Birşeyin varlığını beş duyu organıyla, bilimsel yaklaşımla kabul eden kişilerce doğru olan tespittir.
Peygamberlerin bile gerçekten yaşayıp yaşamadıkları bile tam olarak kesin değildir.
Yedi kuşak önceki akrabasını bile tanıyamazken; onların bile öncesindeki bir zamanda
neler yaşandığını sanki görmüşcesine anlatan adamlara nasıl güvenmişler, şaşıyorum.
kutsal kitapların peygamberlerin ölümlerinden çok daha sonra kaleme alındığına göre.
Aslında ben bunların hiçbirine kafa yormam. Dikkatinizi tek bir noktaya çekeyim sadece.
Tanrının yok diyen kişi; tüm hayatını kendi emeğinle kurmaya çalışır.
Tanrı yok diyen kişinin; başına gelen kötülük karşısında suçlıcağı bir tanrısı da yoktur.
işte bu gerçekten hem rahatsız edici, hem de fazla enerji isteyen iştir.
O halde daha kolayına kaçıp;
bütün isteklerimizi dilekçe halinde tanrıya gönderebiliriz.
isteklerimiz olmayınca küseceğimiz,
başımıza bela gelince suçlayabileceğimiz bir tanrımız olması daha hoş olur.
Böylece hem vicdanen rahat; hem de az enerjiyle mutlu mesut yaşarız.
gerçek var mıdır yok mudur? sorusunu akla getiren öngörüdür. Bireye nasıl gerçekliliği açıklayamazsan, tanrı nın olduğunu da açıklayamazsın. Maneviyattan öteye geçmemektedir tüm bunlar. insan her zaman tutunacak bir dal aramak zorundadır. Bulamazsa, o insan çöker, yaşamanın anlamı yitip biter. bir kısım "beni yaratan tanrı bu kadar egoist olamaz" teziyle yola çıkar, bir kısım "tanrı için yaşıyoruz" teziyle hayatına devam eder. kimse kimseye bu "gerçeği" anlatmakla yükümlü değildir. yaklaşık her birey doğumundan yetmiş yıllık süre zarfından sonra esas "gerçeği" görecektir. kasmaya gerek olmadığı kanaatindeyim.
insan embriyosu 20.yüzyılın başında 6 şekilli sıralaması ile netligini kazanmıştır. bilim tam tasdik onayını vermiştir. insan spermi, kadın yumurtalıkta döllenme, isklet, kas, et bürümesi ve dogum olarak. yani bilim teknoloji bunu çok uzun bir zaman önce degil yeni keşfetmiştir. kuran yani ALLAH ın kelamı 1400 sene evvel bu sıralamasını yani insan oluşumunu ortalama olarak 5-6 surede tanımlammıştır. bunun neticesine dayanarak uzay bilimi yine şuanki teknolojisi ile şu gerçegi kavramıştır. evren devamlı suretle genişliyor. kuran ayeti bunu biz evreni devamlı genişletici kıldık diye söz eder. bununla beraber yine teknoloji ile okyonusun katmanları oldugunu ve gittikçe karardıgını ama bu karanlık içinde ışık saçan balıkların oldugunu göstermiştir bize. kuran ayeti bunun için okyonusun katmerlerinden ve nur verdigimiz canlılardan diye bahseder. yani görmek isteyen bilmek isteyen istedigi yönden bakar görür kabul eder yada etmez. ha bazı kişiler diyebilir ki insan yazgısı kuran. tabi canım 1400 sene evvel teknoloji o kadar gelişmişti ki arap çöllerinden, o kadar biliyolardı ki uzayın genişledigini balıkların oldugunu suyun karanlık yüzeyini falan... yorum açıktır. görmek ve bakmak arasında ki ince fark sadece.
"o çok güvenilen bilim adamları 0.000001 miligram kan üretsinler de göreyim."
insan gözünün karmaşıklığını hepimiz biliyoruz değil mi? ve taklit edilemez olduğunu düşünüyoruz ama işin aslı böyle değil son araştırmalar ve yapılanlar gösteriyor ki bilim "insan gözünden hiç bir farkı olmayan aynı işlevi ve işleyişi gösteren yapay bir göz" yapma yolunda çok ileri gittiler ve büyük ihtimalle uzun bir süre de değil bu 5-10 yıl içerisinde yapay göz sahnelerde yerini alacak. nedir bu vazgeçilmez olma arzusu? ne yani bir bok değiliz işte bunun farkına varmak zor mu bu kadar? kasmayalım yahu! yapay kan da yapılır yapay göz de yapılır. ki yapılsın da! bu herkesin iyiliği için olur. "yapay kan yapsınlar da göreyim?" komik...
ek: şimdi kaynakları yazmaya üşeniyorum "göster lan" diyen olursa üşenmem yazarım sorun değil mucxs xD...
"gerçek" olduğunu söylemek çok iddialı olur. ancak tanrının olmama ihtimalinden bahsetmek daha doğrudur. bazıları tanrının varlığı ile yokluğunun yazı-tura ihtimalleri kadar olduğunu söylerler. yani %50-50. ancak bu doğru olamayabilir. yani evren hakkında pek az şey biliyoruz. üstüne üstlük peygamber olduğunu iddia eden adamlar hakkında da pek az şey biliyoruz. bize deniyor ki, bundan 2000 yıl önce yaşamış birinin şu mucizeleri vardı. biz o mucizeleri tekrar göremeyeceğimiz için seçim yapmak zorunda kalıyoruz. tamamen kulaktan dolma bilgilere inanıp inanma kararını veriyoruz. halbuki olayla yakından uzaktan ilişkimiz yok. sadece bize verilen direktifler var. kaldı ki o adamlar, varlığı normal yollarla ispatlanamayan şeylerin var olduklarını iddia ediyorlar. mesela tanrıya inanın diyor muhammed. yada onların dilinde "allah" a. peki bu "allah"ı bir tek sen görüyorsan (temasa geçiyorsan yani), ben nasıl inanıcam ona? bazıları çıkıp buna diyorlar ki, "zaten tanrıyı görseydin sınav olmazdı". iyi o zaman, bende şunu diyeyim: "uzayın sonsuz uzaklığında tuhaf yaratıklar yaşıyor. ama onları bir tek ben görebiliyorum. siz göremezsiniz." ben nasıl görüyorum? görüyorum çünkü seçilmiş kişi benim. vs. şeklinde söylediklerime de inanmak zorundasınız demekki? çünkü aksini ispatlayamıyorsunuz. muhammed söylediğinde inanmak kolay ama ben söylediğimde inanmak zor. peki aramızda ne fark var onunla? tutup bana, o şöyle iyi ahlaklıydı, şöyle tatlı dilliydi diye dem vurmayın. tek birşey bile bilmiyorsunuz onun hakkında. sadece söylentiler var, kulaktan kulağa dolaşan. ve inanmak istiyorsunuz inanıyorsunuz. işte tanrı inancı da bunun gibi birşey. sığınacak bir dala ihtiyacınız var, hooop, hiçkimsenin göremediği birşey yardımınıza yetişiyor.
çoğu kişiyi tekrar karanlık dünyalarına itecek bir başlıktır. dinsizliği ateistliği kişinin maneviyatından uzaklaşmasına katkıda bulunulmak istenmektedir. yalnız kalmanın insana verdiği korkudan olsa gerek. albert Einstein ın güzel bi sözü vardır; ''Hayatınızı yalnızca iki şekilde yaşayabilirsiniz; birincisi, her şeyin sıradan olduğunu düşünerek; ikincisi, her şeyin olağanüstü veya mucize olduğunu görerek. '' bu durum kişiye kalmış bişeydir. özeldir bağımsızdır ve kişi yaptıklarından sorumludur. ikincisini benimsediğimden ilkini açıklama gereği hissetmiyorum. evet benim için her şey olağanüstüdür.
- (bkz: big bang)evrenin yaradılışını açıklayan en müthiş bilimsel gerçektir.
- insanın meniden oluşması.
- insanın doğuşu ve doğmadan önceki durum.
- hava katmanlarının insanın yaratılışı ve yaşamının devamı için dizaynı.
- insanın ruhu ve aklı. akıl lan akıl, beyin. et parçası lan. nasıl beceriyorda evin yolunu bulmaya sevgilini terketmene yiyip içip sıçmana karar verebiliyor. ruh allahtan bir parçadır. mucize arıyorsan ruhunu bak der bir uludağ sözcük yazarı. bu mucizeler çoğu kişi için tınn diye geçilecektir. gerçek düşünce sahiplerini düşünmeye davet ediyorum. şimdi sktirin gidin.
Allah'ın varlığını kanıtlamaya, ispat etmeye, inandırmaya çalışmaya ihtiyacı yoktur. Yeterince kanıt,ispat seneler önce gönderilen kitaplar ve peygamberlerle yapılmıştır. inanmak yada inanmamak insanların elin de olan bişeydir. ispat isteyenler bir kere Kur'an ı okuyabilirler. Ondan sonra da bu kadar vicdan rahatlığı ile yok diye konuşabiliyorlar ise Allah sonlarını hayır etsin. Kalplerinin bu kadar kapalı ve taşlaşmış olmaları onların için acılı bir sonun habercisidir.