insan merakının dolayımla felsefenin, temel üç sorunu.
ilk çağ materyalistleri, thales, parmanides, heraklaitos vb. doğanın, evrenin ilk töz bağlamında ne olduğun dair fikir yürütmüşlerdir. ateş demişlerdir, su, toprak demişlerdir, hareket-devim vs.
insan düşüncesi için muazzam adımlardır bu ilk eskizler. nelik, yaratılış, yaratan, değişim günümüze değin uzanan problemler. çoğu inanç düzleminde kalmış, cevapsız gibi görünen sualler.
söz konusu üç sorun, ayrı ayrı değil aynı anda insanlık için merak olmuştur. düşünen insan kendisinin farkında, içinde yaşadığı doğanın farkında ve en önemlisi değişimin farkında. yine düşünen insan, hayatın muazzam ardışıklığının farkında, yani düzenin farkında.
bu fark ediş tek başına, mevcut haliyle bilimsel bilgiden değil, biraz içe dönük, saltık düşünce sonucudur.
elbette edinilen, insanca üretilen her bilginin kaynağı doğayla ve diğer insanlarla münasebetinin bizatihi kendisidir. demem o ki, bilimsel bilginin akıl almaz yükselişi, genişlemesi; bir çok mümkün olmayanı mümkün kılmıştır. ama kadim felsefi sorunların çoğunda pek de ilerleyememiştir. bu veridir. insanlığın her aşamasında yaradana dair, teolojik, metafizik öngörüler olmuştur ve halen vardır. öyle ki felsefe bu alandan neredeyse elini eteğini çekmiştir. elbette bir kısım insanlar durup durup, tanrı vardır-yoktur manasında kısır polemikler içerisinde olacaktır. kimisi inanacak, kimisi ateist olacaktır. ama insanlığın önünde duran devasa sorunlarda açıklayıcı değildir bu çekişme.
inanan bilim insanı da, ateist bilim insanı da subjektif kanaatlerini muhafaza ederken, küresel iklim, açlık, yoksulluk, demokratikleşme, kadın problemi vb konularda omuz omuza, kafa kafaya vererek fikir, çözüm üretmektedir.