783,562 km² bir alan düşünün. bu alan dünyanın en şanslı alanı. 4 mevsimi bir arada yaşayan bir alan. ne aşırı soğuk, ne aşırı sıcak. ne aşırı karanlık, ne aşırı aydınlık. yaklaşık 2500 yıllık bir tarih yatıyor bu alanda. tanrı daha dünyaya din göndermemişken, daha amerika keşfedilmemişken, bu alanda şamanlar diye anılan bir kavim yaşıyor. o günden bu güne kadar, bir ton olay oluyor bu alanda. bu olan olayların günümüze kadar olan kısmı, istatistiksel olarak düşünürsek %90 başarıyla geçmiş.
bir gün osmanlı isminde bir imparatorluk hakim oluyor bu alana. yaklaşık 600 yıl merkezi bu alan olmak üzere, tüm dünyaya hükmediyor bu imparatorluk. yalnız bu imparatorluğun sonlarına doğru, nefsine hakim olamayan padişahlar ve yenilikçiliğe kapalı olan padişahlar, bu imparatorluğun başına geçiyor. bu 600 yıllık zaman ve ondan öncesinde ise, bu alan bilim de, ilim de, özellikle edebiyat gibi bir ülkenin kültürünün baş tacı olan yazılı yapıtlarda muhteşem ilerlemiş. günümüzün medeniyeti olan avrupa, bu 600 yıllık ve öncesi süreçte senin bu alanından çok daha geri kalmış. ama, 1800'lü yıllara doğru gelişmeye başlamış, senin alanındaki insanlar, dini kullanarak senin alanındaki dedelerini her yoldan sövüşlemeye başlamışlar. bir tarafta da, bağımsızlıklarını ilan eden avrupa ülkeleri ve senin git gide olan çöküşün.
tanrı, seni mustafa kemal atatürk isminde bir komutan ile kurtarıyor. çökmüş olan toplumunu, bir anda tekrar yükseltip daha değişik, daha modern devrimlerle bağımsız hale getiriyor. yaklaşık 40 50 yıl bu böyle giderken, o arada keşfedilen amerika ve amerikanlar, senin ülken üzerine bazı oyunlar oynuyorlar.
türkiye'yi, taa binlerce kilometre öteden bölüyorlar sağcı solcu diye. daha sonra amerikan uşağı olan bir komutan darbeyi vuruyor ve ülkeyi geriye götürüyor. darbe de bu oyunun bir parçası. daha sonra türk halkı kendini bir şekilde toparlıyor ama, bazı insanlar bu oyunun sonucunda dinden kopmuş durumdalar. bu sırada tanrı, buna rağmen senin ülkeni toparlıyor ama bir şartla! bu son şansın..
bu sırada ortaya pkk diye bir grup çıkmış ve ülkenin içinde çeşitli bölücülük oyunlarına girişmiş.
bu uzun yıllar böyle devam ediyor. 1950'li yıllardan sonra doğan çocuklar büyüyor ve hem darbe, hem sağcı solcu çatışmaları, hem pkk gibi bir sürü iğrenç oyunun içerisinde ana baba oluyorlar. imam osurursa cemaat ne yapmaz ? imamlar anneler babalar, cemaat o annelerin babaların çocukları. o çocuklar bugün, tecavüz, hırsızlık ve bilimum suçlar, ahlaksızlıklar işlemekte.
peki ya tanrı bunun neresinde ?
tarih 17 ağustos 1999. yer gölcük askeriye. askeriyenin içerisine doluşmuş yahudiler ve dinsiz imansız bir kaç türk komutan. sazlar, zurnalar eğleniliyor askeriye de. erlerden birisi namaz* kılıyor o an. bunu gören yahudi dostu olan bir türk komutan, askeri dövüyor ve askerin dolabındaki kuran-ı kerim ismindeki kitabı denize atıyor. er ağlıyor ama yapabileceği bir şey yok. eğlence devam ettiği sıralarda, marmara fay hattı harekete geçiyor ve işte bu ülke o gün lanetleniyor.
şimdi siz şunu diyebilirsiniz, 7,4 yetmedi mi ? diye savunan bir insan daha. dostlarım, iş zaten oraya gelmeden lanetlenmiştiniz siz, yetse ne olacak yetmese ne olacak bu vakitten sonra ? sen son 100 yıllık sürecinde, mustafa kemal atatürk'ün yaptığı işler dışında hiç iyi bir iş yapmadın ki, bunu bırak, o insanın yaptıklarına bile her gün ihanet ettin. her gün senin önünde bir mazluma eziyet ettiler, aman ben karışmamayım, bana dokunmayan yılan 1000 yaşasın dedin. akabinde lanetlendin.
peki bu durum düzelmeyecek mi ? topluluk olarak hareket edersen düzelir. tanrı affedicidir. ama sen inanmamaya devam et. sonra bilimsel olarak ülkeyi düzeltmeye çalış. senin yapman gereken önce inanmak, sonra bilimselleşmek. avrupalı böyle yaptı.
yukarıda anlattığım olaylar götten sallama olaylar değildir. bir yakınım sahilde oturuyordu gölcükte. ordu evine yakındı evi. bana dediki, o gece oradan eğlence sesleri geliyordu. davullar zurnalar sazlar. inandım çocuğa. bir gün geldi, arkadaşı o sıra gölcükte askerlik yapan bir abi kadar sevdiğim insan, bana bu olayın aynısını anlattı. şok oldum evet. bir kaç yıl evvel yakın akrabamın anlattığı olayı, bugün o yakın akrabamı tanımayan bir kişi daha anlatıyordu. kuran-ı kerim meselesini, 2. kişi anlattı bana yakın akrabam değil. o zaten o sıra evdeydi ve depremden kurtuldu. iki tane birbirini asla tanımayan kişi, aynı konu üzerinde yalan söyleyemez. zaten 2500 yıllık bir ülkenin tarihinin gidişatı da, bu olayın doğru olduğunu gösterir kimsenin bir şey anlatmasına da gerek yok.