hoca sınıfa girmesi ve tahtanın silinmemiş olduğunu görmesiyle beraber ilk gözüne kestirdiği öğrenciyi kaldırmak yerine en arka sıralarda oturan uzun boylu bir öğrenciyi kaldırıp gel evladım tahtayı bir sil demesiyle vuku bulan olaydır.
o hocanın derslerinde kadrolu tahta silici konumuna oturmuş bu uzun boylu öğrenciyi omuzlarına ve ceketinin sağına soluna dökülmüş bol miktardaki tebeşir tozundan teşhis edebilirsiniz. ilk başlarda tahta silerken yaptığı silme hareketi silgiyi sağa sola hareket ettirme şeklinde iken zamanla yukarı aşağı hareketler şekline dönüşmüş olması, onun tahta silme konusunda uzman olduğuna işarettir. tahtanın sol üst köşesindeki ders, konu ve sağ üst köşedeki günün tarihinin silinmemesi gerektiğini en iyi bilen de uzun boylu öğrencilerdir, zira aynı iş için yine kendileri kullanılacaklardır. *
öğrenci öğretmenden de uzunsa, tahtayı silmek ayak işi olmaktan çıkar. bir üstünlük göstergesi haline gelir. yan gözle hocaya bakılır, işi bitirdikten sonra sıraya yürürken burun çekilir, artizlenilir. *
havası olan arkadaşlardır. herkes kös kös otururken, o tahtaya bakar, arkasını sınıfa döner, işine koyulmaya başlar. özellikle tahtann üst tarafını bir şölen edasıyla siler, bütün sınıf ona kıskançlıkla bakar, "ah benim boyum da öyle olsaydı, ben de o tahtayı silebilseydim" der. işi bitince yavaş yavaş sınıfa yüzünü döner, hiç kimseyi kendine muhatap almadan sırasına yürür, sırasına oturduktan sonra coşku ve gururla tahtaya bakar. gözlerinde "bu benim eserim, bu tahtayı ben sildim bakışları" vardır.
sinifin en bedbaht ogrencisidir. tebe$ir almaya gonderilir, tahtayi sildirilir, cografya derslerinde harita astirilir hatta harita asacak yer yoksa butun ders ayakta haritayi tutar.