tanımadığım bir adam

entry1 galeri0
    ?.
  1. öncesini pek hatırlayamadığım bir akşam, hafif bira ağızlı eve dönüyorum. soğuktu. bizim ev kuştepe ile mecidiyeköy arasında bir sokakta kaldığından dolayı, akşamın belli saatinden sonra gelen geçen sayısında bir düşüş olur. geçenler, ya kahveye giden-gelen adam, haplanmış delikanlı, geç saatte işinden dönen insanlar vs. neyse konuya dönelim, evin oraya gelirken çıktığım bayırın tam başına doğru dönerken rastladım, başlıkta sözü geçen bu tanımadığım bir adama. türk değildi. kaçak olarak geldiğini düşündüğüm bir asyalı'ydı. bayırın tam başında merdivenli kısımda oturuyordu. hava soğuktu bak o sahneyi hatırlayınca anımsadım. ayaklarında çorap yoktu. ayakkabı da yoktu dicem, vardı da yokluğu daha iyi gibiydi. üstünde bi tişört, onun üstünde sahibinin "kimler" olduğunu merak ettiğim bozuk bir ceket. aslında önce yanından geçtim, sokak serserilerinden biri yine takılıyor köşe de sandım. arkamdan seslendi. "abi" diye, bozuk aksanıyla. döndüm baktım, çakmağın var mı gibi bişeyler sormaya çalıştı. yok dedim. yürüdüm gittim. baya bi ilerledim, balık burcuyum ondan mıdır nedir, kafama takıldı, vicdanıma daha doğrusu. geri döndüm, yaklaştım sordum ne sigarası içiyorsun sen diye. bişey dedi ama anlayamadım. ağzı bira kokuyordu. ayaklarının altında dibi gelmiş bi bira saklıydı. neyse, gittim aldım bi viceroy, bir de çakmak. tutuşturdum eline, yaktım bende bir tane, hikayesini dinlemek için bir yandan. konuşamıyordu pek, anlaşamıyorduk. gözlerinin içinde korkuyla karışık, "ben ne bok yiyicem burda" ifadesi vardı. yaklaşık 10 kişi kadıkları evden atmış ev sahibi. tekstil atölyelerinde yok pahasına çalışırken parasız kalmışlardı aylarca, anlattığına göre. pasaportunun süresi çoktan dolmuştu. arada caddeden geçen polis arabalarından it gibi korkuyordu. sigaram bitti, eline 3-5 milyon ne varsa cepte sıkıştırdım, sonra eve döndüm. evdekiler sofradaydı. oturdum sofraya bende. 1-2 lokma yedim, yiyemedim. noldu diye sordu annem, öyle düşünceli olduğumu görünce. sonra kalktım sofradan, odaya gittim, kalınlarından çorap seçtim 2 tane. anneme sordum, babamın giymediği paltosu felen varsa versene diye. isabet köye felen gönderiyoruz diye atmıyorlardı giyilmeyenleri. çıkardı verdi bitane. yarım ekmek arası balık yaptım, sardım gazeteye bir de. çıktım geri, baktım yerinde oturuyor. verdiğim parayla bi tane daha bira almış. 3-5 milyon neyi kurtarır, alkolik kederimden başka dercesine. hayatımda bir çift çoraba bu kadar sevinen bir başka insan görmemiştim o akşam. hiç tanımadığım bir adam, babamın eski paltosunu giydi. ne yapayım başka diye düşündüm biraz, yanı başında. konuşmaya çalıştım, akıl vermeye çalıştım, git memleketine dön, ailenin yanında, hamallık yap bu sefillikten daha iyi demek istedim anlayabilseydi. en az 30 kere teşekkür etti giderken ben. öyle kaldı, tanımadığım bir adam olarak. kimbilir, hangi atölyede, hangi yokluğun içinde...

    (bkz: hayata dair iç burkan detaylar)
    *
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük