türk sineması adına yapılmış ve yapılabilecek en güzel filmlerden birisidir. oyunculuklar, kurgu, çekim tekniği normalin fazlasıyla üzerindedir.
iç dünya ile dış dünya arasındaki çizginin çok ince olduğu ve o çizgi üzerinde yürümenin ise fazlasıyla sabır ve iman gerektirdiği çok ince ayrıntılar ile verilmeye çalışılmış ve başarılmıştır.
göz zinası ile başlayan günahlar silsilesinin son halkası ise haram paradır. ve yalancılık. işte bu ince yolda iki tarafa da düşmeden gezebilme mücadelesi veren muharrem in yalnızlığı. yalnızlığını gidermek için tanrı'yı düşünmesi. ve, yine yalnızlığı.
Bir değişim, dönüşüm filmidir. Çok güvendiğiniz dağlara sağlam karlar yagdığında içinizdeki kabul edememe, delirmişlik hissini muazzam anlatan filmdir.
Muharrem Efendi'nin camide içi para dolu çantayı önüne koyup namaz kılması insanoğlunun özetidir. Birileri ikna eder, birileri kani olur. Ve hiçbir el, kurum, gönül paranın pisliğini arındırabilmiş değildir.
bilet bedelini ödeyen herkesin ahkam kesme hakkını saklı tutalım, yalan yanlış değerlendirmelerin her zaman olabileceğini kabul edelim, filmi amacından saptırıp sağa sola çekecek kişilere dahi saygı duyalım: gerçek değişmeyecektir. türk sinemasının en önemli filmlerinden biriyle karşı karşıyayız bu başlık altında. beğenilip beğenilmeme kriterinin ötesine geçmiş bir filmden bahsediyoruz.
türk sineması maalesef takva gibi hassas konulara eğilen filmlerle dolu değil; karşılaştırma yapılabilecek çok az filmde ya bir sansasyon amacı göze çarpıyor ya da bir propaganda kaygısı. anlatım üslubunu bu kadar incelikli belirleyen filmlerle büyümedik hiçbirimiz. ciddi bir araştırma ve ön hazırlık evresinden geçerek oluşan senaryolara alışık değiliz; hep masa başında kurulan düşlerle, fantezilerle oluşmuş filmlerle karşılaştık ve bunları neredeyse tek tür olarak benimsendik. oyunculuk çok az türk filminde bu kadar üst seviyeye çıktı ve teknik açıdan rahatsız olmadan sinema salonundan çıktığımız filmler hala istisna...bu kriterlerle düşününenleri, takva için iddialı tanımlar yapmaktan,büyük cümleler kurmaktan alıkoyacak çok fazla sebep yok. (keşke, olsa ve bu filmin de eksikliklerini öne çıkaran yazılar yazabilsek buraya, dalga geçebilsek, eğlenebilsek!)
şimdi son olarak bu filmi şiddetle tavsiye etmeden önce şunları da ekleyelim: zor, karanlık, karamsar bir hikaye anlatıyor takva. kesin çizgilerle ayrılmış, giriş-gelişme-sonuç bölümleri yok. boşluklar var çok fazla ve soru işaretleri...öyle koltuklara yayılıp rahat rahat izlenmiyor bu film ey izleyici; gülmekten kırılmak yok, ağlayıp zırlamak yok, gözünün içine bir mesaj sokulmuyor, kulağına hayatın anlamı fısıldanmıyor...ve sonunda "ee ne oldu şimdi" diyeceksen sakın gitme bu filme de!..bırak batacaksa batsın bu film, sen paranı harcama, aklını zorlama, bak bir de borat var hemen yan salonda!..
bir halveti tekkesini anlatan film tarikatlar konusunda gerçekçi portreler çiziyor. hakikaten tekkelerin vakıf mülkleri ve kira gelirleri vardır, buralar pek islami olmayan işletmeler de olabiliyor, zaten bazı şeyhler sahtedir dolayısıyla suistimal de mümkündür. ama film aslında tasavvufi açıdan bir seyr-ü sülükü konu alıyor. aslen tasavvuf kaynaklarında nefs-i mülhimme olarak geçen bir makam vardır. bu makamdaki kişiler gönül alemleri çok güçlü, dini bütün insanlardır. ancak amellerine güvenir ve biraz da kibir yaparlar. şeyh efendiler bu mertebedeki müridlerini imtihan eder. geçemeyen müridin tasavvuftaki amelleri boşa gider. filmin ana karakteri de böyle bir imtihandan geçiriliyor. filmin sonu biraz erken. zira karakter meczub olduktan sonra erecektir, çünkü imtihanı geçtiği anlaşılıyor. filmin devamında tasavvufi usuller gereği muharremin şeyh kemal'in varisi, halifesi olması icap ederdi. sonuç olarak film tarikatları kötüler gibi gözükse de aslında tasavvufun zaten doğasında olan bir hususu işlemektedir.