liam neesonun güzel filmlerinden biri şuan star da.
kimliksiz filminden sonra en beğendiğim filmi...
esas oğlanın kızı kaçırılır ve buda halk dilindeki adıyla pezevenklerle girdiği mücadele anlatılıyor..
macera yönünden insanı tatmin eden bir film. standartları herhangi bir aksiyon filminden yüksek. ikinci filmini henüz izlemedim ama ilk fırsatta izleyeceğim.
izlediğim en iyi aksyon filmlerinden biri. 90 dakikayı soluksuz izliyorsunuz. çekimler, oyunculuk ve senaryo oldukça başarılı. eleştrildiği konuları zaten vaad etmeyen bir film, film size aksyon vaad ediyor ve tamamiyle bunu gerçekleştiriyor.
Büyük keyifle izledikten sonra 2.filminin fragmanına bakarken istanbul'da çekilmiş olmasının verdiği garip bir mutlulukla ekim ayında vizyona girmesini bekliyorum.
bir liam neeson klasiği. ilk yarım saat pek bir şey olmuyor ancak sonra olaylar başlıyor. izlenesi bir film. şahsi kanaatim liam neeson'un en güzel 5 filminden biridir.
eğer aksiyon izlemek istiyorsanız hiç düşünmeden atlamanız gereken film. sinemaya getirdiği yeni bir fikir yok ama izlediğiniz zamanı güzelce doldurabiliyor ve sıkmıyor. tipik bir amerikan filmi tadında basit bir senaryosu var ama durağanlık pek yok. 10 üzerinden 7.5 puanı hak ediyor.
--spoiler--
araba sahnesinde birbirlerine karşılıklı ateş ederken arabanın camları kırılıyor ama kurşun esas adama bir türlü denk gelmiyor. gerçek hayatta o adam en az 5 kez ölmüştü, öyle diyeyim. modern cüneyt arkın filmi işte. (buralar spoiler değil sanki ama) zaten ana kahramanın öldüğü filmi izlemenin bir mantığı yok. sinema böyle bir şey. izleyici kendini o adamın yerine koyup da filmi izliyor. o adamı öldürecek kadar cesurca bir hamle yaparsan, işte o zaman sinemaya bir yenilik getirmiş olursun; ancak bu da film izleme amacına ters. insanlar sinemayı gerçek hayattan bir kaçış olarak düşünüp kendini başrol oyuncusuyla özdeşleştirerek filmin içine girebiliyor. ancak bu şekilde öfkesini, hüznünü, stresini yaşayıp atabiliyor. spoiler'ın boku çıktı farkındayım.
--spoiler--
gerçekten harika ve özellikle de çok sürükleyici bir aksiyon filmi. dövüş sahnelerindeki ustalık, klasiklikten çıkan hareketler ve çekimdeki ustalık; o dövüş sahnelerinin bazı saçma yerlerini bence çoktan örtmüş. liam neeson u da ben daha önceden neden izlemedim diye ağlayasımı getiren filmdir. bence bu filmi güzel film yapan kesinlikle liam neeson'un müthiş oyunculuğudur. son sahnedeki şeyh'in tipi de cuk oturmuş.*
--spoiler--
ayrıca filmde adamın dinlenip tutuklanacağını tahmin etmesi ve cep telefonunun mikrofonuna telsiz koyup, telsizin diğer çiftini alıp başka yere gitmesi çok zekiceydi.
--spoiler--
--spoiler--
bir de iyi şanslar diyen adamı yazıyı okutup sesinden tanıması da ayrı bir olaydı tabi.
--spoiler--
--spoiler--
ama en sonunda kızın gerçek babasının taksiye binip evine gitmesi, üvey babasının arabasına binmesi hem üzdü hem de acayip kızdırdı beni. ulan kaşar o senin gerçek baban ve seni kurtarmak için neler yaptı bir tek seni seviyorum mu diyecektin? gitsene adamın yanında şerefsiz!
--spoiler--
i don't know who you are. i don't know what you want. if you are looking for ransom, i can tell you i don't have money. but what i do have are a very particular set of skills; skills i have acquired over a very long career. skills that make me a nightmare for people like you. if you let my daughter go now, that'll be the end of it. i will not look for you, i will not pursue you. but if you don't, i will look for you, i will find you, and i will kill you.
bu kısım, liam neessom reyizin kızını kaçıranlarla telefon görüşmesi yaptığı kısım.
nedense bu konuşmanın ortalarında, liam neesom bu tehditleri savururken, bir anda gülmeye başladım, aklıma fog reyiz geldi, çağrışım yaptı. durdurdum filmi, kendi kendime güldüm falan.
you motherfucka! you can't talk to me like that you twatface...; and if you if you do it again i will bang you up, you twatface.. i'm living in england. come on and talk to me again you bastard. i'm a little gangster as you know. you fucking twatfaces!
Aksiyon filmlerin çok hazetmeyen bünyelerin bile başından ayrılmadan izlediği bir film. ha saçma dövüş sahneleri var mı var o ayrı.
--spoiler--
finalde herif nasıl hiç tutuklanmadan falaln havalimanından amerika ya giriş yapıyor hiç anlamadım arkadaş.
--spoiler--
17 yaşında bakire amerikalı kız da varmış ,meğer amerikalılar hiç de öyle geniş mezhepli değilmiş dedirten film. namus cinayeti denen olayın kralını yapan bi baba var aman Allahım.. adam tek başına örgüt çökertiyo peehh. başta çok ezik bi baba var karşımızda, sonra kızı için yüze yakın kişiyi öldürüyo bu babacık. ödülü de şu
-seni seviyorum baba
-bende seni
sonra üvey olsada gerçek (para) babasının arabasına binip gidiyo kız
baba olacak da taksiye binip gidiyo evine yani yine ezik
ulan insan bi gecelik gerçek babasının evinde kalır insanlık yoksunu keşke şeyh tadına baksaydı senin babalara gelirdin o zaman cıx cıx cıx..
"ne filmdi ama" şu an önüme gelene kafa göz dalasım var sözlük ahalisi, çok hoşuma gitti.
yalnız adamın tek başına 50 kişiyi dövmesi-öldürmesi biraz zoruma gitti.
ama öbür türlü de kızını kurtaramazdı, film icabı yani. *
mantık hatalarına takılınmaması gereken süper film. Özellikle babanın Arnavutların mekanında duman attırdığı sahnede aradığı adamların onlar olduğunu anlayınca ben çekip gider sonradan tedarikli gelir diye bekliyordum. Sizi bana sayıylamı verdiler diye direk olaya girmesi çok karizmatikti. Zaten bu herifi Rob Roy dan beri severim. Bu sahne fransızca konuşulsa daha iyi olurdu ama o kadar da olur artık. Ayrıca burada arka planda, efe rakı, itimat fırını, ay yıldız dövmeler felan olsa da gerçek hayatta da avrupa daki kadın ticareti arnavutların elindedir.
