduğunu ama erdemin göreceli olmadığı iddia edildiğinde zinanın toplumdan topluma fark gösterdiği, bazı toplumlarda sokaklarda yapılırken bazı toplumlarda ise iğrenç karşılandığı sunularak kendi örneği ile söylediğinin yanlışlığı sunulabilir. sparta- hırsızlık olayını günümüzde olmaması sebebiyle farkındalık ile açıklamaya çalışmak ise ayrı bir soru işaretidir ve yine aynı soru sorulur. erdem ama neye göre kime göre hangi zamana göre?

    1000 yıl önce 500 yıl önce ve hatta 50 yıl önce zina hıristiyan topluluklarda da hoş karşılanmayan bir şeydi. demek ki toplumun değer yargıları zaman içerisinde farklılık gösterebiliyor. daha açıkçası gösteriyor. erdem mi? aynı erdem mi? ama islam 1400 yıldır bu konuda aynısını söylüyor. hangisi daha evrensel?

    gelelim bu iki kavramın karşılaştırılmasına. erdem bir gereklilik ama sınırlarını, çerçevesini kişiye zamana ve topluma bırakırsak evrenselliğinden bahsetmek mümkün dğeil. tek başına yeterli değil. aynı şekilde kişinin müslümanım (sadece islamı ele almam örnek icabı buraya diğer dinler de konulabilir.) demesi de tek başına yeterli değil. müslümanım deyip gerekliliklerini yerine getirmeyen, yalan söyleyen, çalan, öldüren kişiler var. burada erdem devreye girerek islamın çerçevesini çizdiği kurallar ve alanlar çerçevesine uyması durumunda o kişi gerçekten islamın gerkeliliklerini yerine getiren bir müslüman olacaktır.

    özetle: evet erdem bir gereklilik ama dinden ötekileştirilip tekbaşına bırakılırsa hiç bir işe yaramaz. bundan 300 yıl sonra adam öldürmenin erdemli bir davranış olduğunu savunan (geçmişte abidik gubidik sebeplerden düellolar) dinsiz bir toplum hayal edersek bunun bugünkü erdem tanımı ile açıklamasını yapmaya çalışmak mümkün müdür?

    not: politik yalanlar şeklinde açıklama getirmedim bir önceki entry de. bol vaat sıfır icraat. yalan dolan. yalan habercilik. olmayanı olmuş gibi göstermek. olanı olmamış gibi göstermek. ya da çarpıtarak sunmak. halkı gereksiz paniğe sevkeden yalanlar. şiddeti körüklemek için aynı elin aynı silahla karşıt düşüncedeki kişilere kurşun sıkması. evinde kendi halinde oturan kişinin tehlikeli olduğuna inandırmak için birisi öldürülüp yanına onun eşyasını kaıt diye bırakmalar. veya aynı örneğe paralel şekilde danıştay bombalayıp filanca yaptı demeler. gazeteci öldürüp fişmekan yaptı demeler. hepsi oldu bu ülkede ve yapanlar senelerce bu ülkeyi elleri kan içinde idare etti. ayyuka çıktığında ise yapan kişiler savunuldu. avukatıyım ben dendi. şaşırılacak şey yok ortada.
    1 ...
  13. 7.
  14. tanrı, tapılacak şey manasına gelir. genel bir kavramdır yani. bunun içine fil, inek, ağaç, güneş vs. girer.
    insanoğlunun ortaya çıkışından itibaren bugüne, insanlar hep tapacak bişeyler aramışlar ve bulmuşlardır. bu, insanların tapınmaya ihtiyaçları olduğunu gösterir. su götürmez derecede gerçek olan, yaşanmış ve yaşanan olaylarla da sabit bulunan bu durum üzerine, insanların tapınmaya veya herhangi bir tanrıya ihtiyaçları yoktur demenin mantıklı bir yanı yoktur. bugün, hak, adalet, erdem, saygı ve sevgi gibi olguların mevcudiyetinin kaynağı nedir acaba? işte bu soru sorulduğunda verilecek cevap, "insanların kutsal kabul ettikleri inançları" olacaktır.
    2 ...
  15. 13.
  16. bir kanser hastasıysanız ve iyileşme ümidiniz yoksa yalan olacaktır.

    prematüre bebek doğurmuş bir anneyseniz yalan olacaktır.

    anneniz ya da babanız trafik kazası geçirmiş ve yoğun bakımdaysa yalan olacaktır.

    yani her türlü yalan olacaktır.***
    0 ...
  17. 4.
  18. ortaokul tarih kitaplarımızdan kolaylıkla hatırlayabildiğimiz bereket tanrısı, güneş tanrısı, tapınılan putlar, uğruna kurban verilen tanrılar...evet gerçekten de insanların tanrıya ihtiyaçları yokmuş.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük