Ey Muhammed, eğer Rabbin dilemiş olsaydı yeryüzündeki bütün insanlar, ister istemez iman etmiş olurlardı. Fakat Rabbin, hikmetinin gereği, herkesi iman edip etmemekte, kendi iradesiyle başbaşa bıraktı. O halde sen onları zorla iman ettiremezsin. Senin vazifen sadece tebliğ etmektir.(Yunus, 10/99)
Spinoza da bunu düşünmüş ve çok kafa yormuştu. "teolojik-politik inceleme" adlı eseri bir bakıma bu izlekle okunabilir. Aynı soru o kadar meşgul etmişti ki kendisi dinler, peygamberler ve teist inançları pratik ve metafizik olarak dışlarken ancak kendi uslamlaması ile meşhur tanrı görüşünü ortaya koymuştu. Sanırım batı metafiziğinin öncüllerine bu kadar bağlı olmasa, daha cesur olsa kendisi de diğer anlayıştaki tanrıyı reddedecekti.
Bazılarına göre o dönemdeki baskıda "düşündüğünüz gibi bir tanrı yok." demenin başka bir şekliydi bu zaten.