Cok hassas konulara deginmesine ragmen, hicbir kesimden tepki almamayi basarmis bir filmdir. Lakin final sahnesinde nazim hikmet verzanski'nin siirini koyarak ne alaka dedirtmistir.
--spoiler--
büyük ihtimal bazı sahneleri izleyiciye tamamlasın diye bırakılan film. öncelikle zaten şeyh kızını muharrem sıklıkla gördü ki kız rüyalarına girdi. tabi sen kimsin demesine gelince bu soru muharrem'in kafayı tozutma dönemlerinde oldu. kızı zaten tanıyordu. şeyhin evinde ya da dergahta görmesi gerekir.
güven kıraç kesinlikle role hakim. samimiyetsiz din adamı tiplemesine yeni bir çığır açacak sandım. ama sadece rolün hakkını verdi. rauf efendi dürüst biriymiş.
bu çuval satma olayını da hiç anlamadım. iş yeri bir ilginç. işveren vs.
izlenmesi gereken bir film. ama çok şeyler beklemeden.
ben beğenmedim. senaryo havada kaldı.
--spoiler--
gün itibariyle star'da 22:00'de yayınlanacak film.
--spoiler-- Takva'nın konusu şöyle: Kendi halinde mütevazı biri olan Muharrem, dinî inançları çok kuvvetli bir insandır. Gece gündüz ibadet ederek nefsî arzulardan uzak, manevî bir hayat sürmektedir. Bu özellikleri, çevresinde güvenilir bir insan olarak tanınmasına sebep olur. Bu durum varlıklı bir tarikat şeyhinin dikkatini çeker. Sayısız mülkünün kiralarını toplamak üzere Muharrem'i yanına alır. Aniden bambaşka bir dünyanın içine giren Muharrem için sahip olduğu değerler yavaş yavaş sarsılmaya başlar. Bir yandan modern dünyaya ayak uydurmaya çalışırken bir yandan da bu çarkın dişlileri arasında ezilmeye başlamıştır.
--spoiler--
başlangıçta kuran-ı kerim'den alıntı yapmış filmdir.
--spoiler--
.. de ki değişmeyen gerçek geldi, sahte ve tutarsız olan yıkılıp gitti. zaten sahte ve tutarsız olan er ya da geç yıkılıp gitmek zorundadır..
--spoiler--
film hakkında yapılan eleştirilerden anlayamadığım bir şey var. bazı arkadaşlar tümdengelim yapayım derken bütünü göremiyorlar. şeyhin kılık kıyafetinden tutunda '' zikir aslında öyle olmaz böyle olmalıydı'' ya da ''güven kıraç'ın o role gitmediği'' yönünde eleştiriler yapılırken filmin verdiği mesaj algılanamıyor. kimi kör bir şekilde dini kötülediğini söylüyor kimi de hoş gösterdiği için eleştiriyor. film o kadar tarafsız ki bu iki zıt görüşe de dokunmuyor bile. yani dindar bir muharrem efendi şablonu yerine budist muharrem efendiyi koysak takva yine de anlamından bir şey kaybetmeyecek.takva deninde akla ilk olarak dini ilkelerin gelmesi en büyük handikap zaten.siz oraya ''y'lerini korumak pahasına olsa da x'lere değer vermeyen bir adam'' koyduğunuz zaman, muharrem efendinin yaşadığı bunalımları o adam da yaşayacaktır.bu bir nevi karakterini koruma, olmak istediği her neyse o yolda ilerler iken yaşadığı sıkıntıları anlatma biçimidir ana teması. işte takva bize bunu anlatıyor.
--spoiler--
bir sahnesinde, muharrem efendi bir gün fakir bir ailenin kirasını bir kaç ay daha almayalım şeklinde bir teklif de bulununca şeyhi de
- muharrem efendi, ordan almayacağımız kira dergahtan yollamamız gereken bir öğrenci demektir.o öğrencinin seçimini sana bırakıyorum
demişti. işte bu söz bile senaryonun etliye sütlüye karışmadan izleyicinin gözünü doyurmasına yetiyor. yani şeyh
- olmaz öyle şey boşaltsınlar evi çabuk
demiyor. sadece yükü muharrem efendi'nin sıradışı sıradanlığına yüklüyor.
