tanrı varsa bile ona niye tapayım

    18.
  1. git şeytana tap
    nefsine tap
    paraya,kadına,makama,güce tap
    akıla,teknolojiye
    ineğe,sineğe,ata,ite,puta tap
    neye taparsan tap
    seni tutanmı var.
    6 ...
  2. 16.
  3. nasibuke, yusibuke velev künte fi tahlel cebel.. yani sabret, nasipse kısmet olur; imtihan ise cennet olur. saçma sapan insanlara bile vefa gösteren insan, mevzu kendisini yaradana olan borcunu ödemeye gelince pek bir vefasız oluyor.
    3 ...
  4. 11.
  5. tapmak ve kulluk farklı şeyler denmiş. tapmadığın tanrı ya niye kulluk edesin. ayrıca tapmadan yaşayabiliyorsam sorun ne?
    3 ...
  6. 2.
  7. 21.
  8. insan doğası gereği, tarihin ilk çağlarından bugüne kadar sürekli kendinden daha güçlü bir varlık olduğu fikrine kapılmıştır. çünkü kabiliyetlerine rağmen insan doğa karşısında güçsüz ve savunmasızdır.
    daha sonraları insan, kendinden daha güçlü varlıklara olan inancına sistematik bir form kazandırmış ve günümüzün semavi dinlerine kadar uzanan ilkel dinleri ortaya çıkarmışlardır.
    teferruatlar farklı olsa bile incelendiğinde hem semavi dinlerin hem de ilkel ve yerel dinlerin aslında birbirinin türevi olduğu görülecektir.
    ve bütün bunların sonunda insan "tanri varsa bile niye tapayim ki" diyor.
    çok da haklı, ama bir farkla.
    insan zaten kendi yaratımı olan bir varlığa neden tapsın ki?
    2 ...
  9. 13.
  10. yaratıcı varsa ve kendine iman edilmesini istiyorsa öncelikle yarattığı insanlara bilme isteği vermelidir. bu elimizde mevcut. bazı insanlarda zamanla körelse de, her insan çocukluğunda bilme isteğiyle doludur.

    bilme isteğinin bizi tanrıya ulaştıracağı garantisi olmadığına göre, başka yollara sapma ihtimalimizi de biliyor ve kabulleniyor demektir. yani bilmeyi istememiz bizi illa imana götürmeyeceğine göre, istediği tam olarak da iman olmayabilir diyebiliriz. eğer herkesin iman etmesini isteseydi, istediği her şeyin olmasının da onun tanrı oluşunun getirdiği bir zorunluluk olduğunu düşündüğümüzde, bu olurdu. herkes iman edebilirdi o zaman.

    elmaları beş yüz derece sıcaklıkta yaratırdı. havva da yiyemez, bırakırdı geri.
    elmayı yememizi istediği için yedik.

    şimdi madem elmayı yiyeceğimizi biliyordu, ama yemememizi niye söyledi ve yediğimiz için bizi cezalandırdı?

    her bir detayın da yaratıcısı olması, tanrı oluşunun zorunluluğuysa, neden bu cezalar, ödüller, ölümler, doğumlar?

    cevap belki de: ''yapabiliyor olduğu için''dir.

    yapabiliyor olmayı seviyordur. her şeyi bilmeyi, bile bile yaptırmayı, çaresizliğimizi ve kendi gücünü görmeyi seviyordur.

    verdiği nimetlerin tadına bakmaya devam edin. fazla da zıt gitmeyin onunla. başınıza bela alırsınız.
    2 ...
  11. 7.
  12. tapmak da kullanılabilir ancak inanmak kelimesini kullanmak daha uygun olur. insan kendinin nasıl var olduğunu düşündükçe bir boşluk içine düşebilir. işte çoğu kişinin inanmasının nedeni de budur. amaçsız bir hayat yaşamayayım diye insanlar inanmayı yeğlerler.
    1 ...
  13. 6.
  14. düzeni bozmadan yaşayabilmen için olabilir. biz, düzeni kuranlar, otorite için tehlike arz etmessek otorite ve yönetici sınıf rahat bir şekilde hayatını devam ettirebilir. biz de tanrıya taparak? inanarak kader gibi bir olgu yüzünden hayatımızı olduğu gibi sürdürme fikrinden kopmadan, baş kaldırmadan yaşarız. tanrı şayet varsa da Şuan bize sunulan otoritenin dinidir yorumunu yapacağım çıkmaz.
    1 ...
  15. 5.
  16. korku, sürü psikolojisi, dışlanmak.

    yani 21. yüzyıl dindarlarının nedenleri.
    3 ...
  17. 12.
  18. değişik bir bakış açısıdır.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük