Hala var mıdır bilmem ama eskiden her bir yaprağının arkasında bugün doğanlar için bir kız bir erkek ismi yazardı. Çocukken bir takvim gördüğümde ilk işim doğum günümü açıp oradaki ismi kendi ismim gibi düşünmek olurdu. O zaman da boş işlerle uğraşırmışım, hiç değişmemişim *
bir doğum kontrol yoludur. masrafsız, his kaybı yok, hem de %100 kesin olmadığı için heycanlı olur.
anlatayım;
kadının menstrual döngüsü ortalama 28 gün sürer. bu süre kadın adet kanamsı görmeye başlayınca başlar. 5 gün falan sürer. beşinci daha sonra yumurtalıklardan bi yumurta ayın şanslı yumurtası seçilip fallop tüplerine atılır. bu olay 18. günde falan olur. bu arada kadının hamile kalma şansı yoktur. yumurtalıkların içine girip yumurtayın dölleyecek sperm yoksa tabi sizde! evet bu dönemde çiftler herhangi bir korunma yöntemine başvurmadan rahatça ilişkiye girebilir. fakat bu dönemim bir kaç gün değişebildiğini ve spermin kadın vücudunda bi kaç gün yaşayabildiğini unutmamalıyız. yani toplamda bize on günlük bir süre kalıyor, rahatca at koşturabileceğimiz.
bu döneim bitmesi, yani gelişen yumurtanın fallop tüpüne atılması ile de en tehlikeli dönem başlar. yumurta beyaz atlı prensini beklemektedir. üç beş gün burada bekleyip vazgeçer ve uterusun iç tabkası ile birlikte atılır. yeni bir döngü başlar.
mühim bir not: aslında bu döngünün sonunda, fallopi tüpündeki yumurtanın uterusa geçip kanama ile atılmaya başlamasındance bi kaç günlük güvenli bir zaman dilimi daha var. ama sakın tutturmaya çalışmayın, sıçarsınız.
bir tane daha: bu bilgilere dayanılarak girilen ilişkilerden doğacak çocukları üstüme almam, piç kalır şerefsizim.
full time asparagas haber yapabilme ozelligine sahip,spor sayfasinda hergun fenerbahce ye bir dunya stari getiren gazete adi altinda ki gereksiz kagit parcasi.
" Vakit geçmek bilmezdi oysa
Hangi ara koptu yaprak yaprak takvimler?
Akarken biriktir derler ya
Kasam boş, kalbim kırık, elde yine hüzünler..."
bugünlerde dinlemekten sıkılmadığım; ilk duyduğumdan beri vurulduğum şarkıdır. ama şu sıralar en çok bu kısmı beni acıtıyor. özellikle son haftalarda, özelde zaman hiç geçmiyor gibi gelirken, genelde nasıl geçtiğini anlayamamışım. hadi geçti diyelim bu kadar çabuk kabul de; bari kasam boş, kalbim kırık, elde yine hüzünler demeseydim.
bitmiş güne atılan çiziklerde, kopan her yaprakta insana zamanın hızını ve acımasızlığını anımsatan ve sürekli değişime uğrayan zaman, sürekli değişen rakamlardır.
insana geçmişin mazisini sunarken, geleceğin endişesini yaşattırır.
ve bunu anlatan güzel bir şarkı vardır. gülay' ın kadife sesinden dinlenir. dinlenirken demlenir insan...
Takvimlerden haberin yok mu
Geçiyor yıllar
Bana küsmüş yüzüme gülmez
Zalim aynalar
Kimimiz yorgun,kimimiz vurgun,
Kimi isyankar
Acı gerçek bu ömrümüz bir su
Geçiyor yillar
Vakit geç olmuş dönülmez yolmuş
Yürek bin pişman
Bundan böyle bana meyler dost
Geceler düşman
Hani nerde beklenenler
Medet umdum senelerce
Anılar hep dolu dizgin
Bana hayır yok gecelerden
yılı aylara, haftalara ve gunlere bolmus olan zaman gostergecidır. elektronık olabılecegı gıbı kagıt - kartona basılarak da hazırlanabılır. meshur takvımler, dıyanetın cıkardığı gun gun basılı olan duvar takvımı, pirelli tekvimi *, son olarak da uzerınde manzara, bebek, bortu bocegın oldugu takvımlerdır.
daha once yuzlerce sarki da oldugu gibi bu sarkidan sonra da anladim ki bu kadin* kesinlikle bu evrenden degil. baska bir boyutta yasiyor. boyle tv dizilerinde birkac sahne izliyor, sonra tak diye oylesine anlamli sozler iceren, nejla kizimizin adeta hikayesini yazan sarki yapiyor. sarkinin sozleri olay, girisi baska olay, tenor'un yorumu baska bir olay.
kac kez ustuste dinledigimi unuttum valla.