cem karaca tarafından yorumlanan ve ondan başkasının da onun kadar etkili okuyamadığı, cem karacaya özgü bir parça.
dinlemekten keyif aldığım bir şarkıdır.
aşkın sadeliği bu kadar mı saflaştırılır. süper bir şarkı.
"arabanın kapısını açtım , açtım girsin içeri
kalktı hilal kaşları sordu kim bu serseri"
rahmetli öyle bir okuyor ki sanki ben yaşıyorum o anları, sanki hasbam bana serseri diyor, sanki hilal kaşları bana kalkıyor... her dinleyişimde kalbimin sesini duyarım, kulaklarım uğuldar.
cem karaca'nın sosyal sınıf farklılıklarının yarattığı ayrımları, bir tamirci çırağının kırılan kalbiyle harmanlıyarak anlattığı, en az kendisi kadar ölümsüz eseri...
bu şahaser eline gitarı alan her zibidi tarafından seslendirilse de hiç bir zaman insanın damağında cem karaca'nın yıllar önce kaydettiği hafif cızırtılı halinin bıraktığı tadı bırakamaz.
şarkıda tamirci çırağının aşık olduğu kızın anlatıldığı dizeler o kadar içtendir ki insanı alıp götürür; ta ki kız "kim bu serseri ?" diye sorup bizim tamirci çırağının kalbini bin parçaya bölene dek. işte o zaman insan güzel bir hayalden çıkıp gerçeklerin çamurlu zeminine çarpışının acısını çok derinlerde bir yerlerde hisseder.
büyük üstad cem karaca nın en güzel, güzel olduğu kadar da anlamlı ve duygusal parçalarından biri. parçayı dinleyen kişide ister istemez bir "o tamirci çırağı benim sanki" hissi uyandırıyor olması da ilginçtir. sonundaki "işçisin sen işçi kal giy dedi tulumları" cümlesi ise insanın tüylerini diken diken ediyor. (bkz: cem karaca)
çoğu insan anlayamamış bunu, sadece karşılıksız bir aşk hikayesi sanmışlar.
dinlememişler herhalde sonunu.
"işçisin sen işçi kal."
ben de yaşadım bunu. küçücük bir sahil kasabasından çıktım, kocaeli'de yatılı liseye gittim.
bi' kız vardı, miami'ye falan tatile gidiyordu öyle diyeyim sana.
sevdim.
olmadı, beceremedim. zaten beceremezdim. lan ben hayatımda bir kere tatile gittim, onda da otelde kalmadık. halamın yanında kaldık. tatil kısmı da ege-akdeniz'den geliyor.
tüylerim diken diken oluyor. bağırarak ağlamak istiyorum. "komünizm kötü." sizin sisteminiz mi iyi lan? hayatımın içine etti bu yaşıma kadar. bir şeylere bağla sen insanları, sonra o şeylerle oyna. başkaları yesin sen annenle anlaşama. bu mudur?
sonradan aşıyor insan bunları da. gocunmuyor artık sınıf farklılıklarından. hatta gurur duyuyor yaptıklarından, aşağıdanım ama yukarıdakilerden daha iyi durumdayım diyor. zihni dolu oluyor çünkü. ama, o aşkın ateşi var ya... hepsine bedel. getiriyor hepsinin acısını bir an, dolduruyor insanın gözlerini işte.
ağlamıyorum artık o kıza, geldi ve geçti. ama dedim ya, o aşk ateşinin çekiciliği...
Cem karaca nın Türk filmi tadındaki hüzünlü, insanı bir anda şikayet ettigi her şeyden , sahip olup da kıymetini bilemediklerinden yana düşündüren hatta yanında o an kimse yoksa içi cız edip ara sıra gözünden gizlice bir damla yaş bile döktürebilen şarkısıdır. (bkz: sözlük yazarlarının itirafları)
"kör öldüm mü badem gözlü olurmuş" atasözünün beden bulmuş hali olan cem karaca'nın, insanın içini dağlayan parçası. cem karaca öldüğünden beridir, bizim troll gençliği "ayy tamirci çırağı çoook güzel, resimdeki gözyaşları'nı dinledin mi? ne kadar anlamlı, cem karaca bence barış manço'dan sonra türkiye'nin en büyük sanatçısı" yakıştırmasını yapar, bilip bilmeden. esasında veya özünde haklıdır, ama sağ iken nerdeydin ey trol. kadıköy'de şimdilerde kırmızı namlı, o zamanlar passport olan mekanda ( eski alkım kitap evinin yanı ) çıkıyordu ve 3-5 masaya söylüyordu. sahnesi çok sağlamdı cem karacanın. sahnesinin kötülüğünden değil, bizim trolerin ayyukka çıkan ve benim anlamlandıramadığım hal ve davranış biçimlerinden dolayı iş yapamadı cem karaca. tamirci çırağı gibi yüzlerce hiti vardır karaca'nın, yorum olarakta kerkük zindanı'nı başka kim okursa okusun, cem karaca gibi okuyamaz. ama tabi nerden bileceksinki, sen tamirci çırağı ile "ben ince müziklerde dinliyorum" havasındasın. hadi ordan gerzek popçu. ( ajdara selam eder, bu troleri ona havale ederim)