bir örneğini eski çalıştığım dükkana su getiren adamda gözlemledim. adam "ben dededen mhp liyim, mhp nin başına apo da geçse ben mhp liyim" şeklinde saçmalıyordu. cahil diyip, gülüp geçiyorduk.
belediye başkanlığı seçimlerinde düşük oy alan partilerin, küme düşüp bir sonraki seçimde muhtarlık için aday çıkarması, muhtarlık seçiminde en yüksek oy alan partinin, şampiyon olup bir sonraki seçimde belediye seçimlerine katılma hakkı kazanması.
veya
belediye seçimlerinde yüksek oy alan partilerin milletvekili seçimlerine katılma hakkı kazanması.
lider demokrasisinin sonucu durum. takım tutar gibi parti tutmaktan da öteye geçti artık bu durum bu ülkede.
takım tutan adam hiç olmazsa 10-15 kişi sayar takımından ve o kişilerle ilgili ayrıntılı fikri olur, ya partililer seçtiği milletvekilllerini bırakın tanımayı ismini biliyorlar mı acaba?
muhalif düşünceyle kalkınmayı ve yeni fikirleri desteklemeye katkısı olmayan bir eylemdir.
zira her halükarda desteklemek, oluşumun kendi hatalarını sorgulamasını engeller. iyiye doğru değişimin dinamiklerinden biri sorgu mekanizmasıdır, eleştiridir.
Icraati her ne olursa olsun AKP yi hep savunmak, AKP ve RTE ile ilgili olumsuz baslik ve entrylere icerigi her ne olursa olsun kotu puan vermek, kime oy verecegi soruldugunda dini butun bir tek onlar var tabii ki AKP ye verecegim demektir.
29 entry'de sadece macapapazi'nin farklı yaklaştığı durum. bir partiyi, başka partilere oy vermeden ömür boyu destekleyen kişi için söylenebilecek söz. şimdi durumu inceleyelim;
siyasi tercihler belirli hassasiyetlerle oluşur. bunlardan bir kaçı şöyledir:
- din karşısındaki / yanındaki duruş
- milli hassasiyetlere yaklaşım
- ekonomi politikaları
- mezhep, etnisite vb. mikro kimlikler
- dünya konjonktürü
- ideolojik akımlar
80 ihtilali sonrası geliştirilen "4 renk" yaklaşımı sayesinde ülke giderek apolitikleşti. buna karşı taraftan bakınca normalleşti de diyebilirsiniz. dolayısıyla siyasi tercihleri statik kılan öncelikler azaldı, dinamik kılan güncel, popüler, sığ tercihler çoğaldı.
gençlerin deyimiyle takım tutar gibi parti tutan insanlar, destekledikleri partiyi kayıtsız-şartsız savunur gibi görünseler de en ciddi çatışmaları parti içinde yaşar, en büyük demokratik mücadeleyi parti içinde verirler. en acımasız eleştiriler de parti yönetimine yapılır.
bu şu demektir: benim bir ideolojik, dini, milli tercihim var. bu tercihi sahiplenen partiyi destekleyeceğim, ancak partinin bu çizgide olması için de parti içi yönetime katkıda bulunacağım, parti içi demokrasiyi işler hale getireceğim.
peki pratikte bunlar gerçek oluyor mu? el cevap, kısmen.
bir partinin destekçisi, partisinin yönetiminden memnunsa sorun olmuyor, her seçimde o partiye oy veriyor. eğer değilse, eleştiriyor. eleştirileri dikkate alınmazsa problem başlıyor.
türkiye'de siyasi, dini, ekonomik ve milli tercihleri birbirinin aynısı olan siyasi parti her dönemde bulunmuyor. dolayısıyla seçmenin büyük kısmı partilerini değiştirmiyor ancak yönetimler üzerinden memnuniyetsizliğini dile getiriyor. bu da siyasi partiler yasasına çarpıyor.
hemen her tercihin, olağanüstü durumlarda kayabileceği bir başka parti her zaman oluyor. ancak, gerek seçimi kazanma şansı, gerekse hazineden yapılan yardımların harcanış şekilleri bu küçük partilerin tercih edilebilirliğini azaltıyor.
netice olarak, ben kendimden biliyorum ki gayet de güzel takım tutar gibi siyasi parti tutuyorum. partimin yönetimini ideolojilerim doğrultusunda eleştiriyorum. sesimin yetişmediği yerde de sandığa gitmiyorum. bu da bence gayet doğal bir davranış şekli.
2007 seçimleri öncesinde farklı 4 partinin mitinginde bulunmuş biri olarak her parti 'taraftarlarının' yaptığı eylem diyebilirim. kültürlü-kültürsüz, eğitimli-eğitimsiz farketmiyor efendim. bazı manyaklar aynı takım tutar gibi parti tutuyor. bu fanatikler partinin yanlışını görmez, eleştirmez. lider ne derse koyun gibi kafa salar. örneğin chp'ye oy veren bir kişinin peşinen deniz baykal'ın solcu değil faşist bir lider olduğunu kabul etmesi, ak parti'ye oy veren kişinin de rte'nin partisini bir ağa kıvamında yönettiğini parti içi demokrasi kavramından çok uzak olduğunu kabul etmeli. ne bilim özelleştirmeleri eleştirebilmeli, tamam sen yine akp'li ol, oyunu ver bir şey demiyoruz da körü körüne bağlanma işi çok saçma be.
takım tutar gibi, parti tutmak,
takım tutar gibi, örgüt tutmak,
takımı tutuyorsun sanıp, siki tutmak,
takımı eline vermek,
takımı agzına vermek,
takımların şişede durdugu gibi durmaması gerçegi.
bu memleketin insanının en büyük özelliği. ya millet yaptıkları yanlışı kabul etmeye korkuyorlar ya da hakikaten gözlerinin önünde kocaman bir bağ var.
benim babam da yapardı bunu, muhtemelen onun babası da yapıyordu. torunlarının yaptığını ise zaten açıkça görebiliyoruz. başa getirilen partiye mutlak doğru gibi bakmak ve yaptığı her türlü saçmalığı büyük bir şuursuzlukla sineye çekmek büyük başarı aslında. yapılan her zammı, iç ve dış politikada atılan her yanlış adımı başkalarına ihale etmek büyük bir başarı.
ee tabi düşünce sistemi böyle olunca tbmm'de stadyuma dönüyor. grup konuşmalarında kapalı üst tribündeymiş gibi tezahürat yapanları gördük netekim.
ama son kertede açık olan bir şey var. her millet hakikaten hakkettiği gibi yönetiliyor. ha bir de kuruyla beraber yaş da yanıyor.
takım tutar gibi parti tutmak: babadan oğula geçen ideoloji veya partizanca parti desteklemektir.
sözlüğümüzde şuan gerçekleşen durumdur. hatta bir grup akp kapatılmadı diye şampiyonluk kutlamalarına çıkacaklardır, boğaz köprüsüne bir adet ampul içerikli bayrak ve cadde de konvoy yapacakları da tahmin edilmektedir.
parti aman takım başkanınız birazdan çıkıp tarih soracak ha unutmadan söyleyim miladi değil hicri takvimle cevap vermeniz gerekmektedir.