hayatın her döneminde, bulunulan herhangi bir zaman diliminde yapılması çok çok muhtemel bir eylemdir tanımadığın birinin hakkında - hayatında senaryolar yazmak. tahmin etmekten öte, atomu parçalamaktan kolay, kendince bir duruş.
otobüste karşında oturan teyzenin uzaklara dalıp gitmesi; kimbilir ne sıkıntılar çektin teyzem?, kimler üzdü seni; hayata tutunabilmek için kaç kez bıraktın tırnaklarını değmezlerin üstünde? diye düşüncelere gark edebilir kişiyi. ya da en kozmopolit sokakta bir sigara molası vermişken en uçuk tipe bakıp; cibilliyetine tükürdüğüm, kafayı kırmızıya boyayıp, suratını kevgire çevirdi * diye marjinal oldum sanmış düdük. sonra da ay töbee töbee gıybet ettim bak. belki de iyi bir kızceyizdir.. vicdan depreşmeleri bla bla bla.
günlük hayatta buna benzer bir çok şeyle karşılaşıp uygular insan. hatta bunu meslek haline dönüştürmüş bununla övünür olmuşları bile mevcuttur ;ben insan saraffıyım hüsnü. adamın gözünden anlarım nemenem bişey olduğunu, veririm hemen o dakka notunu.
bu örnekli senaryolar-tahminler, iddia böcükleri tutmadığında tahmin yürüten ittacanın hayatında derin izler bırakmaz.
yalnız iş aşka döküldüğünde işler değişir:
tanınmayan ya da tek tük merhabalaşılan kişiye içten içe bir şeyler beslemeyle başlar senaristlik yeteneği. bu yetenek hayal gücü ile doğru orantılı ivmelenirken ittacanın yazdıklarına inanmaya başlaması felaketin habercisi olur. kurdukça kurar kafasında, ekledikçe tanımadığı kişiye yeni bir karakter oturuverir. bilmediğinden kaynaklanan sonsuz bir optimistlikle dünyanın en kusursuz aşıkını doğurur birden. o nasıl bir kişiyi hayal ediyorsa, beğendiği kişiye istediklerini yükleyiverir temiz bir kalp ile.
tanımadığı, sadece beğendiği adam birdenbire, çok çok iyi tanıdığı * ete kemiğe bürünmüş bir yabancıya dönüşür gözünde.
olur da olursa hayatına anlamlar yüklediği kişiyle samimiyeti ve gördükçe bu adamın bu role çok pot durduğunu; ufaktan, inceden yıkılıp önce ona sonra kendine lanet eder kişi; sen o değilsin;ben halbusi seni nasıl da farklı düşünmüştüm” gibi içsel serzenişlerle ezilir. yarattığı hayal yabancının farklılığı emeklerini yemiş bitirmiştir bir anda.
gerek yoktur birilerini zorla tanıma isteğine işte. o kişiye ne kadar nötr kalırsa, o kadar rahattır kişi. beklentileri ne kadar azsa, aldıklarıyla yetinmeyi bilecektir. ne beklediğini bilmediğinden, miktarlandırmadığından henüz hissiyatını ne gelse ondan mübarektir. az çok diye bir derecelendirme yoktur çünkü.
kişi bile kendini birine anlatırken asla gerçeği anlatamaz, olmak istediği kişidir hep bahsettiği. birine senaryolar yazmak yersizdir, tanıyabilmenin tek doğrusu görmektir. gözleri kapatıp duyabilmek değil iç sesleri.