canımın içi öğrencidir. onun böyle yanakları kırmızı, hafif tombul, çarpım tablosunu türkçe dersinin bir konusu sanan, matematiğin muhteşemliğinden(!) dolayı notlarını hesaplayıp takdir bekleyen fakat karne günü o şok edici gerçekle karşılaşan öğrencidir.
-- zayıf olan matematikçi sözlüye 2 tane 100 verse, yok hatta 3 tane verse o ders olur 4, türkçeci de kırık olan notumu sözlü(!) notu ile 5 yapsa ve hatta diğer ufak tefek derslerim de 5 gelse... eee al sana takdir. lan ne kolaymış takdir almak ehehe. hemen gidip anneme söyliyim: anne koş tespit yaptım ve bu çalışkan oğulcuğun sana bu sene takdir hediye getiriyor.
++ Afferin benim oğluma afferiinnnnnn. 14 yaşındasın ama boşuna sana einstein dememişler. şimdi çatlasın patlasın komşular.
.......(karne günü gelir)
-- nasıl kalırım lan ben sınıfta? o matematikçi bana takmasa kesin takdir alıyordum. hoca bana taktı aga naparsın. o türkçecinin de arabasının tekerlerini patlatmazsam bak. görür o tost makinesi kılıklı.
.......(evde)
++ hanimiş benim oğlum, çalışkan oğlum, einstein'in türkiye'ye şubesi olan oğlum. göster bakalım şu takdir belgeni de hemen komşulara gidip çatlatayım çatır çatır.
-- şimdi anne ben öncelikle kendimin takdir alma ihtimalini sevdim! o yüzden bu tip konulara takılmamak gerekiyor. yani spesifik olarak takdir-teşekkür mevzubahsi sistemin bize dikta ettirdiği şeyler.
++len gene sınıfta kaldın di mi? bak bak laflara bak emre kongar kesildi başımıza. yarından itibaren kaportacı hüsn abi'nin yanındasın. ona anlatırsın artık bu beylik laflarını.