bugün

giriş ve gelişme bölümleri süper olan ama sonuç olmayan fransız filmlerini türklerinde yapabileceğini gösteren bir film.
finali o kınalı elin kahramanımızın yüzünü silmesi olan film. bir çok şeyi anlatmaktadır.
-- spoiler--

"De ki: Değişmeyen gerçek geldi, sahte ve tutarsız olan yıkılıp gitti. Zaten sahte ve tutarsız olan er ya da geç yıkılıp gitmek zorundadır."

Film Kur'an-daki bu ayet ile başlıyor...

Muharrem kendi haline yaşayan bir Dindar'dır. Kendi dünyasında mutlu ve mesuttur. Günleri hemen aynı ritimde atmaktadır. Dininin gereklerini yerine getirmektedir, o kadar. Geçimini sağlayacak kadar para kazanmaktadır ve fazlasında gözü yoktur...

işte bu sırada içinde bulunduğu tarikatin şeyhi ona tarikatin mallarının kirasını toplama görevi verir. Çünkü Muharrem'in dünya malında gözünün olmaması, onıu güvenilir kılmaktadır.

Ancak bu Muharrem için iyi olacak mıdır?
Kendi dünyasında; teknolojiye, şehvete, yalana, riyakarlığa kapalı bir hayat süren Muharrem'in hayatında cep telefonu, diz üstü bilgisayarı, özel otomobili, her gün gördüğü güzel ve çekici kadınlar ve dahi yalanlar dolanlar vardır...

Dış Dünyaya açılan Muharrem "Yalan"larla tanışmış ve yalan söylemeye başlamıştır. Bunun iç hesaplaşmasını yaşamaktan kurtulamamakta ve vicdani suçluluğunu duymaktadır. Hesabını verememektedir. Bu bir yana artık haram'da yemiştir ve ardı arkası kesilecek gibi görünmemektedir. Bunun hesabını vermek bir yana kendisine itiraf etmek bile onu incitecektir.

Her günah işleyişinde daha da agresifleşmekte, kendisini kaybetmekte, elinde titremeler belirmektedir.

Kısaca Muharrem, bulaşmaktan korktuğu tüm günahlara yavaş yavaş bulaşmakta ve bu korkusu yüzünden kendisi ile büyük bir çelişkiye düşmektedir.

Rüyasında "Cinselliği" yaşadığı kızı gerçek hayatta görmesi ise onu büsbütün bitirir...

Film;
Bir dini ya da inancı kötülememektedir.
Beyinlere kazınan "Tanrı Korkusu" ve "Günah işleme" kavramlarının ve bunlar temelinde "Hesap Verme/Verememe" iç duygusunun "Bastırılmışlık" karşısında ne gibi travmalara neden olabileceğini açıkça göstermektedir.

"Değişim"den haklı olarak belki de, korkmanın manidarlığını anlatır.
Çünkü değişim gerçekten zordur...

"inanç" açısından değişimin sancısını çekmemiş olan kimselerin, filmde anlatılmak isteneni, anlatıldığı haliyle anlayabileceklerini sanmıyorum açıkçası.

Lakin bu sancıyı hakkıyla çeken insanların, filmin her karesinden önemli anlamlar çıkaracağını adım gibi biliyorum...

Film başladığından öte Nazım Hikmet Ran'ın şu dizeleri ile biter:

"Çok alametler belirdi, vakit tamamdır.
Haram, helal oldu,
Helal haramdır.
Kendi kendimizle yarışmaktayız gülüm,
Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı,
Ya da dünyamıza inecek ölüm..."

Bence bu filmi izlememek eksikliktir.

Oyunculuğa tek bir kelime dahi edemiyorum zaten; Muhteşem...

Saygılarımla...

