arkadaş artık çok entellektüel, çok bilgili adamlar falan... bir kıymet-i harbiyeniz yok. fakat lezzetli gelen düşünce metodu, düşünce şekli. taha akyol'da bu vardı. kavram, metot, düşünce...
buünkü yazısını görünce hayal kırıklığına uğradım. suriye konusunda yazarken kendisine atatürkçü dış politika, ortadoğuya girmemeli falan gibi mailler gelmiş. çok tartışılırmış ama o zaman 200 milyon dolar olan dış ticaret şimdilerde 375 milyar dolarmış. dolayısıyla karışıp karışmayacağımız yerler farklılaşmışmış...
üstadı sevdiğim için sövmeden diyeceğim ki;
375 milyar doları kafana çal... o milyar doların tek bir cent'i şehit mehmetçiğin ailesine gitmiyor. üstüne bir de elektiriklerini kesiyor bu düzen. onun için sıçayım dış ticaretinize...
herkes aynı anda mı ahlaksızlaşır arkadaş anlamıyorum, bak bende şeker mi var nedir, elim ayağım titremeye başladı.
bugünkü köşe yazısıyla beni yarmış gazeteci. ilk cümlesiyle hükümete yalakalık yapmaya başlaması bir oldu. ilk cümlesinde " Sayın Başbakan'a önce şunu belirteyim: AKP diye yazmamda bir kasıt yoktur. Yazımın başlığı tek satır olsun diye öyle yazdım" yazmasıyla yarması bir oldu beni, yazının geri kalanı için; http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21392157.asp
Taha Akyol'un yazısının ilk cümlesi olarak 'SAYIN Başbakan'a önce şunu belirteyim, AKP diye yazmamda bir kasıt yoktur. Yazımın başlığı tek satır olsun diye öyle yazdım demesine rağmen, özür işe yaramamış. Tahtaya 100 kere ak parti yazma cezası verilmiş, akşam da eve 1 saat geç gidecekmiş..
zamanında milliyetçi hareket partisinde olduğunu hatırladıkça ''keşke başbuğumuzla yolu hiç kesişmeseydi''dediğim iktidar yalakasıdır.
zaten gelmesiyle kaçmasıda bir olmuştu.mhp onun istediği gibi liberal bir parti olamazdı.
iki metalin birbirine sürtünmesinden doğacak korozyonları önleme amaçlı kullanılan yağın doldurulduğu ve ihtiyaç halinde dökülmek için kullanıldığı kaptır.
neredeyse son 2 aydır her yazısında ve tv programında yalakalıkta sınır tanımayan yaşına göre gayet iyi performans gösteren gazeteci.
bir mehmet barlas değil tabi, barlas hacıya kafa tutabilmesi için bile daha çok ekmek yemesi ve yanaklardan makas alabilecek kadar laubali olabilmesi için uzun yollar katetmesi lazım. bu kadar zamana ömrü yeter mi allah bilir.
bunları yaparken rahatsız da olmuyor üstelik, ilginç.
22 aralik 2012 tarlhli köşe yazısı başkanlık sistemini savunurken " abd'de de var, orada demokrasi yok mu yee" diyen akp'li ampul kafalara cevap olarak okutulmalıdır.
giderek hurriyet'de ki rolu artiyor. demek ki artik hurriyet de, dogan medya da degisiyor. belki de aydin dogan'in kizlari tirajlari dusunerek esneklik politikasi uyguluyorlar.
bugünkü yazısı manidar.
öcalan ne okuyor ! birde eleştirmiş demokratik özerklik için stalinist ve leninist çizgilerden çıkılmalı, bu düşünce yapılarını eleştirecek kitaplarda okunmalı, sırrıya da tavsiye vermiş. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22676932.asp
gülsem mi ağlasam mı.
az önce kanal d canlı yayınına bağlanıp "esad" yerine "sedat" diyen gazeteci. dil sürçmesinin dibine vurdu resmen. sedat deyince ben ruşen amcanın oğlu sedat zannettim.
dönemin adamındır. Köşe yazısında Akp yazdığı için açıklama yapan, özür dileyen "gazeteci"nin objektif olması imkansızdır. Düzenli olarak köşe yazıları okuyan birisi olarak o köşe yazısını okuduktan sonra bıraktım kendisini takip etmeyi ve okumayı, zira böyle pısırık yazılarla gazeteci olunmaz.