Bazı rivayetlere göre insanoğlunun ilk ortaya çıkışından bugüne 60 milyar kadar insan yaşamış ve ölmüş.
Kıyamet günü Persliler'den, Osmanlı'dan ve uzay çağından insanların olacağı bir ortamı aklınız alıyor mu?
incil, Kuran ve Tevrat gibi birçok kitap ve Dünya üzerinde onlarca din varken, en doğrusunu bulup yaşantımızı ona göre şekillendirebilmemiz istenmiş bizden.
Herkesin tanrısı başka.
Ben yapılan kötülükler sonucunda tanrının insanları cezalandırmak amacıyla kaynar kazanlara atacağına inanmıyorum.
Kafamdaki tanrı profili böylesine acımasız değil.
Üzerinde yüzlerce kitabın yazıldığı, filozofların kafa patlattığı tanrı kavramı konusunda hala net bir sonuç yok.
Ben bu konuda hep, yüzyıllar önce hem düzeni sağlamak, kötülükler yapıldığı takdirde insanların gözlerini korkutmak hem de bu düzeni sağlarken insanları manevi yönden de rahatlatmak için dört beş kafadar adamın yuvarlak bir masada bütün gece düşündükten sonra tanrı diye bir kavramı ortaya attığını düşünürdüm.
Çok imreniyorum canı gönülden tanrıya sığınarak her gün beş vakit namazını kılıp iman eden insanlara.
Tanrı yoksa onlar bir şey kaybetmeyecekler, sadece imanlarıyla kalacaklar fakat varsa ben ve benim gibi insanlar başta düşünce suçundan cezalandırılacak.
Bazen öylesine merak ediyorumki ölümün ve tanrının nasıl bir şey olduğunu, hemen kendimi öldürmek ve neler olacağını görmek istiyorum.
Sonra yaşamam gereken güzellikler aklıma geliyor ve vazgeçiyorum.
Şarkılardaki gibi '' şeytanı neden yakmadın cehennemin varsa senin ? '' diyesi geliyor insanın.
Bizler aslında iki karşı varlığın zıtlaşması ve kavgası sonucu kime daha çok gelecekler diyerek başlattıkları bir oyunun parçası mıyız?
Tanrı bizim yerimizde olsaydı yaratılan onca güzel memelere rağmen iradesine hakim olabilir miydi?
insan nasıl kendisi tatmin edip mutlu olabiliyorsa ona göre yaşamalı, inançlarını da ona göre seçmelidir.
Peki biz tanrının çok önceden belirleyip de yazdığı bir hayatı, bir kaderi mi yaşıyoruz yoksa yaşayacaklarımızı biz belirliyoruz da işin sonunda mı kadere dönüşüyor?
Yarın yapacağımız her şey tanrının dünden ayarladığı bir döngü mü yoksa hayatımızdaki rastlantılar onun için de mi süpriz?
Kafamızda bu kadar soru işareti çözümlenemeden dururken, yaramazlıklarımızdan dolayı yanmayı gerçekten hak ediyor muyuz?
Yoksa biz de günahlarımızdan kurtulmak için soru işaretlerinden mi medet umuyoruz?
Her şey sınama ve irade üzerine kurulduysa kendimizi yaşarken nasıl mutlu kılabiliriz?
Kaçamaklarımız ve ufak yaramazlıklarımız olmadan hayattan nasıl zevk alabiliriz?
Varlığından kesin olarak emin olmadığımız bir değere nasıl sahip çıkabilir ve tüm yaşantımızı ona göre değiştirebiliriz?
Aslında hepimiz birer tanrı, birer ilahız.
Birbirimizin tanrılarıyız.
Başka hayatlara girip çıkıyor, insanları güldürüyor ya da ağlatıyoruz.
Kimilerinin her an akıllarında olan kimilerinin de hiç umursamadığı tanrılarız.
Dua edip sığındığımız bir güç var çünkü başkaları da geceleri bizim için dua ediyor.
Başkalarının varolma sebepleri, gözyaşlarının nedenleri ve mutluluklarının bir parçasıyız.
Tanrı insanları yarattıysa tanrıyı kim yarattı?
Tanrıyı da biz yarattık.
oturup ne yaptığını düşünmesi gereken insan eylemi. hemen şöyle açıklayalım. sen şu ayar verdiğin tanrının var olup olmadığını biliyor musun? hayır. hiç boşu boşuna ben biliyorum tanrı var deme ben de yok demedim zaten. bilmiyoruz. hiç kimse bilmediği gibi. bilmek ve inanmak tamamen ayrı şeyler orasını hiç karıştırmasak daha iyi. neyse. söyleyeceğim şudur ki; eğer varsa her türlü s.çtın zaten ha yoksa da olmayan bir şeye nası ayar verdin? di mi ama di mi?