"constantinopolis şehri türkler tarafından kuşatıldığı zaman tanrı bizans'ın son kayser'i constantinepalaiologos'a bir tahta kılıç vermesi için bir meleği görevlendirdi. meleğin aracısı agagios isimli bir ermişti. agapios derhal saraya koştu;
"imparatorum, tanrı türkleri yenmen için bu kılıçı gönderdi" dedi. constantine kılıçın tahtadan yapılmış olduğunu görünce çok kızdı ve hiddetle;
"bende süleyman'ın babası muzaffer davut'un 40 cubit uzunluğunda eşsiz kılıçı var. bu tahta kılıçla nasıl savaşayım" dedi ve agapiosu huzurundan kovdu.
agapios büyük bir üzüntü ile fatih sultan mehmed'e koştu. kılıçı ona takdim etti. sultan mehmed, memnuniyetle kabul etti. bu tahta kılıç sayesinde sultan mehmet constantinopolis i fetheyledi. ermiş agapios ise islamiyeti kabul ederek müslüman oldu ve sultan'ın hizmetinde çalisti."
Eski Türklerde kamlar ve şamanlar savaşmazlar, kimseyi öldürmezler fakat yanlarında her zaman tahta bir kılıç taşırlarmış.
Tahta kılıç onlar için tanrının kılıcı veya tanrısal kılıçtır ve onlar onunla kötü ruhlara, kötülüğe, şeytana karşı savaşırlar.
Yine bunu yaparken de inançları ve inanç sistemlerinde bulundukları konum gereği kimseyi öldürmeden kendilerini savunurlarmış tahta kılıçlarla.
Yine bazi evliya ve veli menkıbelerinde evliyaların tahta kılıçla anlatıldığı görülmektedir.
Hacı Bektaşi Veli de tahta kılıç ile resmedilir
bir de peygamber değinmiştir tahta kılıca.
`Müslümanlar arasında fitne çıktığı zaman kılıcınızı taşa çalın ve bir tahta kılıç edinin.
`
Hazreti Ali, Muaviye ile savaşi için hazırlık yaparken sahabeden Ebu Müslim hazreti Ali'ye tahta kılıcını göstererek hala bana ihtiyacın var mı demiştir. Hazreti Ali yardımını istememiştir.
Yine hazreti Ali tarafında bu hadisi şerife şahit olan ama yine de kılıcını imam Ali tarafında sallamak isteyen bazı sahabeler tahta kılıçlarla bulunmuştur.