--spoiler--
edit: zikir sahnelerinde gözüken gülüşme yüzünden rahatsızlık duyan bir arkadaşımdan aldığım eleştiri için diyebilirim ki ;
gülüşme sahnelerinin teknik hata olduğunu düşünüyorum .. yani battal gazi filminde kol saatinin gözükmesi gibi .. yönetmen ile bi kan bağım yok lakin bunu kasıtlı yaptığını sanmıyorum .. kalabalık bir ortamı çekerken gözden kaçmış sahne bence .. yoksa elbette benim de zikir konusunda bazı hassasiyetlerim var.yönetmenin de hassasiyetleri olduğu için zikir ya da din ile alaylı bir sahne yok..
vebal konusuna gelince, ortada üçlü bir frekans varklılığı var .. güven kıraç bir kutup muharrem efendi onun zıttı şeyh ise ortalarında bi yerde.. yani mantık mı duygusallık mı temalı o sahnede şeyh mantık kullanıyor .. muharrem efendi ise duygusallıktan yana .. filmin ana teması zaten muharrem efendi'nin aldığı sorumlulukları allah yolunda değerli bir ibadet görmesinden mütevellit bu görev bilinci altında ezilmesi. bir yandan gönderilecek öğrencinin hali bir yandan fakir ailenin hali .. ana tema bu olduğuna göre bu kısım da filmin özüdür bence ..
15-20 gün kadar önce, şehirlerarası bir yolculukta x otobüs firması sayesinde izlediğim film.gerçeğe çok yakın bir şekilde temaşa edilmiş, ilk zikir sahnesinin izleyici üzerinde bıraktığı manevi atmosferi bıçak gibi kesen sevişme sahnesi çıkınca gayri ihtiyari sesli bir şekilde oha dediğimi hatırlıyorum sonra gözümü molada açmışım * .film hakkında söylenecek çok şey var aslında.benim gözüme çarpan en büyük özelliği hatta güzelliği diyeyim:tarafsızlığı! ona buna giydirmeden sakince mesajını veriyor film. erkan can'da muharrem efendi'nin hakkını veriyor.filmin sonu bi çok kişi tarafından yadırganmış.muharrem efendi'nin sonunun karı kızla dolar euro havuzu içinde olacağını düşünenler olduysa da filmin başlarında cami avlusundan koşarak geçen devran, - hani şu güven kıraç'ın meczup dediği- muharrem efendi'nin sonu hakkında ipucu veriyor.
kral çıplak diye bağırasımı getiren film. genel ifadelerle: senaryo oturmamış, oyuncular şeyh ve erkan can hariç vasatın altında -bilhassa güven kıraç-,diyaloglarda çok düzgün ve bilimsel bir dil kullanılarak doğallıktan uzaklaşılmış, bir nebze ışık ve çekimleri başarılı.
zikir sahnelerinde guven kirac'in tek kelimeyle costugu ve bircoklarini gulmekten kirip gecirdigi, erkan can'in ruyalariyla farkli bir boyuta giren, islenen konunun gayet gercekci ve etkileyici oldugu, yine de 'bu kadar odulu de hak etmis ki?! belki de ben tam olarak anlayamadim ya?!' dedirten filmdir.
(hazreti muhammed'in önemini veda hutbesinde şu cümle ile vurguladığı) imanın derecesini ifade eden dini tanım: "arabın aceme, acemin araba hiç bir üstünlüğü yoktur. üstünlük ancak takva iledir."
--spoiler--
genel kanının aksine muharrem efendinin geçmişte bir evliliği olduğunu düşünmekteyim. kötü bir evlilik geçirmiş gibi bir tepki verdi rauf efendiye. kızgınca:"biz o defteri çoktan kapattık!" ayrıca sırp çocukla konuşurken "sadece iyi biri olmak istedim" sözlerini hayatında kötü şeyler yaşamış gibi söylüyordu. belki de ben yanılıyorum; ama filmin güzelliği de burda zaten. seyirciye bırakılan kısımlar...
--spoiler--
bazı aklı evvel dindar kişilerin tasarladığı zar oyunu. bu oyun monopolye benzer. zarlar atılır ve oyunculara ait taşlar ilerler. cezaların eldeki sahte paraları sadaka vererek ve ya bilinen bir dua'nın okunması ile geçiştirilen bir nevi skolastik monopoly. oynu kazanan cennetin kapılarını açar temsilen de olsa. kazanmayan da herhalde cehennemi boylar*