tahliyeler öfke sevinç mutluluk

entry1 galeri0
    1.
  1. tahliyeler; öfke-sevinç-umutsuzluk.

    hadisenin hukuki olduğu kadar politik veçhesinin olduğunu kabul etmek gerekir.
    politik veçhesi, daha ziyade tepkilerle kendini gösteriyor. olağan dışı mahkemeler, türkiyenin yabancısı olmadığı bir "hakikat". cumhuriyet tarihinde sıkıyönetim ve "ohal" statüsünde geçen zaman kim bilir serbest zamanlardan daha uzundur. istiklal mahkemeleri günleri, takriri sükun günleri, 2. muazzam savaş günleri, 27 mayıs darbe öncesi, 27 mayıs darbe sonrası günler, 15 16 haziran günleri, 12 martı takip eden "balyoz" günleri yılları, 12 eylül öncesi maraş kırım günleri sonrası, 12 eylül darbesi ve sonrası yılları; pkk kalkışmasını takip eden uzun "ohal" yılları hep olağan dışı yıllar ve olağan dışı muhakeme yılları.
    istiklal mahkemeleri, sıkı yönetim mahkemeleri, dgm yargı teşkilatı, ve dgmelerin kaldırılmasıyla teşkil edilen özel yetkili mahkemeler; bütünüyle olağan dışı usullerin gölgesinde iş gören olağan dışı hukuk teşkilatları.
    1999 yılına kadar bu mahkemeler yüzlerce belki binlerce idam hükmüne imza atmış mahkemelerdir. 1999 da pkk önderi öcalanın ülkeye teslimi günlerinde dgm ler önce sivilleşmiş, bir takım pazarlıklar neticesinde dönemin koalisyon hükumetinin ön ayak olduğu yasal düzenlemelerle, idam cezası türkiye hukukundan bütünüyle çıkarılmış, yerine ağırlaştırılmış müebbet cezası ikame edilmiştir.
    yakın tarihimizdeki hakikatleri hatırlamaz isek, şu an yaşadıklarımız; haddini aşan manalar yüklenerek şaşkınlıkla karşılanabilir, ne oluyoruz sorularıyla karşılaşabiliriz.
    27 mayıs yassı ada yargılamaları neticesinde başbakan ve iki bakan idam edilmiş, yüzlerce insan müebbet dahil muhtelif cezalara çarptırılmıştı. 27 mayıs yargılamalarının üzerinden henüz 5 6 yıl geçmesine rağmen, reisi cumhur dahil, idam cezaları müebbet mahkumiyete çevrilmiş onlarca sanık ve diğerleri bir şekilde ceza evinden salınmıştı. 12 mart yıllarında "balyoz" hareketiyle başlayan geniş tutuklamalarla binlerce insan tutuklanmış, yargılanmış; üç gencin idamı yanında binlerce insan muhtelif cezalara çarptırılmıştı. henüz üç yılı aşkın bir süre sonrasında tutuklu ve mahkumların neredeyse tamamı bir şekilde 1974 affıyla ceza evinden salınmıştı. 12 eylül, türkiye siyasi tarihinin tanık olduğu en muazzam darbe. yüzbinlerce gözaltı, on binleri aşan sanıklı yargılamalar. 50 insan idam edilmiş, idam mahkumu 124 insanın diğerleri, 1984 yılından itibaren filen müebbet mahkum sıfatı kazanmış; ayrıca on binlerce insan muhtelif hapis cezalarına mahkum edilmişti.
    12 eylül mahkumları zaman içinde peyderpey ya tutuksuz yargılanmışlar, ya da mahkumiyetleri infaz hükümlerinde yapılan değişikliklerle peyderpey salıverilmişlerdi.
    denebilir ki siyasi davalarda, elbette istisnaları vardır; 1999 öncesi ve sonrası idam edilmemiş, kısa uzun mahkumiyetler, sanıklar mahkumiyetler ini tamamlanmadan hürriyetlerine kavuşabilmiştir. bu husus devletin genel işleyişi olmuştur denebilir.
    bu günlerde ergenekon balyoz gibi yakın dönem davalarda yaşanan gelişmeler, sanki ilk kez yaşanıyormuş gibi bir şaşkınlıkla izlenmekte.
    özel yetkili mahkemeler, sağdan soldan eleştirilirken; anayasaya mahkemesine baş vuru hakkı gibi bir demokratikleşme hakkının teslimi alkışlanırken; iktidarın bir adım daha atarak özel yetkili mahkemelerin sınırlandırılmış görev alanına nihayeten son verirken; işte bu ahvalde bir de üstüne üstlük süren ve gelecekteki soruşturma ve davalarda tutukluluk süresini 5 yıl tavanla sınırlamak gibi cesur adım atmışken, bu şartlarda yasal olmayan uygulamaların bertaraf edilmesi için kimi sanık avukatlarının hamlesiyle yaşanan, aslında anayasa ve yasalara uygun gelişmeler, kimilerinde vay canına yandık, yenildik; kimilerinde beraat etmişçesine sevinç duyguları yaratması; kusura bakılmasın "yarım aklımla" izaha muhtaç bir şaşkınlık etkisi yaratmıştır.
    eski tarihlerde yaşanan aflar, infaz kanunlarında yapılan oynamalarla devlete karşı cürüm işledikleri iddia edilen sanıkların, tatminkar olmasa da hürriyetlerine kavuşmaları gibi, bu gün gerçekleşen hükümler çerçevesinde bir takım sanıkların nihayetinde tutuksuz yargılanabilmek gibi, geçmişle kıyaslandığında mütevazı haklar kazanmasını; kah sevinçle-beraat duygusu tarzı- keza öfkeyle- yine beraat ettirildiler duygusu tarzı biraz çocuksu- tavırların ne hukuki nede siyasi bir dayanağı olamaz-yok.
    ha şöyle bir "komple" teorisi kurulabilir belki; ergenekon davasında hükmün üzerinden aylar geçmesine rağmen gerekçeli hüküm yazılmamış, davanın nihai sonuçlanması engellenmiş; daha önceden olacağı bilinen gelişmelerin gerçekleşmesi karşısında bazı sanıkların tahliye talepleri adeta vesayetle çarpışan bir edayla reddedilmiş- bu bilerek yapılmış; adeta hükumet ergenekonla uzlaşır bir pozisyona düşürülmek istenmiştir. bu paralel cinlik uygulanmış mıdır bilemem; ama her halükarda hükumetin tavrında bir uzlaşı aramak, gelişmelere farklı mana yükleme çabasından ibaret bir paralellik olabilir sadece.
    dikkat edilirse 13. mahkeme beni kaldıramazsın diyor; meclisin yetkisi yok diyor; bu paralel üç kağıda karşı hükumet demokratikleşmekte ısrar ediyor: evet böyle düşünüyorum,
    saygılarımla.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük