ateistlerin argumanlarindan biri su: dünyada o kadar acı ve zalim varken neden tanrı adaleti saglamiyor.
oysa allah hiçbir yerde dünyada her şeyin güllük gulistanlik olacağını söylememiştir. aksine, kişilere iyilik ve kötülük yapma özgürlugu vermiştir ki bu da imtihanın ta kendisidir. eğer kotuluk yapma imkânı olmasaydı, gerçekten cenneti hak edeceklere haksızlık olacak idi. fakat en ufak bir kötülük, zulüm karşılığını bulacaktır. mazlum olan kişi de ahirette hakkını soke soke alacaktır.
fakat ateiste gore,
dünyada kanuna yakalanmayan zalimlerin hiçbiri (ki bunlar tarih boyunca yuzbinlercedir) sonsuza kadar cezalandirilmayacak. çocuk tecavuzculeri, işkenceciler, dolandırıcılar, insanlari ac bırakanlar, soykirim yapanlar, savaslarda hamile kadinlarin karnini yaranlar 16 milyon insanı öldüren hitler vs vs.. hepsinin yaptığı yanına kar kalacaktır.
o halde dünyada adalet asla mümkün degildir! diyecekler ki, biz de bu yüzden adil sistem kurmak istiyoruz.
ama bu da utopyadir. kesinlikle zulumlerin hepsini engelleyemezsin. engellesen bile tarihe adalet getiremeyecegin için asla bu dünya adil olmayacak.
daha küçüğe inelim,
zulumlerden biri dedikodudur. ornek olarak ateistin dedikodusunu yapmis, onu arkadan azarlamis, küçük dusurmus kimsenin cezasını hiçbir devlet veremez. zira tespit edilemez ve bu suç değildir. olay orda kapanır.
ama allah sen ateist olsan bile dedikoducunu, vefasizini çıkarıp çatır çatır ahirette hakkını verecek. yüz yüze getirecek, onu önünde utandiracak.
hadiste şöyle buyruluyor;
"kıyamet günü, boynuzsuz hayvan dahi boynuzludan hakkını alacak."
uzgunum ama ongordugunuz ne dünya mefhumu ne de sonsuzluk kavramı insanın fitratinin ihtiyaç duyduğu şeyi vermiyor. sadece tüm gününuzu birkaç ayet hakkında temcit pilavı gibi konuşmakla geciriyorsunuz.
aslında bu konuda çok fazla teori üretilmiştir. Tanrı, ya kötülükleri ortadan kaldırmak ister de kaldıramaz; veya kaldırabilir, ama kaldırmak istemez; ya da ne kaldırmak ister, ne de kaldırabilir; yahut da hem kaldırmayı ister hem de kaldırabilir. Eğer ortadan kaldırmak istiyor da kaldıramıyorsa, O güçsüzdür; ki bu durum Tanrı’nın karakteriyle uyuşmaz; eğer ortadan kaldırabiliyor, fakat kaldırmak istemiyorsa, O kıskançtır; ki bu da aynı şekilde Tanrı ile uyuşmaz; eğer O ne ortadan kaldırmayı istiyor, ne de kaldırabiliyorsa, hem kıskanç hem güçsüzdür; bu durumda da Tanrı değildir; eğer hem ortadan kaldırmayı istiyor, hem de kaldırabiliyorsa – ki yalnızca bu Tanrı’ya uygundur–, o zaman kötülüklerin kaynağı nedir? Ya da o kötülükleri niçin ortadan kaldırmamaktadır?
Bende senin gibi dusunuyorum fakat insanların bir arada duzgun ve iyi bir sekilde yasayabilmesi icin insanların bazı kurallara gore yasaması bir seylerden korkup kotu olanı yapmaması gerekir. Burda din devreye girer ve bence cok isede yarar.
--spoiler--
Şüphesiz Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler.
--spoiler--
dünyada acı çeken hiç günah işlememiş bebeklerin durumunu, ya da hayvanların durumunu açıklamamaktadır. Bebekler ve hayvanlar da mı günah işlemektedir? "Kurunun yanında yaş da yanar" denirse bu da Tanrı'nın adaletine kuşku getirir.
