insanın içindeki tasarlanmamış öğelerin tamamı ise yarım kalmış, bir deney ürünü olduğuna kanıt değil mi? sahip olduklarının haklı gururunu yaşayabilir evet peki ya içgüdüsel olarak hiç istemedikleri konusunda ne yapmalı? alışılmış yanlışlar, doğru gelen anlamsızlıklar ve kaldırılamayan varoluş olgusu. bir şey tasarlanmış ise, bu o tasarıya uyulması gerektiği anlamına gelmez. tasarımın amacı kötü olmak ise, o zaman iyilik hiç bir zaman var olmadı. sadece kötülüğe dur diyenlerin bir anti tezi olarak kaldı iyilik. iyiyi vadetmek kötüden mi geçmeli? kötü olmadan iyi, iyi olmadan da kötü olamaz evet çünkü bir kıyaslama unsuru olmaz. fakat temel olarak kötülüğün benimsenmiş olması ise buradaki yarım kalmış, tamamlanamamış yani denenmiş ve sürekli denenen bir varlık olduğunun göstergesi değil midir? anlam dünyası ise kapasite ile sınırlıdır.
bazı durumlarda insanın özü ne yaşamışsa yaşasın kendisine vurulan damgayı reddeder evet ama bu farklı bir olay. insanın özünde bu kadar kötü bir varlık olmasının nedeninden bahsetmekteyim. bu kötülüklerin farkına varıp, reddetmek seni olduğundan daha iyi bir insan kılabilir evet ama bir deney ürünü olduğun gerçeğini değiştirmez.
bu kadar büyük bir evrende bizim bilmemizin istenmediği bir yaşam formu var olduğu düşünüldüğünde biz sadece o mükemmel insan -ya da varlık diyelim, o gücün yaratmaya çalıştığı deney ürünüyüz. tanrının istediği mükemmel oluşumun ilk aşaması, deneme yöntemiyiz. baştan aşşağıya hatalarla dolu, içgüdüsel ve karşı koyulamaz iğrençliklerimiz ile tam anlamıyla tamamlanamamış bir demo sürümü gibiyiz. bizi oluşturan varlığın tecrübesiyiz, acı bir tecrübe. dünyanın tüm güzelliklerinin yanında özündeki kötülük ve iğrençlikten bir türlü kurtulamayan, açgözlülük ve hırs gibi duyguları kaldıramayıp fazla yüklenilen, sonuç olarak ise dünyayı yok olmaya doğru sürükleyen, milyonlarca canlı arasında sadece bir homo sapiens olduğunu unutup, kendini üstün gören, kibirli ve yüzsüz bir varlık: insan.