sporda zannedilir ki birbiri ile mükemmel anlaşan bir kaç adamın bir araya gelmesinden oluşan hede, postmodern şey. işin aslı ise öyle değildir. takım ruhu, idmanlar birbirinizi olabildiğince zorlamaktan geçer. takım ruhu yüksek olan bir klübün idamnları, ki branşı ister basketbol ister futbol olsun farketmez, normal maçlardan çok çok daha sert geçer. daha iyi olabilmek için karşındakini her zaman daha fazla zorlaman gerekir.
ömrü hayatımda üç defa kupa kaldırma başarısında bulundum. ki bu üç kupada gayet yerel ve önemsiz kupalardı. fakat o kupaya giden her bir idmanda, takım arkadaşıma sanki kendisi ailemi katletmiş gibi savunma yaptım. toplasan o üç sezon maçların yarısında ilk beş çıkamadım. ama biliyodum ki benim yerime ilk beş çıkacak lavuk, kendisini idmanda yeterince zorlamaz ise maçlar için yeterince iyi olamayacaktı. ve biz her şampiyon olduğumuzda biz, hep beraber, takım olarak şampiyon olduk. hiç bir zaman takım olarak içmeye gitmedik, takım olarak bir aktivitede bulunmadık. tek yaptığımız her idmanda birbirimiz olabildiğince zorlamaktı. zira bizim tek bir amacımız vardı. kendimizi birilerine sevdirmek değil, maçları kazandırmak istiyorduk. takımda, spor salonu dışındaki hayatımda sevmediğim bir lavuk, maçta kritik bir üçlük attığında, o benim sevmediğim lavuk değil, aynı hedefe doğru beraber, omuz omuza ilerlediğim ter döktüğüm bir kardeşim bi yoldaşımdı. çünkü bize böyle öğretildi, biz formanın arkasında yazan numarayı veya ismi değil formanın önünde, tam kalbinin izdüşümünde yer alan takımımızın amblemini görüyorduk. takım ruhuda işte budur. isim veya numara değil, o ismin veya numaranın kimi temsil ettiğinin manasını kavrayabilmektir.zira şampiyon olarak asla birey değil her daim takımın ismi anons edilir.
bir kurum ne kadar önemli isimlerden meydana getirilirse getirilsin, ne kadar büyük bir paraya kurulursa kurulsun, olmaması halinde ekibin birlikteliğini, tek vücut halinde hareket edip amaca yürümesini engelleyecek olgu.
Steve Jobs'un apple'ı anlattığı kitabında defalarca bahsettiği konu. Dediğine göre apple'ın başarısı yöneticilerden değil; tüm çalışanların uyum içinde bir takım ruhu oluşturmasından kaynaklanıyor.
çoğu insanların zerre anlayamadığı bir bağdır takım ruhu.
ortada bir amaç vardır. o amaç ise kesin ve gayet belirgindir; kazanmak. kazanmak için her şeyi yapmanız gerekir. eğer ki kazanmak için elinizden gelenin bir gömlek alıtını yapıyorsanız siz de keza olmanız gereken adamın kat be kat altında bir adamsınızdır.
bir takımda ter dökmemiş kimseler asla anlayamaz takım ruhunu. sizin sözüm ona supervisor'ınızın saçma konuşmalarına benzemez takım olmak. sizden iyi olanın öne çıkmasını, sizin yerinizi almasını sağlamanız gerekir. adam olmanızı gerektirir. idmanda sizin suratınıza dirsek atan adama, hakeme çaktırmadan nasıl dirsek atacağını öğretmektir takım ruhu. maç başına sadece bir defa atacağı bir direği, her idmanda on defa suratına, göğsüne alabilmektir takım ruhu.
farkındalıktır takım ruhu. takım içerisinde birey olarak kim öne çıkarsa çıksın, skorboard'da yazan ismin kişinin adı değil takımın adının yer alacağını bilmektir. kaybettiğinde ise, sen elinden geleni yapmış olsan da, takım ile beraber senin de kaybettiğini bilmektir. aynı karıya asıldığın adam idmanda iyi bir hareket yapıp seni alt ettiğinde elini uzatmaktır.
kısacası adam olmaktır takım ruhu. birden fazla bireyin bir araya gelip tek bir vücut gibi davranmasıdır. kolay kolay anlaşılmaz. takım ruhu soyunma odasında başlar ve gene o soyunma odasına kadar sürer. üzerinde ki numaralar ve isimler değişse de forma aynı kaldığı sürece devam eder. kolay değildir idrak etmesi.