--spoiler--

alıntıdır...
sıradan bir film. hatta son yıllarda izlediğim en kötü filmlerden biri. zaman öldürmek isteyenler için tavsiye edilebilir ancak.
belgesel çekmedikleri, kurmaca film çektikleri için gerçek dünyayla tutarlı şeyler çekmek zorunda olunmayan film. sonuçta senarist ve yönetmenin hür fikir dünyasıdır.
Erkan Can'ın ne kadar kaliteli bir oyuncu olduğunu bizlere göstermiş film.
(bkz: taqwacore)
son yılların en iyi türk filmi olarak nitelendirebileceğim filmlerden. erkan can ve güven kıraç'ın oyunculuğu gerçekten çok iyi. özellikle erkan can, en zor sahnelerin üzerinden başarı ile sıyrılmış. tabii, film de sonuç olmadığı görüşü son derece doğru. bence daha iyi bir son yapabilirlerdi.
din sınavımızda çıkan sorudur kendisi.
(bkz: Takva nedir)
takva; tövbe de samimiyettir, tövbe edilen şeyden nefret etmektir.
allah korkusu olan kimselerin sergilediği tutumdur. kendini dindar olarak tanıtıp başka gayeler güdenlerin değil...
kuran-ı kerim'de çokça geçen sözcüktür. allah'a yakınlık ve samimi bir imandır. "ey rabbim ! eşlerimizden ve çocuklarımızdan bize göz aydınlığı bağışla. bizi takvaya sarılanlara önder kıl." ayeti, sadece bir örneğidir.
filmin oscara gidememesini anlamak zor değil. nitekim islam kültüründen bir çok ayrıntı barındıran filmin ecnebiler tarafından anlaşılıp yüreklere basılmasını beklemek saflık olur.
ayrıca, malesef finali havada kalmış. fakat çok beğendim ulan filmi.
kuran-ı kerim'de 250 küsür yerde takvadan bahsedilmektedir.
bilgilerin yaşanır hale gelmesi en güzel takvadır.
Erkan can'ın başrolünü üstlendiği, ermişlik ile delilik arasındaki ince çizgiyi anlatan filmdir.
--spoiler--
- Korkuyorum kardeş, ya beceremezsem ben bu işi?
+ Korkma. Bak, vakti zamanında bir arslanın şöhreti etrafa yayılmış. Herkes akın akın o arslanı görmek için bir sene süren zorlu bir yolu göze alır, ne zaman ki arslanı görürler, o zaman bir adım daha atamazlarmış.
O kimselere erenler demişler ki; Nihayet bu arslanın aşkıyla bu kadar yol teptiniz, hâlbuki bu arslanın bir hassasiyeti vardır ki, her kim onun huzurunda cesur olur, elini aşkla ona sürerse o kimseye zarar vermez. Bir senedir şimdi bu yolu teptiniz, arslana yaklaştınız. Eee bu tereddüt niye? Adımınızı ileri atın;
Kimse adımını ileri atamadı. Ve dediler ki: O bir yıldır attığımız adımların cümlesi kolaydır. Adım, arslanın gözünün önünde atılan adımdır. O adım nadirdir. Herkese nasip olmaz.
--spoiler--
hakkında güzel tespitler içinde barındıran bir yazı:
http://www.istanbulfilmho...page=ayinkonusu&id=44
filmde senarist önder çakarın rolü çok büyüktür.ve film aceleye gelmemiş, aksine erkan can 5 yıl rolüne hazırlandığını belirtmiştir. maddi sıkıntılar sebebiyle film beklenenden daha geç çekilmiştir.
bunların yanında filmin durabildiği nokta çok çok önemlidir. tarikatların içine girilip yapılmış bir hazırlık, ortaya çıkan bir film ve bir tane tarikatın dahi olumsuz bir yorumla karşılamaması. ama sözlüğümüzdeki bazi din alimleri atıp tutmasını iyi biliyorlar. film bu derece tarafsız olmayı başarabilmiştir. herşeyden önce bu yüzden şaheser. böyle bir konuyu bu şekilde anlatmak mükemmeliktir. senaryo ve oyunculuk itibariyle de bu şaheser desteklenmiştir.
ayrıca ortada doğru düzgün bir tarikat yoktur çünkü hiç bir tarikatı direk kopyalamamışlardır. açıklamalarında bu da vardır. bir çok tarikat incelenmiş, ortak belli noktalar bulunmuştur.
ayrıca yeni sinemacıların kadın figürünü bu ve önceki filmlerde kullanma sebebi bir eleştiridir. birebir konuştuğum senarist önder çakar bunu açıkça dile getirmiştir. erkeğin gözünde kadının günümüzdeki konumuna sertçe bir eleştridir. bunu anlayamayanlarsa güzel atarlar,tutarlar..
erkan can oyunculuğuyla çığır açmıştır. onun dışında film genel olarak beklentilerin üstüne çıkamamış. güven kıraç'ın zikir sahnesinde 'oturmaya mı geldiniz' tavrı ise hiç olmamış.
bir gun guven kirac tarikat kurarsa ilk muridlerinden biri olmaya karar vermemi saglamis filmdir. hoplayi hoplayi zikir cekeriz, siz de gelin bence.
aslında tarikatları eleştirenler izlemeli... bir insan bile kendine hükmedemiyorsa tarikatlar onca insanı nasıl çekip çevirsin sorusuna yanıt bulunabilir. "bu adam bi de tarikatta lan" denir ya o tür sorular için belki de. takva sonu olmayan bir cetvel gibi. en yüksek noktanın da yükseği var.
--spoiler--

şeyhin söylediği

"yalnızca o evladımızı değil, şu dünyada bu fakire güleryüz gösteren herkesi severiz"

sözüyle insan halet-i ruhiyesini özetlemiş film.

--spoiler--
türk sinemasında tarikat yapılaşmasını eleştirel bir yapıdan incelemiş bazı gercekleri anlatmaya çalişmış bir filmdir.serdar akar yeni sinemacılar ekibi ile çekmiştir.gemide ve lalelide bir azize barda filmlerinde oldugu gibi alişilmişin dışında konualrı anlatarak beni şaşrtmayan serdar akar,erkan can rolunu canlandıran muarrem karakterinin yoldan cıkısından sonraki sahneleri bira kısa tutmuş olsada erkan can, güven kıraçın mükemmel performansları ile güzel bir yeni sinemacılar filmi olmuştur.
tam yükselirken pat diye biten bir film. 'dur bakalım şimdi ne olacak?' diye düşünürken cast geçince gerçekten şok oldum diyebilirim. sanki canları sıkılmış da burada bitsin demişler film için...

inanılmaz yüksek bir potansiyel, enteresan bir konu, harika oyunculuklar ve de rezalet ötesi bir son takva'yı özetliyor.
1984 ile epeyce benzer yanları bulunmakta bana göre bu filmin.