çamaşır asarken çamaşırın renginde mandal kullanmak , bir gün iyi geçerse mutlaka ertesi günün kötü geçeceği düşüncesi ve zorla o günü kötü geçirmek , hoşlanılan kişiye mesaj atıldığında kaç dk arayla cevaplıyor saymak. Başlarda 5 dk da cevap atıyor sonda cevap gelme süresi 15 dk yı bulursa kesin sıkıldı benden diye kafayı yemek. sabahları saati 1 saat erkene kurup 5 dk erteleyerek 1 saati doldurmak ve daha fazla uyudum düşüncesi.
evet normal değilim biliyorum.
hep aynı yerde kalıp, ne ileri ne de geri gidebilmektir. eğer aşkla ilgili bir takıntıysa hep aynı plak çalar kafanızda,belki 5 sene geçer siz her seferinde kendinizi aynı kırık aynada gorursunuz;ama asla yeni bir ayna almayı başaramazsınız. kanserden beter bir hastalık olsa gerek...
önemsenmediği sürece ciddi zararları olmayan, fakat çok düşünüldüğünde akılda yerleşip kalan ve kaygı ile sürekli beslendiği takdirde, fazla yüklenen bilgisayar gibi, beyinde çökme tehlikesi oluşturan ki buna artık hezeyan mı denir, delirme mi denir yoksa iki tahtası eksik olmak mı denir, orası size kalmış,aslında tehlikeli olmayan tehlikeli bir durumdur.
obsesiflik birde komplikasyonları vardırki asıl mesele orda başlar ki komplikasyonlar takıntıyı kontrol altına alma davranışlarıdırki bunlar kapıyı 6-7 kez kitleme karşıdan karşıya geçerken 5-6 kez sağa sola bakma , konuştuğunuz bi insanı acaba kırdım mı yanlış bişey mi yaptım diyip arayıp boş yere 5-6 kez özür dileme vb birçok ruhsal ve fiziksel etkiler yaratabilecek düşünce sabitlerimizdir.
Tuz oldum buz oldum.
Gerçekken düş oldum.
Aklım denizde iken
Çölde kumla doldum.
Az oldum çok oldum.
Aşka sığmaz oldum.
Dünya dar gelince
Ayda gezer oldum.
Hadi durma söyle
Hadi durma söyle ne oldu.
Hadi durma söyle
Hadi durma söyle ne oldu.
Kapıların ardından gelen ışık gibi yollara düşür beni.
Dönmem geri tertemiz nefes gibi içine çek beni.
Sanki hiç kaybolmayan bi takıntı gibi.
hangi düşten düşmüşüm ben hangi yoldan savruldum.
hangi filmin başrolünde kahraman oldum.
hangi senle mutluyum ben hangi senle kavruldum.
hangi yoldan son çıkışta kaybolup durdum.
Kapıların ardından gelen ışık gibi yollara düşür beni
Dönmem geri tertemiz nefes gibi içine çek beni.
Sanki hiç kaybolmayan bi takıntı gibi.
Sanki hiç kaybolmayan bi takıntı gibi.
Sanki hiç kaybolmayan bi takıntı gibi.
bi takıntı gibi.
bi takıntı gibi.
bi takıntı gibi.
şarkı aydilge'nin elinde şahlanmıştır. kanımca. "aydilge söylemeseydl iyiydi şarkı aslında hacoli" diyenler olmuş. duydum. çok üzüldüm. kırıldım. burkuldum.
hastalık derecesine geldiyse mutlaka müdahale edilmesi gereken durum. aslında hastalık haline gelmesinden önce birşeyler yapılması gerekmektedir. eğer durum ağırlaşırsa okb denilen yeryüzünün en acımasız psikolojik vakasıyla karşılaşabilirsiniz.
okb haricinde pek çok psikolojik sorunla karşı karşıya bırakabilecek sorun, her şeyi dert edinme hali.
aslında takıntının kendisi de bir hastalıktır belli bir noktada. dolayısıyla düşünce hakimiyeti kaybedildiği vakit(istenen şeyi düşünememe, her şeyi kafaya takıp onlardan kurtulamama, zihnin devamlı bulanık olması ve mutsuz hissetmek gibi) doktora gidilmelidir.
gittim mi? gitmedim. şimdi milyon tane ilaç kullansam da çok bir şey değişmiyor. siz mallık etmeyin, kafanızı bozduğu an gidin bir doktora görünün. küçükken ilgi çekmek için girdiğiniz "off ben paranoid şizofrenim kanka yha manik depresif de olabilirim yane" tribi gerçek olduğunda hiç de ilgi çekici olmuyor, hayatınızı sikiyor.
kişinin yaşadığı koşullar ve şahit oldugu olaylar sayesinde, istemeden de olsa saplantı (idefiks) haline gelmiş, uygulayan kişinin hayat kalitesini düşüren ve az derece de zarar verebilen ama genelde zararsız durum ve davranışlardır. mesela bir bireyin dişlerinii gıcırdatırken her iki tarafta da aynı sayıya tamamlaması, bir kişiye bağlanınca onsuzluğu ölüme eşdeğer bulmak, duyulan her sese ritm vermek, görülen her insanı birilerine benzetmek, gittiğim her yerde görülen eğri tabloları-nesneleri-cisimeri düzeltmek, gece yatmadan önce mutfaktaki gaz ocağını defalarca kontrol etmek ve bunun hayatımın bir parçası haline getirmek... idefiks, dğer değişle takıntılı olan insanlar zamanla çevrelerinde tecrit olurlar ve diğer bireylerce izole edilirler, bu durum ise daha farklı psikolojik açıdan patholojik yeni ruhsal hastalıkların vuku bulmasına teşvik edici etki eder. her insanda bir miktar takıntı var olsa da kimilerinde bu hastalık şiddet ve eylemsellik bakımından oranı daha sık ve yoğundur. yaşanılan pek çok tramvalar, hastalıklar, fobiler, aşklar, alışkanlıklar takıntıların oluşmasında tetikleyici etkiler bırakır veya oluşmasından belirleyici rol oynar.
(bkz: obsesif kompülsif kişilik bozukluğu)
aslında sorun edilmeyecek birşeyi, sorun haline getirmek. sonra o sorunu kafanda parçalar halinde bölüp, ondan yaklaşık olarak 50 tane soruncuk çıkarmak. sonra bu 50 adet soruncukla kafanda türlü senaryolar kurmak. sonra yavaşça bu sorun(!)un kaybolması, yerine yeni sorun edilmeyecek başka bir sorunun sorun haline getirilmesi. aynı kısırdöngünün devam etmesi.