"mesela" gidip bankadan aylığını yeni almış 75 yaşında bir adamı soyuyorsun sonra da "tanrı olmasa kötülük olmazdı" diyorsun. ama kötülüğü yapan sensin. ayrıca tanrı sana "kötülük yapma, hırsızlık yapma" diye emir veriyor ama sen onun emrine karşı çıkıp hırsızlık yapıp sonra yine onu suçluyorsun. allah'ın emirleri insanın sosyal hayatını da düzenleyen kanunlardır aynı zamanda. kanunlar olmasa bu ülkede kötülük olmazdı demek gibi birşey bu. kanunlar olmadığında insanın nasıl bir varlık olacağın hepimiz biliyoruz. önce kendimize ve insani yapımıza bakalım lütfen.
Eger tanri gercekten olsaydi insanlara akil verip onlari kendi Tanrisi yapmazdi.insana herseyi onune secin sornada kotuleri secmeyin bunlar size yasak demezdi.ve o kadar kutsal bi guc nasil oluyor da bi kac kelimeyi dunyaya indirip kendini tanitiyor.
kötülük de iyilik de göreceli kavramdır. tablonun bütününü göremediğimiz, at gözlüğüyle görebildiğimiz kadarına iyi ya da kötü diyoruz.
bu dünya "özgür irade gezegeni". bir kere bunda bir anlaşalım. özgür irade gezegeninin egosal insanlarının kararlarına karışmaz o. yani kıpkısaca kendi ektiğimizi biçerken sorumluluğu başkasına yükleyip onu suçlamak biz insanlara özgü.
ama bu kaos zamanında tanrının müdahalesini de istemiyor değil insan. hayvanlara, bebelere, doğaya bunca kötülüğü yapmaktan kendini alıkoyamayan zavallı insan artık birinin kendine dur demesini beklemekte. zira özgür iradenin amuğa koymuş durumdayız, yani çuvalladık.
yanlış önerme. insanın yaratılış amacını bilmeyen bünyenin ifadesi olabilecek önerme. insan dünyaya allah'a kulluk görevini yapmak aynı zamanda da dünyevi hayatını kazanmak, çocuk sahibi olarak neslini devam ettirmek ve nesline de allah'ı anlatmak amacıyla gelmiştir. bir de şeytan vardır o da insanı çekemediği için cennetten kovulup insanı doğru olandan saptırmak amacıyla insan karşıtı bir faaliyetin sorumluluğunu üstlenmiştir. insana düşen şeytana ve nefsine uymayarak doğru olandan sapmamasıdır. bu da iyiliğin temelidir. hayat insan için bir sınavdır ve bu sınavda zengin zenginliğiyle fakir de fakirliğiyle, hasta hastalığıyla, sağlıklı insan da sağlıklı oluşuyla sınava tabiidir.
şimdi bir bünye "allah şeytanı yoketse kötülük olmaz" diyebilir. o zaman insanın yaratılışındaki neden gerçeklenemez. kötülük olacak ki insan ondan kaçabilsin ve kötülük sayesinde iyiliğin, güzelin ve doğrunun anlamını bilebilsin. herkesin 100 alacağı bir sınav yapmak mı yoksa herkes çalışsın da "hakeden" barajı geçip dersi geçsin mantığı mı? amaç dünya sınavını en güzel şekilde verebilmektir inanaca göre ve bence bu yüzden kötülük şarttır.
insanın cennette herşeye sahip olacağı ve yine allah'a kulluk edeceğine inanıyoruz. herşeye sahipsen birşeyi illegal yöntemle elde etmek için kötülük yapmazsın, kaldı ki cennete gidenler zaten kötü olup cehenneme gidenlerden daha iyi oldukları için oradalar. ayrıca cennette nefsi kötüye çekecek bir şeytan da yok.
Bu savunma, sadece insanlardan kaynaklanan kötülükleri cevaplamaktadır. Eğer herhangi bir hastalığın veya doğal afetin olmadığı bir dünyada yaşıyor olsa idik ve gerçekten de dünyadaki acının yegane kaynağı insan olsa idi, bu durumda kötülüğün, çok daha önemli bir şey olan özgür iradenin ayrılamaz bir parçası olduğunu düşünebilirdik. Ancak dünyamız, tamamen doğal sebeplere dayalı acıların da yaşandığı bir dünya. Doğal afetlerde bir anda binlerce kişi ölebiliyor. Salgın hastalıklar milyonlarca kişiyi kısa bir sürede öldürebiliyor. insanlar doğuştan kusurlarla veya hastalıklarla doğabiliyorlar. Özgür irade tüm bu olan bitenle ilgisiz bir durumdur. insanların tamamı, özgür iradeleriyle "iyi" olmaya karar verseler bile, dünyada yine acı olacaktır.
