ilkokul yıllarımızdır. ağlayanlar olurdu alamadığı zaman. acaba ne oldu diye düşünürdüm. teşekkür aldığı için takdir alan arkadaşlarının yanına utancından gidemeyenler olurdu. velhasıl ilginç günlerdi. bir keresinde "bu dönem takdir alamayacağım" dediğimde abim dövmüştü beni. ama takdir suratına atınca morarmıştı.
sözlükteki koca koca adamların artı oy, eksi oy diye ağlamalarına benzer, tamamen sonunu düşünerek kahraman olmaktan vazgeçmiş * öğrencileri teşvik eden günlerdi.
Madden sözlükte aldğımız artı ve eksi oylar gibi değeri yok belki ama maneviyatta büyük yerleri vardır o belgelerin.
eskilerin, şimdilerde, alışkanlıkla "getir karneni bakim, almadın mı daha karneni? aaaa sizde karne yok mu evladım, nasıl okul bu?" tarzında sorular yöneltmesine sebebiyet veren günler. *
hayatımda bir kere teşekkür almıştım. onda da okulda teşekkür belgesi olmadığı için öğretmenim karnemin üzerine yazmış benim tek başarımda piç olup gitmişti.
universitenin ilk yıllarında 'oh be kurtulduk karne belasından.' şeklinde sevinilse de yıllar sonra ** özlenen günlerdir. haftalar öncesinden notlar hesaplanır, bazı kritik derslerin hocanın kanaat kullanmasıyla bir üst not düşebilmesi ihtimali nedeniyle heyecanla karne günü beklenir. cuma gelir, ders olmaz. şimdi kulak tırmalayıcı ve sinir bozucu gelse de vakt-i zamanında bizim de bir üyesi olduğumuz veletler gerzek gerzek 'akdeniz, karadeniz, biz karneleri isteriz!' şeklinde yırtınırlar. takdir/teşekkür alanlar sevinir, karne hediyesini almak üzere evin yolunu tutar. güzel günlerdir. *
sınıf başkanlığı gibi hep hayalini kurup bir türlü yaşayamadığım. Kırık rekorlarını alt üst etmemin verdiği şevkle, sınıf öğretmeninin verdiği vaazda gülmemek için perdeleri ısırdığım günlerdir.