Teist düşünceye göre, cennette hiç kötülük yoktur. Peki cennette bulunan ruhlar, birer robot mudur? insanlar kısa bir süreliğine çok değerli bir özellik olan "özgür irade"ye sahip oluyorlar da, öldükten sonra cennette gittiklerinde bunu kayıp mı ediyorlar?
imtihanlar olmasaydı okulu kim bitirmek isterdi? hem özgür irade diye sayıklayacaksın hem de kötülüğü seçince Allah bana neden izin verdi diyeceksin. insan yaptığı seçimlerle kaderini kendi yazar. bu iki kavram birbirini dengeler. Ancak galiba sizler sınav sorularını hem versin hem de yapsın istiyorsunuz.
görmediğimi sandığınız şeye cevabımdır.
o geri zekalılara da ikinci bi kapak olsun.
kader, kaza, kalu bela konularında bu konuyu detaylıca öğrenebilir merak edenler. tez ve antitezlerin ikisinide aynı yerden aldığını söylemek çok da rasyonel olmayan bir yaklaşım, üstelik rasyonel yaklaşma hevesindeki birine.
eğer direkt olarak sizi cennete veya cehenneme koysaydı, siz yapmadan ceza almış olacaktınız yada iyi olmadan ödül ki bu da sizce adil bir hakimin şanına yakışır mı? düşünce suçları kadar saçma bi olay değil mi, ceza alanlar demeyecek miydi hem, gönder vallaha öyle yapmıyacam diye. kuranda bu haliyle bile, tekrar gönder bidaha yapmıyacam diyecekler diyor. e bu haliyle yartan sen haklısın mı diyecek, yada işini yarım mı bırakacak. yaratıcı işini en güzel şekilde yapmış. hesap zamanı kimse bana şu forsatı vermedin diyemeyecek.
Bu doğru olabilir, bir tür "sadakat"; testinden geçiyor olabiliriz. Peki doğuştan gelen bir hastalık yüzünden daha memeden kesilmeden (doğal afet ya da hastalıktan) ölen bir bebeğin "sadakati"nden nasıl söz edebiliriz? Bu bebeğin sadakatini sınamak ne kadar mantıklıdır? Burada sınanan şey anne babanın sadakatidir diyebilirsiniz. Ancak bu yine de hayatını ve yaşama hakkını kaybeden bebeğin belki de acılı ölümünü açıklamamaktadır.
Bu argüman yine Tanrı'nın gücünü sınırlandırmaktadır zira Tanrı'nın acı çektirmeden sadakati test etme yöntemlerini bilmediğini söylemektedir.
dinden çıkarım diye okumadıkları şu linkte her şey anlatılmış ancak ne hikmetse cesareti olan mügminler için 404 hatası veriyor;
(bkz: ying yang)
--spoiler--
Düz bir çizgiyi anlayabilmek için, yamuk yumuk bir çizgiyi görebilmiş olmanız gerekir. Her şeyin zıttı vardır.
Bu argüman da Tanrı'nın kötülüğü kullanmadan insanların iyiliği takdir etmesini sağlayamadığını söylüyor. Elbette Tanrı'nın gücü her şeye yetiyorsa o halde onun yarattığı insanların iyiliği kötülüğe ihtiyaçları olmadan takdir edebilmesi gerekirdi. Yamuk çizgiyi hiç görmeden de düz çizgiyi anlayabilmesi gerekirdi.
--spoiler--
(bkz: şüpheci melek)
geri zekalılar en önemli alternatifi unutmuşlar. belki de bilerek koymamışlardır. asıl din temeli odur çünkü.
alternatif önerme: tanrı var ve dünyayı sınav yeri olarak yarattı, iyilik ve kötülüğün savaşında kimin yanındaysanız size de ona göre karşılık verecek. ödül ve ceza sınavın sonunda sizi bekliyor olacak.
duydun mu beyinsiz, dünya kötü diye ağlayıp durma diyorum burdan beyni bedava olan site müdavimlerine